Fruko - Tamek yetkilileri, Hıfzıssıhha'ya gönderilen kapağın orijinal olmadığını, kapağı açarak içine yabancı madde koyup, tekrar kapatmanın mümkün olduğunu söylüyorlardı. Ancak iş uygulamaya gelince yan çizdiler.
Ankara'da market işleten okurumuz Ergün Erdem, birkaç ay önce köşemize başvurdu. Sattığı Fruko gazozlardan birinin içinde bira kapağının yüzdüğünü görmüştü.
Aslında Erdem bize başvurmadan önce bir adım atarak Fruko - Tamek'in Ankara'daki fabrikasını aramıştı. Ancak Erdem'in ısrarıyla şişeyi incelemeye gelen Tamek'çiler, gazozun fabrikadan bu şekilde çıkmış olmasının mümkün olmadığını iddia etmişler ve "olsa olsa bazı kötü niyetli kişilerce sonradan yapılmıştır," demişlerdi. Konuyla samimi olarak ilgilendikleri de söylenemezdi.
İşte okurumuzu bize başvurmaya yönelten de Fruko'nun bu yaklaşımı olmuştu. "Kapağın orijinal olduğuna eminim. Bu durumda ne yapmam lazım?" diye soruyordu.
Arkadaşımız İlkay Özcan okurumuza, benzer durumlarda bizim ürünü Hıfzıssıhha'ya incelettiğimizi ve rapor aldığımızı söyledi. Okurumuz da aynı yolu izledi ve 1 ay kadar sonra Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü'nden aldığı raporu faksladı. Yanda da gördüğünüz raporda kapağın orjinal olduğu ve bu haliyle gazozun sağlığa zararlı sayılacağı belirtiliyor:
"Fruko Gazoz numunesinin orijinal kapağı kapalı olduğu halde içerisinde küflü bira kapağı mevcut bulunduğundan, Gıda Maddeleri Tüzüğü'nün 458. madde b fıkrasına göre sağlığa az veya çok zarar verecek derecede bozulmuş sayılacağını bildirir rapordur."
Ancak rapor, Fruko - Tamek'in yaklaşımını değiştirmedi. Onlara göre Hıfzıssıhha, kapağın orijinal olup olmadığını anlayamazdı.
İlkay'ın sorularını yanıtlayan Fruko - Tamek'in halkla ilişkilerini yürüten Berna Nuri Süer, olayda kasıt olduğunu öne sürerek, "gelelim, gözünüzün önünde istediğiniz maddeyi şişeye atıp sonra da kapağı kapatalım. Emin olun Hıfzıssıhha "kapak orjinaldir" diye rapor verir," dedi.
Biz her türlü öneriye açık olduğumuz için Süer'in bu teklifini de seve seve kabul ettik. Ve onlardan bu iş için bize diledikleri gün randevu vermelerini istedik.
Yoksa bizden bu tür bir teklifi hiç beklemiyorlar mıydı, bilemiyoruz. Çünkü İlkay'ın daha sonra pek çok kez aramasına rağmen, Fruko'culardan bir daha ses çıkmadı.
2 ay kadar onlardan randevu bekledikten ve defalarca aradıktan sonra umudu kesip yazıyı yayınlamaya karar verdik.
Üretici firmalar benzer durumlarda hep "rakip firmanın işidir" diyerek savunmaya geçiyorlar ve "kapağı açıp dilediğiniz maddeyi içine attıktan sonra tekrar orijinalmiş gibi kapatabiliriz" diyorlardı. Bundan böyle bu öneriyi yaparlarken sıkı dursunlar. Çünkü hepsine karşı tavrımız aynı olacak:
"Gelin, buyurun, önümüzde uygulayın!"
Bugüne kadar bunu neden akıl etmediğimize doğrusu pek hayıflanıyorum.
İstanbul - Londra gidiş dönüş uçak bileti için British Airways'e 370 dolar ödediler, ama şimdi biletler 299 dolar!
Yarıyıl tatilinin uzaması, havayolu şirketleri arasındaki rekabeti de kızıştırdı. Bu rekabetten yararlanıp ucuza uçan da var, tıpkı mağazaların indirimlerinde olduğu gibi kendisini kazıklanmış hisseden de...
British Airways'den Londra'ya gidiş - dönüş bileti alan 2 okurumuz, son gruba girenlerden.
Bu hafta seyahate çıkacaklardı. Ancak erken davranıp biletlerini geçen ay almış olmaları yüzünden şimdi kişi başına 70 dolar zarardalar. Çünkü British Airways şubat ayında promosyonlu satışa başladı ve okurlarımızın 370 dolara aldığı biletleri, 299 dolara indirdi.
Birlikte uçacakları diğer bazı yolculardan daha fazla para ödemeyi içlerine sindiremeyen okurlarımız, "şubatta uçacağımızı bile bile bize pahalı bilet sattılar. Promosyona gireceklerini söylemeleri gerekirdi," diyerek bizi aradılar.
Arkadaşımız Nuray Köroğlu'nun sorularını yanıtlayan British Airways yetkilileri ise ısrarla promosyon tarihini kendilerinin de son anda öğrendiklerini belirtiyorlar.
Harbiye bürosu yetkilisi Sibel Fikri, "Londra'dan bize haber geliyor ve geldiği gün ofislerimize bildiriliyor. Dolayısıyla onlar biletlerini aldıklarında şubat ayı promosyonu henüz gündemde değildi," diyor.
Gördüğünüz gibi erken davranan, her zaman karlı çıkmayabiliyor. Ama geç kalmanın da yer bulamamak gibi bir riksi her zaman olabiliyor!
Yılbaşında Ankara'dan İzmir'e gitme teşebbüsünde bulunan okurlarımızın yaşadıkları sıkıntılı saatler, bayramda seyahate çıkacakların başına da gelebilir. Bu tür günlerde yola çıkmamaya özen gösteren tedbirli bir tüketici olarak, bavullarını toplamakta olan okurlarımızı şimdiden uyarıyorum!
Yılbaşının hemen ertesinde bizi arayan Alev Kösetorunu ile internetten bize ulaşan Tolga Sinan Güney'in şikayetleri ortak. İkisi de 27 aralıkta İzmir'e gitmek için Pamukkale Turizm'den bilet almışlar. Güney'in otobüsü saat 23.00'te, Kösetorun'unki ise 00:15'te otogardan kalkacakmış.
Ancak otobüslerin ikisi de gelmediği için 100'den fazla yolcuyla birlikte Ankara Otogarı'nda sabahın 02:30'una kadar beklemek zorunda kalmışlar. Okurlarımız yalnız beklemekten değil, saatlerce doğru dürüst bir açıklama yapmayan Pamukkale görevlisinin kaba davranışlarından da rahatsız olmuşlar.
Bu süre sonunda otobüslerin gelmeyeceğinin ve paraların iade edileceğinin beyan edilmesi ise bardağı taşıran son damla olmuş. Okurlarımız, yolcuların tepkileri üzerine zar zor bir araba bulunduğunu söylüyorlar ve "bizi eski püskü bir otobüsle, muavinsiz ve tek şöförlü bir şekilde 10 saatlik yola gönderdiler," diyorlar.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Pamukkale Turizm'in yetkilileri ise gerekçe olarak yılbaşı yoğunluğunu gösteriyorlar. O gün bir kaza olması da üzerine tuz - biber ekmiş. "O yoğunlukta yeni bir otobüs temin etmemize olanak yoktu. Zaten gitmek istemeyenlerin paralarını iade ettik," diyorlar.
Bu arada çok fazla şikayet geldiği için otogardaki görevlinin yerini değiştirmişler. Ayrıca her 2 okurumuzu da arayarak özür dilediler.
İstanbullu okurlarımızdan Emre Günal, vergi iadesi zarfını doldururken kendisini bir anda 2000 yılında buluverdi. Şaka değil, elindeki fişin tarihi, 2000 yılını gösteriyordu.
Fiş 30 aralıkta Maslak'daki Sicilly's Pizza'dan alınmıştı. Ay ve gün yoktu ve 4 yıl sonrasını gösteriyordu. Bu haliyle fişi zarfa koyamayacağı için bir kenara ayırdı. Ama nasıl olup böyle bir hata yaptıkları da kafasını kurcalıyordu. Sonunda konuyu bize aktarmayı doğru buldu.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Maslak Sicilly's Pizza'nın sorumlusu Nuri Uğurlu, yazarkasaların aşırı çalıştıkları bazı günler, hatalı fiş verebildiğini söyledi. Bu gibi durumlarda yeniden fiş kestiklerini belirten Uğurlu, "müşterimiz gibi kasiyer de farketmemiş herhalde," dedi.
İlkay'ın konuyu ilettiği İstanbul Defterdar vekili Nurettin Canikli ise bunun kesinlikle incelenmesi gereken bir durum olduğunu belirtti. Çünkü 2000 yılına fiş kesmek demek, aslında fiş kesmemek anlamına geliyormuş. Sicilly's Pizza'nın kayıtlarını geriye doğru kontrol edeceklerini söyleyen Canikli, benzer durumlarla karşılaşanların Alo 189'u aramalarını istedi.
İstanbullu okurumuz Sümer Kurşunoğlu, 4 ay kadar önce Şemistan Ticaret'ten cep telefonu aldı. Ancak cep telefonunu aldığı yer, Nokia'nın Türkiye temsilcisi Başarı Elektronik'in bayilerinden biri değildi.
Bunun şöyle bir sakıncası vardı. Başarı'nın sattığı telefonlarda ekrandaki yazılar Türkçe olmasına rağmen, okurumuza verilen İngilizceydi.
Okurumuz ise İngilizce bilmiyor. O yüzden de telefonu kullanmak zorlaşıyor. Hatta bir sürü fonksiyonundan hiç yararlanamıyor.
Şemistan Ticaret telefonu satarken "bugün - yarın Türkçe işini de halledeceğiz, merak etmeyin" demiş. Ancak aradan geçen 4 aya rağmen bu taahhüdünü yerine getirmiş değil.
Arkadaşımız Nuray Köroğlu'nun sorularını yanıtlayan Şemistan Ticaret'in teknik servis sorumlusu Hakan Onar, "Türkçe çeviri yapacak program yılbaşında gelecekti. Ama olmadı. Telefonları Almanya'daki bir firmadan alıyoruz. Patron yeniden görüşmek için Almanya'ya gitti," dedi.
Okurumuzun şimdilik programı beklemekten başka çaresi yok. Bu arada dilerse Nokia'nın yetkili servislerinde ekranı Türkçe'ye çevirtebilir. Ancak bu iş için 150 mark ödemek zorunda.