Masal kitaplarının üzerine hangi yaş için olduğu yazılmalı
Masallar, 4 yaşındaki bir kız çocuğunun zihinsel ve psikolojik gelişimi açısından zararlı olabilir mi? Bu sorunun yanıtı, masal denilince aklınıza ne geldiğine bağlı.
Tepkisini kendi kaleminden özetliyoruz:
"Amacım kızıma şimdiden kitap okuma sevgisi aşılamak. Her akşam birkaç hikaye okuduktan sonra uykuya yatırırım. İçinde birçok masal olan Andersen Masalları'nın anlatımının son derece kötü olduğu dikkatimi çekti. Ama daha vahimi, 2 hikayede dehşete düştüm.
Okuduğum adeta bir gerilim kitabıydı. İçinde defalarca ölümden, öldürmekten, boğmaktan, şeytantan, cesetten, büyücüden söz ediliyor. Yaşlı ninesinin kafasını baltayla koparan ve bir kese paraya ölüsünü başkalarına satan tipler...
Bu nasıl çocuk kitabıdır böyle? Sizlere kitaptaki dehşetin boyutlarını yansıtan bazı alıntılar sunmak istiyorum:
* Elinde bir balta varmış. Doğruca yatağın yanına gidip, Küçük Claus zannettiği yaşlı ninenin başına indirmiş baltayı.
* Sonunda bardağı ölü kadının suratına fırlatmış.
* Baltayı aldığı gibi kendi ninesini öldürmüş.
* "Benim ninem demiş" Büyük Claus, bir kese dolusu para için öldürdüm onu.
* Delikanlıyı öldürüp başını koparmış ve ıhlamur ağacının altına gömmüş.
* Çiçek saksılarının en büyüğünü alarak ölünün başını içine koymuş ve üzerine toprak dökmüş.
Çocuklarımız bunları mı öğrenecek? Amerika'daki çocuk katillerini, tüylerimiz ürpererek seyrettik. Böyle giderse bizde de benzeri şeyleri görmek fazla uzun sürmeyecek.
Masal kitaplarını okurken gördüğüm bir şey daha var. Türkiye'de yayınlanan hiçbir kitapta, hangi yaş grubu çocukların hangi kitapları okuyacağına ilişkin bir bilgi yok. Oyuncaklara konulan yaş uyarıları, kitaplarda da uygulansa ne kadar yararlı olur!"
Arkadaşımız Karin Soysal, okurumuzun kaygılarını ve sorularını Epsilon Yayınevi'nin sahibi Ömer Yenici'ye iletti. Andersen Masalları'nın aslına sadık kalınarak Türkçeleştirildiğini belirten Yenici, hiçbir kitabın orijinaline sansür uygulamalarının söz konusu olamayacağını söyledikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her yayıncı, kendi adına bir ölçü koyarsa kitap, kitap olmaktan çıkar. Aslolan yazarın düşüncelerine saygı gösterip, olabildiği kadar orijinaline sadık kalarak çevirmek. Yayıncıların her biri kendine özgü bir değişiklik yapmaya kalksa, bu işin sonu nereye varır? Nasıl herkes Binbir Gece Masalları'nın çocuklara hitap etmediğini bilirse, Andersen Masalları'nın da okul öncesi çocuklara değil, ortaokul düzeyindeki çocuklara hitap ettiğini bilir."
Hedef kitleyi kısıtlayacağı için masal kitaplarına yaş sınırı getirmelerinin söz konusu olmadığını belirten Yenici, Andersen Masalları'nı 12 yaşındaki kişinin de 20 yaşındaki kişinin de okuyabileceğini söylüyor.
Epsilon Yayınevi'nin aksine Yapı Kredi ve Yapa yayınevleri, kitaplarının hangi yaşa uygun olduğunu belirtiyorlar. Yapa, masalları 6 - 9 ya da 10 - 14 gibi yaş gruplarına ayırırken, Yapı Kredi okul öncesi, ilkokul sonrası ve gençlik gibi 3 kategori koymuş.
Nurdan Yayınları ise okuyucularına şekilsel olarak anlattığı iddiasında. Yazılar büyük, resimler de çoksa masal küçük çocuklar için; yazılar küçülüp resimler azalıyor hatta yok oluyorsa, masal büyük çocuklar için demektir.
3 yayınevinin de üzerinde durduğu ortak nokta, kitapların hayal gücünü arttırıcı, dile bir şeyler katan, çocuğu yanıltmayacak, iyi mesajlar veren, önyargıdan uzak ve dolayısıyla çocuk eğitimini tamamlayan eserler olması.
Ancak okurumuzun yaptığı alıntılara bakacak olursak, bu esaslara uyulduğunu düşünmek biraz zor.
İsviçre Sigorta, Saroz'daki evi henüz hasar meydana gelmediği halde heyelan bölgesinde olduğu gerekçesiyle teminat dışı bıraktı
Poliçe süresinin dolmasına daha aylar varken, teminat dahilindeki bir riskin doğması olasılığı belirirse ne olur?
İsviçre Sigorta'ya göre bu madde derhal teminat dışı bırakılmalıdır. Daha açık bir söyleyişle, poliçe süresince bu nedenle bir hasar meydana gelirse kesinlikle tazminat ödenmez.
İstanbullu okurumuz Güray Önal'ın Saroz'daki yazlık evi 2 yıldır İsviçre Sigorta'ya sigortalı. Paket poliçe toprak kaymasını da teminat altına alıyor. Daha doğrusu alıyordu. Ancak geçenlerde Saroz civarında meydana gelen küçük çaplı bir heyelan, poliçenin içeriğini değiştirdi.
Bildiğiniz gibi sigortalılar bu gibi durumlarda sigorta şirketini bilgilendirmek zorundalar. Önal da öyle yaptı ve İsviçre Sigorta'ya durumu bildirdi. Bunun üzerine gönderilen eksper evi inceledi ve tazmin edilmesi gereken bir hasar olmadığı kanısına vardı. Oysa Gürol Önal'a göre balkon ve bahçede bayağı hasar vardı.
Bu kadarla kalsa Önal zararı sineye çekmeye hazırdı. Ancak İsviçre Sigorta, eksperin incelemesinin ardından bir zeylname gönderdi. Bu zeylnamede "toprak kaymasının teminat dışı bırakıldığı" belirtiliyordu. Oysa martta yenilenen poliçenin bitmesine daha aylar vardı.
Dürüst bir sigortalı olarak heyelanı İsviçre Sigorta'ya bildiren Güray Önal, İsviçre Sigorta'nın bunu yapmaya hakkı olmadığını düşünüyor. En azından poliçe bitimine kadar...
İsviçre Sigorta yetkilileri ise sigorta genel şartlarına aykırı bir şey yapmadıklarını iddia ediyorlar.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan İsviçre Sigorta'nın yangın servisi şefi Ayşecik Türkkan, hasar meydana geldikten sonra sigorta şirketinin dilerse poliçeyi iptal etme hakkı bulunduğunu söyledi.
Ancak burada henüz ödenmiş bir hasar yok. İsviçre Sigorta, olası bir hasar ödemesine karşı teminatı kaldırıyor.
Türkkan buna karşılık, "hasar olsaydı öderdik," diyor. Önal'ın evinin bulunduğu bölgede yer kayması riskinin yüksek olduğu, ancak eksper gidip görünce anlaşılmış. Önceden bilselermiş zaten sigortalamazlarmış.
İlkay'ın bazı sigorta şirketleriyle yaptığı görüşmelerden anlaşıldığına göre bu konu olabildiğince yoruma açık. Kimisi İsviçre Sigorta'ya hak verirken kimisi de okurumuzdan yana görüş belirtti. Örneğin Halk Sigorta yetkilileri, "sigortalı, poliçesinin 1 yıllık olmasına dayanarak sigorta süresince meydana gelen hasarının tazmini için mahkemeye başvurabilir," dediler.
Şark Sigorta yetkilileri ise "böyle bir durumda sigorta şirketi poliçeyi iptal de edebilir, toprak kaymasıyla ilgili teminatı da çıkartabilir," görüşündeler.
Doç. Osman Yaldız'ın fotoğraflı Pamukbank kredi kartını çalan hırsız, Antalya'daki Mar Deri'den 300 milyon liralık alışveriş yaptı
Akdeniz Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Osman Yaldız, Pamukbank'ın fotoğraflı gold kartını genellikle yurtdışında kullanıyordu. O yüzden de kartının çalındığını biraz geç fark etti.
16 mayıs günü bankayı aradığında Mar Deri'den 22 nisanda biri 100, diğeri 200 milyon lira tutarında 2 alışveriş yapıldığını öğrendi. Kartın üzerinde kendisinin fotoğrafı bulunmasına rağmen, göz göre başka birine alışveriş yaptırtmışlardı demek!
Kartın limiti milyarı aştığına göre ya hırsız insaflı çıkmış ya da diğer işyerleri, Mar Deri gibi "alışveriş olsun da ne olursa olsun" dememişlerdi.
Yaldız'ın belirttiğine göre kartı çalan, Mar Deri'de o denli rahat hareket etmiş ki, sliplere imza atarken okurumuzun imzasını taklit etmeye bile gerek duymamış.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Mar Deri'nin yöneticisi Hakan Günal, "gold kartlara kimlik kontrolü yapmıyoruz" gibi anlamsız bir mazeret öne sürdü. Hatalı olduklarını kabul etmekle birlikte, "arkadaşlar olayı hatırlamıyor. Demek ki fotoğraftan benzetmişler," gibi ifadelerle konuyu geçiştirmeye çalıştı.
Pamukbank ise Mar Deri üye işyeri olmadığı gerekçesiyle 300 milyon lirayı okurumuzdan talep ediyor. Anlayacağınız kredi kartı fotoğraflı olduğu halde, Yaldız'ın parayı ödemekten başka seçeneği yok.
28 mayıs günkü Tüketici Gözüyle köşemizde, İstanbullu okurumuz Hülya Aydoğdu'nun başına gelen benzer bir olaya yer vermiştik. Aydoğdu'nun 2 kredi kartıyla Carrefour'daki Dünya Gençlik Merkezi ve Sevil Parfümeri'den toplam 259 milyon lira alışveriş yapılmıştı. Ancak kartlar sigortalı olduğu için okurumuzun ödeme yapmasına gerek kalmamıştı.
Yazara E-Posta: M.Tamer@milliyet.com.tr