Nükleer enerjinin son kalesi Uzakdoğu ülkeleri de bu maceradan yavaş yavaş vazgeçiyor galiba.
Tayvan geçtiğimiz günlerde son derece radikal bir karar aldı ve ülkenin 4. nükleer santral inşaatını bir anda durduruverdi. 5.5 milyar dolarlık projenin durdurulma gerekçesi, "Nükleer santralın çevre ve güvenlik açısından kabul edilemez tehlikeler içermesi ve Tayvan'ın yeni bir nükleer santrala ihtiyaç duymadığına karar verilmesi."
Habere geniş yer ayıran Herald Tribune'a göre Başbakan Chang Chun - Hsiung kamuoyuna bilgi verirken aynen şu sözcükleri kullanmış: "Tayvan'ın geleceği için bu adımı atmak zorundayız. İnanıyorum ki çocuklarımıza en doğru ve cesur kararı aldığımızı söyleyebileceğiz."
Karar gerçekten cesur. Çünkü Taipei yakınlarındaki inşaatın üçte biri tamamlanmış durumda. Bugüne dek santral için 1.4 milyar dolar harcanmış bile. Ayrıca ülkede yatırımı bulunan çokuluslu firmaları ve Amerika gibi bir süper gücü gücendirme riski de cabası! Örneğin ABD'nin sanayi devi General Electric, söz konusu santralla ilgili olarak 1.8 milyar dolarlık bir sözleşmenin altına imza atmış. Hükümet yabancı firmaların zararlarının bir şekilde telafi edilmesinin yollarını arıyormuş. Ancak bütün bunlar, Tayvan'ın santralden vazgeçmesini engelleyememiş anlaşılan.
Nükleer santrallerle başı belada olan ülkelerden biri de Uzakdoğu'nun ağabeyi konumundaki Japonya. 1997'de imzalanan Kyoto Protokolu gereği Japonya, 2010 yılına kadar emisyonlarını 1990'daki seviyenin yüzde 6 aşağısına çekmek zorunda. Ancak henüz bu yolda ciddi bir ilerleme kaydetmiş değil. Bazı çevreler, emisyonları düşürmede tüm risklerine karşın nükleer enerjiye bel bağlıyor. Şu anda 52 nükleer santral bulunan Japonya'da hükümet, 20 yeni santral yapılacağını açıklamıştı. Kamuoyundan öylesine bir tepki yükseldi ki, yeni santralların sayısını 13'e düşürdükleri açıklamak zorunda kaldılar, ancak bu plan da pek gerçekçi durmuyor.
Amca'nın kerameti!
Hürriyet'in cuma günkü manşeti, benim 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e bundan böyle Baba yerine Amca denmesi önerimin ne denli yerinde olduğunu göstermiyor mu?
Egebank'ın eski sahibi Hüseyin Bayraktar DGM'de ifade verirken, Murat Demirel'in kendisine "Merak etme, benim amcam var!" dediğini aktarmış. Hiç kuşkum yok, Murat aynen böyle demiştir. Çünkü hiç beklemediği bir anda gözaltına alındığında da "Amcamın haberi var mı?" diye sormuştu. Amcasına hemen haber verilmesini istemişti. Amcasının kendini hala kurtarabileceğini ummuştu.
Sevgili arkadaşım
Umur Talu da önceki gün Milliyet'te
Merak etme, amcam var başlıklı yazısını, sırtını bizim Amca'ya ve başka amcalara dayayanlara ithaf etmiş.
Bekir Coşkun da aynı gün Hürriyet'te "Amcanız var mı?"başlıklı yazısında "gerçi başımı okşayan, beni seven 3 tane amcam var, ama ben hiç amcam var diyemedim" diye haylıflanıyor!
Amca, bir simge haline dönüşüyor. Bayraktar, genç ve bankacılık tecrübesi hiç olmayan Murat Demirel'le pazarlık ederken "Benim amcam Cumhurbaşkanı, bankayı alıp büyüteceğim" yanıtını almış.
* O çocuk amcasına güvenmese, o lafı söylemeye cüret edemezdi.
* Bayraktar o çocuğun amcasına güvenmese bankayı Demirel ailesine belki satmazdı.
* Rüşdü Saracoğlu Amca'ya güvenmese ve belki de Amca vasıtasıyla bazı politik beklentileri olmasa, Egebank'ta Murat Demirel'e danışmanlık yapmazdı.
Sümer Oral, kayınbiraderi Orhan Aslıtürk'ün adını bile anmıyor. Yıllardır hiç görüşmediklerini altını çize çize telaffuz ediyor. Amca ise daha 3 - 4 ay önce yeğeni ayağından bıçaklandığında, derhal Ankara'dan kalkıp Sivas'taki 178. piyade er alayına gitmedi mi? Amca'ya güvenenler hakıllar.
Murat'ın Amca'sı var diye kıskanmayın. Çok isteseydiniz, sizin de olurdu bugüne kadar. Bakın
Cavit Çağlar'ın, Kamuran Çörtük'ün nasıl olmuş?
Elektrik katmerli çarptı!
Şu sıralar elektrik faturalarınızı alıcı gözüyle incelemenizde yarar var. Zira meskenlerde aylık tüketimin 150 kvs'yi aşan bölümüne yüzde 50 zamlı tarife uygulanmaya başlanmasından bu yana faturalarda çok ciddi kademe hataları yapılmaya başlandı.
3 ayda 800 kvs elektrik tüketmiş görünen yazar
Halit Çapın'a 60 milyon lira, 1237 kvs tüketen
Vedat Veleli'ye ise yaklaşık 96 milyon liralık fatura gelmiş.
Normalde 3 ayda 450 kilovate kadar olan kısmın 1. kademe sayılması gerekiyor. Veleli hesaplamış, kendi faturasında sadece tüketimin 295 kilovatını 1. kademeden ücretlendirmişler. Gerisi zamlı tarifeden.
Bugüne dek 10 milyon liranın üzerinde fatura ödemeyen Çapın da aynı kuşkuyla köşemize başvurdu.
Nitekim ikisi de haklı çıktılar. Arkadaşımız İlkay Özcan'ın konuyu BEDAŞ'a aktarmasının ardından Veleli'nin borcu 96 milyondan 89.5 milyon liraya, Çapın'ınki ise 60 milyondan 51 milyon liraya indi.
BEDAŞ'a göre sorun, endekslemeyi yapan taşeron firmanın programından kaynaklanıyormuş. Nedense bu programlar hep abonelerin cebinden daha fazla para çıkmasına yol açan hatalar yapar. Aksi görülmemiştir!
Hata programdaysa aynı tehlike herkes için geçerli demektir. BEDAŞ yetkilileri, başvuranların faturalarında gerekli düzeltmenin yapıldığını belirtiyorlar.
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr