Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aslında AKP’yi ve onunla beraber yükselen Fethullah Gülen cemaatini anlamak zor değil.

Atatürk tarafından kurulan düzen, dini, rejimin sınır bölgelerine itti ve birçok

sofuyu ezdi.

Gülen’in 1970’lerde Milliyet yayınlarından çıkan otobiyografisi Türkiye’de basılan en içten ve açık anı kitaplarından biridir. Hoca sıkıyönetim dönemlerinde itilip kakıldığını, özgürlüğünün kısıtlandığını anlatıyor. Zorunlu askerliğini yaparken, iki yıl, hiç karavanadan yemedi, dışarıdan aş getiremezse aç kaldı.

Erdoğan da Ziya Gökalp’in bir şiirini okuduğu için İstanbul belediye başkanlığından alındı ve hapse atıldı. Bu deneyimin onda yarattığı hınç ve içerlemeyi hiçbir zaman unutmayacağı kızgın konuşmalarına tekrar tekrar konu olmasından anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Rövanşı oynuyoruz

Cumhurbaşkanı Gül’den mahalle imamlarına, dindar kampa mensup birçok kişide benzer tatsız anılar var.

Şimdi sıra onlarda. Rövanşı oynuyoruz.

Dindarlar ve din laik rejimin sınır bölgelerinden merkeze alındı. Atatürk’ün kurduğu ve askerlerle CHP’nin kıra döke sürdürmeye çalıştığı düzen yıkılıyor.

Atatürk “muasır medeniyeti” yakalayacak bir nesil yetiştirmeye çalışmıştı. Erdoğan “dindar” bir nesil yaratma hazırlığı içinde.

“Her şey benim ideolojime göre düzenlenecek diyen laik kadronun yerini “Her şey benim dediğim gibi olacak,” diyen dinci bir kadro aldı.

Aşağıdakiler yukarıdakiler oldu. Kenara itilenler kayırılıyor. Hapse atanlar hapse atmakta. Haksızlığa uğrayanlar haksızlık yapıyor. Susanlarla susturanlar yer değişti. Gülenler ağlıyor, ağlayanlar gülüyor. Eski zenginler gözden ve güçten düşerken yeni zenginler doğuyor.

Her şey aynı...

Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Her şey açıkta cereyan ediyor.

Sonuçta, her şey değişiyor gibi görünse de tam tersi oluyor. Her şey aynı. Laiklerle sofuların yer değiştirmesi özde bir şeyin değiştiği anlamına gelmez. İşkence yapanla yapılanın yer değiştirmesinin zindanı zindan olmaktan çıkarmadığı gibi.

Türkiye bugün dünden daha demokratik değil.

Olan, sadece, küskünlerin, kuyruk acısı olan kitlelerin yerini yeni bir küskün ve kuyruk acısı olan kitlenin almaya başlaması.

Haberin Devamı

Çok kullanılmış bir deyime başvurmak gerekirse... Aynı hamam aynı tas, sadece tellaklar değişti.

Tek çözüm herkesin özgürlük içinde istediği gibi yaşamasıdır. Demokrasi rolü yapan rejimi gerçeğiyle değiştirmektir.

Ama bu mümkün değil. Siyasi kadrolar o olgunluk düzeyinden çok uzak. Olmasaydı bugün ne Alevi ne de Kürt sorunu olmaz, azınlıklar ezilmezdi.

Bir gün birileri kibrin, dediğim dedik’in, intikam hırsının üstüne çıkacak ve bu gerçeği görecek ve herkesi kucaklayacak ve herkesin herkesi kucakladığı bir Türkiye yapacak ama o gün bugün değil.

Başımızı duvara vurmaya devam!