Milne çok kızmıştır!

19 Kasım 2012

Şu Beşiktaş’a bir haller oldu! Bir rakiplerinin maçlarına bakın, bir de Kartal’ın karşılaşmalarına... Öyle 90 dakikalar çıkarıyor ki, Beşiktaş’ı tutmayanlar bile televizyonun başından kalkamıyor.
Hani Fatih Terim, “Bu defansa gol dayanmaz” diyor ya, Beşiktaş’taki tek fark, öyle ya da böyle ya kazanıyor, ya da berabere bitiriyor. Lider Galatasaray ile birlikte en çok gol atan takım Beşiktaş... Ama düşme hattındaki Akhisar Belediyespor ile aynı sayıda gol yiyen de Kartal...
Antalya’da dün de öyle bir maç yaşandı ki, Bursaspor maçındaki heyecan fırtınasının bir benzeri de buradaydı. Diarra zoru başarmasa, Beşiktaş yine saçını başını yoluyor olacaktı. Ama noktayı koymak da Fernandes’e kaldı.
Gordon Milne dünkü maçtaydı. Samet Aybaba’nın Samet, Mehmet Özdilek’in de Şifo olduğu dönemde takımın başındaydı İngiliz hoca... Maçtan çok haz almıştır ama, eminim ki, “Ben size savunmayı böyle mi öğrettim” diye kendi kendine kızmıştır.

Yazının Devamı

Saldırı Bakanlığı!

10 Kasım 2012

“Dünyanın her yerinde savunma bakanlığı vardır ama saldırı bakanlığı yoktur” derdi rahmetli Vedat Okyar... Defansın önemini ne kadar da güzel anlatırdı.
İnönü’deki mücadeleye bakıp sevinsek mi, üzülsek mi bilemiyorum. Bu kadar golün olduğu bir maç için, “Mükemmel” demek gerek ama kime! Forvetlerin becerisine mi, sadece hücumu düşünen hocalara mı, bulduklarını atan futbolculara mı? Yoksa, “Yol geçen hanı” haline gelen defanslara mı?
İkinci yarıda öyle bir heyecan fırtınası vardı ki, böyle maç az görülür. 11 maçta 16 puanı olan Beşiktaş ile bu kadar karşılaşmada 14 puan toplayan Bursaspor sevinsin mi, üzülsün mü bilemiyorum? Dikkatinizi çekerim, 16 toplarken, 17 bırakan bir Beşiktaş var huzurda... Bekleri tekleyen, Ersan ve Sivok gibi iki milli stoperi stop eden bir Kartal... Ama bir o kadar da pozisyon bulan bir Beşiktaş...
Yediği kadar, çıkaran bir kaleciye sahip; gerek defans, gerekse forvet beceriksizlikte rakibiyle yarışan Bursaspor ise bir puana “Eyvallah” demiştir herhalde!

Yazının Devamı

Bir kişi fazlaydı

5 Kasım 2012

Mersin İdman Yurdu mu eksikti, yoksa Beşiktaş mı bir kişi fazlaydı bilemedik. Yok yok, Oğuzhan fazlaydı herhalde... İkinci yarı Kartal 10 kişi kaldı da güçler dengelendi. Atan, attıran Oğuzhan hızını alamadı, kendini de attırdı. Bu hafta Galatasaray ve Fenerbahçe erken oynadı ya, Beşiktaş’ın futbol kalitesi daha bir öne çıktı. Karşısında da oynamak isteyen bir rakip bulunca, Kartal daha da keyif verdi. Ama ha, bu Beşiktaş’ı “Keyif veren madde” kategorisine sokmasınlar!
Holosko farklı, Almeida arzulu, Fernandes ise bildiğimiz gibiydi. Kaleci McGregor, 3-0’lık farka rağmen iş disipliniyle örnekti. 10 kişi kalan Beşiktaş’ta, savunmadaki Hilbert bile gol aradı. Eleştirilen Uğur Boral bile asist yaptı, siz düşünün. Bir paragraf da Barış Şimşek için... Hakemler hep eleştirilecek değil ya... Şimşek, özellikle ilk yarıda o kadar kritik kararlar verdi ki, bravo dedirtti. Soğukkanlı, sakin, uzlaşmacı ve futbol oynatmak isteyendi. Ama verdiği penaltı, gösterdiği kırmızı ile de adalet dağıttı. İki tarafa da, “Şeriatın kestiği parmak acımaz” dedirtti.

Yazının Devamı

Serseriler sahada yoktu!

28 Ekim 2012

Kayserispor maçını seyretmeyen taraftar, 3-0’lık galibiyetin ardından ne düşünür? “Süper bir maçtı” deme cüretini gösterebilirdi.
Gerçekten de süper başladı Cim-Bom... Son 5 maçın acısı, bu karşılaşmadan çıkacak kadar istekliydi. Gitti atamadı, attı sayılmadı derken, gol ayakları - pardon - kafaları 2-0’ı buldu, Burak da noktayı koydu.
Her puan kaybedişinin ardından “Artık Galatasaray çözüldü” deniyor ya, Prosinecki henüz çözemediği için bunlar başına geldi. Aslan’ın defansın arasına, arkasına attığı toplarla başarılı olduğunu, Umut gibi bir “kafa”darın hava toplarında tehlike oluşturduğunu herkes bilebilir ama Prosinecki yeni öğrendi! Hem de yaşayarak... Kayserispor’da stoperler o kadar eğreti duruyordu ki, Galatasaray’ın gol bulmamasına imkan yoktu.
Rakibin zaafından söz ederken, Galatasaray’ın mücadelesini inkar etmek de haksızlık olur. Cluj maçındaki eforu hesaba katmayıp, bu yenilgiyi küçümsemek de insafsızlık... Hele Fatih hocanın hep şikayet ettiği “serseri” gollerin bu kez olmaması da artı bir kazançtı.

Yazının Devamı

İcat çıkarma!

22 Ekim 2012

Beşiktaş’ı, Trabzonspor maçına Batuhan Karadeniz çıkarsa, belki o bile kendini takıma koymazdı. Ama Samet Aybaba; Veli ve Necip’in yokluğunda düşündü, taşındı, Batuhan’ı forvete taşıdı. Samet hoca, orta sahadaki zaafı gidermek için, defansla oynadı, forvetle oynadı, sadece kaledeki McGregor’a dokunmadı!

Nitekim koca bir 45 dakikanın ardından Aybaba, kendi doğrusuna döndü. İkinci yarıdaki Beşiktaş’ı seyreden siyah-beyazlılar, “Ah be hocam! Bu takım böyle oynuyordu da, neden bizi fıtık ettin” der gibilerdi. Demek ki neymiş, şapkadan tavşan çıkarmak için, “icat çıkarmak” gerekmiyormuş. Muhtaç olduğu kudret, bu Beşiktaş’ın özünde zaten varmış.

Trabzonspor için “kapkaççı” demek yerinde olur. Ne gelirse bahtıma diyen bir anlayış, savunma ile forvet arasında bağlantısı olmayan bir takım, eğer dün yenilmediyse, önce Onur’a, ardından da Beşiktaş’ın “özgüvensiz” ayaklarına dua etsin. Ne olursa bahtıma deyip, bir golün üzerine yatmaya kalkmak, az daha son saniyede pahalıya maloluyordu.

Yazının Devamı

Kurtuluş Beşiktaş’ta!

8 Ekim 2012

Samet Aybaba’nın transfer döneminde neden “sol bek istiyorum” dediği dünkü derbide ayan beyan ortaya çıktı.
Fenerbahçe kendisinin sağ, Beşiktaş’ın sol kanadını yol geçen hanına çevirirken, Aybaba’nın Escude’den sol bek yaratma çabası da boş bir hülyadan ibaretti. İkinci yarıda Uğur Boral ile başlayan Kartal, bundan da istediğini alamayınca, biraz da risk alma düşüncesiyle solu tamamen boşalttı, Ersan Gülüm’ü oyuna aldı.
Siyah-beyazlıların; rakibi orta sahada karşılama, rakip sahada pres yapma düşüncesi özünde doğru, uygulamada yanlıştı. Veli’nin şuursuz futbolu, Fernandes’in her zamanki çabasına Olcay ayak uyduramadı. Sağ kulvar zaten Hasan Ali Kaldırım’ı pek de rahatsız etmedi. Hele Veli’nin, kırmızı kart görmek için istekli tavrına, hakem “Hay hay” diyerek çıkarması da Kartal’ın ayrı bir handikapı oldu.
Maçın başında belki, beraberliğe bile razı olabilecek bir Fenerbahçe, çoğunlukla Beşiktaş’ın yardımıyla ayağa kalkmayı bildi. Aziz Yıldırım ile Aykut Kocaman, kendilerini kurtaran rakibine yatıp kalkıp dua etmeli...

Yazının Devamı

Kaleyi bulursan golü bulursun!

2 Ekim 2012

Kaleyi bulan ilk şutunu 76. dakikada çeken bir Beşiktaş’tan ne beklersiniz? Ya da, sadece Fernandes’in ayaklarına bakan, Almeida’nın cılız ataklarından medet uman bir takımdan...
Orta saha hakimiyetini Sivasspor’a teslim eden, kanat bindirmelerinde bile Fernandes’in gelmesini bekleyen Kartal, tüm umutlarını duran toplara bağlamış anlaşılan! Ancak, “Ava giden avlanır” sözü bir kez daha gerçek oldu. Uğur’un uzaklaştırmak istediği top, geldi Fernandes’in suratından Aatıf’a asist oldu. Hani “Top istemedi” derler ya, dün de Beşiktaş’ın puan almasını işte o top istemedi. Fakat, bir serbest vuruş uğruna paldır küldür ileriye koşan, defans emniyetini unutan Kartal düşünüp taşınmalı, “Ben nerede hata(lar) yaptım” diyerek ders çıkarmalı...
Sivasspor’un hakkını vermemek de, sanırım ayıp olurdu. Dersini çalışan, Beşiktaş’ın tehlikeli ayaklarını pres ve tatlısert futbolla durduran Rıza Çalımbay’ın öğrencileri haddini bilerek oynadı, oyun disiplininden kopmadı, bunun karşılığını da üç puanla aldı.

Yazının Devamı

Bedavadan gitti!

23 Eylül 2012

Bu Beşiktaş’ın tek rakibinin kendisi olacağını dün bir kez daha gördük. Gaziantepspor gibi bir takım karşısında iki kez öne geç, ardından da yenilgiyle sahadan çık.
Hem de kimin golüyle? Bedavadan Beşiktaş’tan ayrılan Orhan Gülle’nin sayısıyla... Hem de üç dakika önce maça giren bir futbolcunun ayağından... Hem de ceza sahası dışından gelen bir şutla...
Bu Beşiktaş hâlâ yenilmedi deniyordu ya, adeta bunu tekzip etmek için ikinci yarıda çırpınıp durdular! Yiğidin hakkını yiğide teslim etmeli. Gaziantepspor da kazanmak için son ana kadar ter döktü, Beşiktaş’a baskı yaptı, top kaptı. Hikmet Karaman‘ın öğrencileri hiç de kolay lokma olmadığını gösterdi. Ancak maçın hakkı bu muydu? Hayır... Futbol terazisi bu karşılaşmayı dengede gösteriyordu. Son golü atan kazandı. Ne demişler, kazanan daima haklıdır.

Yazının Devamı