Mustafa Özyürek

Mustafa Özyürek

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Seçimlere doğru halkın partiye yönelişi arttıkça, bazıları unuttukları CHP’yi yeniden keşfetmeye başladı. Özellikle Kemal Derviş’in katılımından sonra CHP’ye ve lideri Deniz Baykal’a yönelik iyi niyetli değerlendirmeler yanında haksız eleştiriler de yoğunlaştı.
1970’lerin başından beri aktif siyasetin içinde bulunan özgürlükçü demokrasiye bağlılıktan ve sol çizgisinden hiç taviz vermemiş olan bir politikacıya, sağ görüşlü çevrelerden eleştiriler gelmesi doğaldır. Ancak kendini demokrat ve solcu olarak tanımlayan kesimlerinin eleştirilerinin insaflı olması beklenir.
Bazı çevreler, Baykal’ın söylediklerinin içeriğinden çok duruşuna, kaşına -gözüne, sesinin tonuna dikkat etmekte ve ona göre değerlendirmeler yapmaktadırlar. Sürekli halkın içinde olan, onların dertlerini ve sorunlarını yüreğinden fazla hisseden bir insanın bu sorunları güler yüzle anlatabilmesi başka türlü bir yetenek ister.
Sayın Baykal, konuşmalarında içinden gelen tepkilerini, düşüncelerini samimi olarak yansıtmaktadır. Bu konuşmalar bazen sert, bazen yumuşak olmaktadır.
30 yıldır siyasette kalıp dürüstlüğüne toz kondurmamak ülkemizde son derece zordur. Sayın Baykal’ın ne kendisi ne de çevresi için bugüne kadar dürüstlük noktasında aleyhte bir şey söylenmemiştir.
Bazı siyasetçilerimizin yalılarda, villalarda yaşadığı bir ülkede Sayın Baykal 40 yıldır Oran sitesindeki mütevazı apartman dairesinde oturmaktadır. Eşinin ve ailesinin İsmet Paşa ekolünün bir temsilcisi olarak devlet olanaklarını hiç kullanmadıkları, ortalıkta görünmemeye özen gösterdiklerini herkes bilir.

Son günlerde Sayın Baykal’ın serbest pazar ekonomisine vurgu yapmasını yadırgayanlara rastlanmaktadır. Partinin programı ve 1999 seçim bildirgesi incelendiğinde görülür ki CHP diğer Batılı sosyal demokrat partiler gibi serbest piyasa ekonomisini benimseyen, ancak tüketici haklarını ve sosyal duyarlılıkları da göz ardı etmeyen bir partidir. CHP’yi ve Sayın Baykal’ı sadece eleştirmek için izleyen bazı çevreler partinin temel politikalarını ve yaklaşımlarını görmezden gelmektedirler.
CHP Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir parti olarak dünyadaki ve ülkedeki gelişmeleri yakından izlemiş ve kendini hep yenilemiştir. Çok partili demokratik düzeni gerçekleştiren, ortanın solu kavramı etrafında sosyal demokrasinin öncülüğünü yapmış olan CHP bu dönüşümleri gerçekleştirirken eleştirilere uğramış ve ağır bedeller ödemiştir.
AB kriterlerine ilk sahip çıkan parti CHP olmuştur. Anadille öğrenim ve yayının serbest olması 1989 yılında Deniz Baykal’ın hazırladığı Güneydoğu Raporu ile gündeme gelmiş ve CHP parlementoda bulunduğu dönemde idamın kaldırılması için yasa teklifleri vermiştir.
Kemal Derviş dünyayı ve ülkeyi yakından tanıyan iyi yetişmiş bir aydın olarak partiye önemli bir katkı sağlayacaktır. CHP’nin sürekli yenilenen çağdaş temel politikalarına uyumda Derviş’in bir sorunu olacağını sanmıyorum. Elbette tüm parti üyeleri gibi Kemal Derviş’in de bazı konularda farklı düşünceleri olacaktır.
IMF’ye verilen niyet mektuplarını Kemal Derviş’in imzalamış olması ve CHP’nin uygulanan ekonomik istikrar politikasına bazı eleştiriler yöneltmiş olması nedeniyle CHP köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Unutmayalım ki önemli olan ülkenin IMF’ye muhtaç olmayacak şekilde yönetilmesidir.