Mustafa Yılmaz

Mustafa Yılmaz

ege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Müşterek Kuvvetler Komutanlığı, “Müşterek Faaliyet Ortamı” başlıklı bir rapor yayınladı.
Raporda temiz su kaynağı kıtlığının artmasıyla ilgili tahminlere göre, kirlenme ve nüfus artışı ile birlikte 2030 yılına kadar dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturacak 3 milyar kişinin temiz suya muhtaç kalacağı belirtildi.
Riskli bölgeler arasında Türkiye de sayılıyor. Türkiye için de tehlike çanlarının çaldığı ilan edildi.
Ne yazık ki İzmir için de su sıkıntısı ciddi boyutlarda.

Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel döneminde bile İzmir’de konu gündemdeymiş.
1960 ihtilalinin kudretli generali Cemal Gürsel, Ankara’daki işleri yoluna koyduktan sonra İzmir’i ziyaret etmiş.
Uçaktan iner inmez kendisini karşılayanlara “Nedir İzmir’in en önemli sorunu?” diye sormuş.içme suyu temininin en büyük mesele olduğunu söyleyince de Cemal Gürsel Paşa, “Hemen bu sorunu çözün!” talimatı vermiş.
Ben bu olayı uzun zaman önce 30 yılını belediye hizmetinde geçirmiş tecrübeli bir belediye bürokratından dinlemiştim.
Cemal Gürsel, “hemen çözün!” demiş ama su sorununun aradan geçen 62 yıla rağmen tam olarak çözüldüğü söylenemez.
Kasım ayı sonuna gelmemize rağmen bu yıl yeterince yağış alamadığımızı düşünerek,
İzmir’in bu konudaki son durumunu merak edip biraz araştırma yaptım.
Öncelikle meteoroloji İzmir Bölge Müdürlüğü yetkililerini aradım. Verdikleri bilgiler gerçekten ilginç.
2009, 2010 ve 2011 yıllarında İzmir’de mevsim normalleri civarında yağış görülmüş. Yani metrekareye 687 kilogram.
Bu yıl ise İzmir’de bugüne kadar alınan yağış miktarı metrekareye 523 kilogram. Yani yağışlarda mevsim normallerine göre bir azalma var.

Zaten bu azalma da Tahtalı Barajı’na ciddi şekilde yansımış.
24 Temmuz 2012 tarihli yazımda bu konuya değinmiştim. O tarihte Tahtalı Barajı’ndaki su seviyesinin 148 milyon metrekübe düştüğünü hatırlatmıştım.
Geçen zamanda kullanılabilir su oranında 25 milyon metreküp daha düşüş olmuş. Yani yaklaşık 123 milyon metreküp su kalmış.
Bu da yaklaşık yüzde 46 gibi bir doluluk oranına denk geliyor.
İzmir’in en önemli su kaynağındaki bu kademeli düşüş, tehlikenin kapıda olduğunu açıkça gösteriyor.
Zaten çok değil, daha 4-5 yıl önce yaşadığımız su sıkıntısını dikkate alınca durumun vahimliği daha iyi anlaşılıyor.
Meteorolojik şartlar bundan sonra ne olur bilinmez. O elbette Allah’ın bileceği iş.
Ama, yaşadığımız kentte su sorununun her zaman ciddi bir sorun olduğu da ortada.
Bu konuda kenti yönetenler kadar suyu tüketenlere de görev düşüyor. En başta da basit tedbirlerle sağlanacak tasarruf.
Bence, 4-5 yıl önce başlatılan tasarruf kampanyalarını yeniden gündeme getirmek gerekir.
Hatta bu tasarruf işini sürekli bir kampanya olarak hiç gündemden düşürmemek daha iyisi olur.
Aksi halde İzmir’de birkaç yılda bir “susuz yaz” filmini görmeye devam ederiz.