04.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Zülfü Livaneli
GEÇEN hafta bir de baktım Moskova'dan arıyorlar.
Dostumuz Tevfik Melikof var hattın ucunda.
"Nazım Hikmet'in 35. ölüm yıldönümünde sizi Moskova'da görmek istiyoruz." diyor. "Anma törenlerine katılmanız için..."
Ne yazık ki, bir toplantı nedeniyle gidemiyorum.
Gelecek yıl için sözleşiyoruz.
* * *
NAZIM Hikmet, ölümünün üstünden 35. yıl geçtikten sonra bile, hala bazı çevrelerde tabu.
Şair sözüne tahammülü olmayan bir toplumun kurbanı edilmiş bu duyarlı yürek 35 yıl önce, 3 Haziran'da durmuş.
Nesimi, Pir Sultan Abdal, Nef'i, Nedim gibi toplumsal kargaşanın, anlaşmazlığın, siyasi komplonun zalim dişlileri arasında yitip gitmiş.
* * *
NAZIM'ı çok az kişi yerli yerine oturtabildi.
Duyarlı, heyecanlı, coşkulu, deli dolu bir şair tabiatını, siyasetin hinoğlu hin oyunlarına alet ettiler.
Ondan kurnaz bir siyasetçi gibi, ölçülü biçili, hesaplı, sözünü tartarak söyleyen bir adam olmasını beklediler.
Oysa Nazım bu değildi ki!
Kendisini durmadan denetleyen, çıkarı olmayan sözü söylemeyen bir adam olsaydı o güzelim şiirleri nasıl yazabilirdi?
İnsanı vurgun yemişe çeviren o müthiş dizeleri nasıl yaratabilirdi?
Nazım şairdi!
Yaşama, aşka, doğaya, siyasete, doğan güneşe, emekçinin duvarı okşayan eline, yeni doğmuş bebeğe şiir yazardı onun yüreği.
Yani insana yabancı olmayan bütün hallere.
* * *
TÜRKİYE'de komplolara kurban gitti. Yalan yanlış suçlamalarla 13 yıl hapis yattı.
Hapisten çıktığında ona yaşam imkanı tanımadılar.
Gençliğinin kenti Moskova'ya kaçtı.
Onu orada da Stalin zulmü bekliyordu.
Şair yüreği o zulme de isyan etti.
"Çek bıyığını çorbamızın içinden" diye şiir yazdı Stalin'e.
Türkiye Komünist Partisi'ni yuvası sandı. Ama onu o yuvada da ısırdılar.
Son günlerini memleket hasretine, oğlunun maviş gözlerinin hayaline ve huzurlu bir liman gibi gördüğü son sığınağı Vera'ya adadı.
Alnının üzerinden taze, esmer bir yalaza gibi geçenleri unutmadan.
Ve bir şafak vakti, gazeteleri almak için kalktığında kalbi duruverdi.
Genç öldü ve "Ölüler genç kalır" sözünü doğrularcasına hep genç kaldı.
Kimbilir bu büyük yetenek, başka bir ülkede, bambaşka koşullarda ne kadar uzun yaşayabilir ve daha neler yaratabilirdi?
Ama burası Türkiye!
Kaçakçılık yapıp da harp zengini olmak yerine şiir yazmayı seçen Nazım'ı bu kadar yaşatması da bir devlet!
Yazara E-Posta: livaneli@milliyet.com.tr