La Tomatina İspanyolların dünya çapında en çok ilgi gören festivallerinden biridir, Buñol adlı küçük kasabaya binlerce insanın akın akın gelmesine neden olur
Ağustos bereketin, bolluğun ve festivallerin ayıdır. En eski çağlardan beri bu ayda insanlar emeklerinin karşılığını aldıkları için şükrederler. Toprak ana bereketini sunmuş, hasat döneminin sonuna gelinmiştir artık. Sıcak ve keyifli yaz günlerinin ardından kışa hazırlık başlayacak, sofraların şenliği hiç bitmeyecektir.
Bazı Hıristiyanlar ağustos ayında üzümler okunmadan üzüm yemezler. Bunun nedeni de gayet basit açıklanabilir, bağbozumu gelmeden koruk üzüm yenmesin, insanlar bağları bozmasın diye düşünülmüş ve gelenekselleşmiş bir şeydir bu. Örneğin Ermeniler, 15 Ağustos Meryem Ana’nın göğe yükseliş bayramında okurlar üzümleri, Rum Ortodokslar da 6 Ağustos Meryem Ana’nın tecelli bayramında. Süryaniler de 15 Ağustos’ta hem üzüm hem incir okurlar. İşte İspanya’da Valencia yakınlarındaki Buñol’de her yıl ağustos
Doğayla içiçe bir tatil yapmak, tatil yaparken yeni şeyler öğrenmek ve gittiğiniz yöreye, üreticisine faydanızın dokunması, dünyadaki karbon ayak izlerinizi mümkün olduğunca azaltmak için yapılacak en güzel şey kendi ülkenizden başlayan ekoturizm rotaları olacaktır
Dünyayı yaşanır bir yer olmaktan çıkaran sayısız sorunun çözümü için tüm dünyada küresel anlamda uğraş verilirken aslında “Bireysel olarak ne yapabiliriz ki” diye düşünmek yanlış olur. Bireysel olarak herkesin yapacağı çok büyük katkılar var. Öncelikle herkes yaşamında doğadaki karbon ayak izlerini azaltmak için çaba sarf eder, tatil anlayışında da buna önem vermeye çalışırsa yarına daha yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün olur.
Karbon ayak izlerinin en baş sebeplerinden biri uçaklardır, uçaklar için kullanılan yakıtlardır. Elbette günümüz dünyasında bundan kaçınmak oldukça zor ama hiç değilse senede bir ya da iki tatilinizi turizmin pek çok
Pırıl pırıl deniziyle sakin bir tatil hayali kuruyor, gürültüden uzak olmayı seviyor ve kampçı ya da karavancıysanız Bodrum’a 50 kilometre uzaklıktaki Mazı koyunu keşfedin
Bu hafta size saklı bir cennetten bahsedeceğim. Kalabalıklardan sıkılanlardansanız, yalnız başınıza kalmayı, gürültüden uzak olmayı seviyorsanız, kampçı veya karavancıysanız ve yeni bir yer arıyorsanız tam size göre bir yer var. Hem de inanmayacaksınız belki ama Bodrum yakınlarında. Mazı Bodrum’a 53 km mesafede dört mahalleden oluşan hoş bir köy.
Bölgede fazla arkeolojik araştırma yapılmamış olmasına rağmen yapılan birkaç yüzey araştırmasından anladığımız buranın tarihinin en azından Karya dönemine kadar gittiği. Elbette daha sonraki kültürlere de ev sahipliği yapmış olan Mazı, Karyalılar için ilginç koylara sahipti bence. Mazı köyü Çamlıca, Armutçuk, Yukarı Mazı ve Sedef, Ilgın, Hurma Sahili, İnceyalı, Taşlıyalı, Akarca isimli koylara sahip Aşağı Mazı mahallelerinden oluşuyor.
Bundan beş yıl önce Bodrum’da yaşayan bir arkadaşım sayesinde burayı keşfettim. Aşağı
Türkiye’nin kilometrelerce uzunluktaki en güzel plajlarına sahip olan Fethiye, deniz ve güneşin ötesinde, muhteşem tarihi, vadileri, koyları, adaları, yürüyüş yolları, her türlü spor imkanıyla unutulmaz tatil seçenekleri sunan ender yerlerden biri.
Haydi gelin bu hafta tatil anlayışı ne olursa olsun herkese hitap edecek bir yere gidelim: Fethiye. Ege’nin incilerinden Muğla’nın güzel ilçelerinden biri olan Fethiye turizm açısından çok gelişmiş ve dünya çapında tanınan önemli bir tatil destinasyonu.
Özellikle hareketli bir tatili sevenlerdenseniz Fethiye sizin için biçilmiş kaftandır.
Fethiye’de önerebileceğim çok sayıda güzel plaj var. Bunlardan biri sırf denize girmek için değil, inanılmaz manzaralar eşliğinde yürümek için de ideal olan Çalış Plajı. Bu plaja özellikle erken saatlerde gitmenizi öneririm. Öğleden sonra çok ciddi rüzgâr alan bir yer. Teke Yarımadası’nda yer alan Ölüdeniz dünyanın en güzel plajları listesinde yer alan mavi
Irak’ta bulunan antik kent Babil ile Dağıstan sınırında sarp dağların eteklerine ve nehir kenarına kurulmuş, pek çok tarihi yapıya ev sahipliği yapan, kendi de tarihi bir kent olan Şeki şehrindeki Şeki Han Sarayı UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmeye hak kazandı
UNESCO bu yılki Dünya Miras Komisyonu toplantısını Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenledi. Türkiye’nin dosya sunmadığı toplantı 1 Temmuz’da başlayıp 10 gün sürdü. Üye ülkelerin komisyona sunduğu 38 aday incelendi ve bunlardan 29 doğal ve kültürel anıt listeye alınma hakkını kazandı. Nefesimi tutarak UNESCO’nun sosyal medyadaki hesaplarından takip ettiğim bu toplantıdaki en heyecan duyduğum an Irak’ta bulunan antik kent Babil’in listeye kabul edildiğinin ilan edildiği andı.
Toplantıya ev sahipliği yapan Azerbaycan da ilginç bir aday sunmuştu. Dağıstan sınırında sarp dağların eteklerine ve nehir kenarına kurulmuş, pek çok tarihi yapıya ev sahipliği yapan, kendi de tarihi bir kent olan Şeki şehrindeki Şeki Han Sarayı Azerbaycan’ın adayıydı ve listeye girmeye hak kazandı.
Şeki Han Sarayı
Yayla çok Karadeniz’de... Ayder, Ovit, Pokut, Samistal, Palovit, Elevit, Yerçenik yaylaları uzun yürüyüşler yapabileceğiniz, fotoğraf tutkunları için muhteşem kareler çıkartacak doğa harikaları.
Tatil deyince aklınıza ne gelir bilemem ama eğer deniz, güneş, kum diyenlerdenseniz bu yıl deniz kıyılarında oluşan rutubet nedeniyle bunaltıcı hatta zaman zaman tahammül edilemeyecek derecede bir sıcak var bu yaz gene. Karasal iklimin hüküm sürdüğü coğrafyalarda sıcak pek zorlamaz insanı ama rutubetle birleşen sıcak öldürücü bile olabilir, dikkatli olmak gerek.
Mutlaka bir yerlere kaçmak gibi bir niyetiniz varsa benim her zamanki gibi öneri listemin başını Karadeniz yaylaları çekiyor. Organize turların çoğu şu sıralar Karadeniz turları. Tam da mevsimi. Kendi başınıza gezecekseniz kapın sırt çantanızı, karavan ile yola çıkacaksanız rotanızı deniz kıyılarından dağlara doğru çevirin derim.
Benim favorim her zaman olduğu gibi Karadeniz’in bozulmamış ender yerlerinden biri olan Fırtına Vadisi. Çamlıhemşin’in yukarı kısmında yer alan, Kaçkarlar’dan gelen Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu doğa harikası Fırtına Vadisi ve muhteşem Fırtına Konakları nefes almak için en güzel noktalardan biri.
Yayl
Türk vatandaşlarının pasaport olmadan sadece kimlikle seyahat edebileceği dört ülke var şimdilik. KKTC, Gürcistan, Ukrayna ve Moldova’ya Türkiye’nin birçok ilinden direkt uçuş bulunuyor
Dünyanın globalleştiği günümüzde pek çok gelişmiş ülke sınır kontrollerini hatta sınırlarını kaldırırken Türk vatandaşları hâlâ pek çok ülkeye vizeyle gitmek zorunda. Ama gene de Türk vatandaşlarının pasaportsuz ama kimlikle seyahat edebileceği dört ülke var şimdilik. Bunlar KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti), Gürcistan, Ukrayna ve Moldova.
KKTC’ye Türkiye’nin değişik şehirlerinden direkt uçuşlarla ulaşabilirsiniz. Gelişmiş bir turizm sektörüne sahip olan KKTC’de bu konuda her gün yeni adımlar atılıyor. Harika kumsalları, muhteşem koyları, beş yıldızlı otelleri, eğlence mekânları ve adaya özgün kültürlerin izlerini taşıyan mutfağı ile çok sayıda turisti ağırlıyor her yıl. Özellikle balayı, eğlence arayanların akın ettiği bu adada aslında çok köklü tarihiyle insanı kendine hayran bıraktıran müthiş de bir kültür turizmi potansiyeli var.
İstanbul’dan direkt uçuş
Kimlikle seyahat edebileceğiniz bir diğer ülke de kuzeydoğudaki komşumuz Gürcistan. Gürcistan’a gitmek isterseniz İstanbul’dan Tiflis ve
Burdur Ağlasun ilçesine 7 kilometre uzaklıkta, dağlık bir arazinin sarp yamaçlarına inşa edilmiş Sagalassos antik kenti üzerine...
Antalya’ya 109 km, Burdur’un Ağlasun ilçesine 7 kilometre uzaklıkta yer alan Sagalassos antik kenti verimli vadilerle çevrili, suyun bol olduğu ve insanlarına büyük güvenlik sağlayan dağlık bir arazinin sarp yamaçlarına inşa edilmiş. M.Ö. 3 bin’lerde büyük ihtimalle Anadolu’nun önemli bir halkı olan, dili ve tarihi yeni keşfedilen Luwiler’in yerleştiği bu Pisidia kentinin M.S. 13. yy’da Selçuklulara kadar uzanan çok zengin bir tarihi var.
Roma döneminde Sagalassos’un Anadolu’nun yol ağına ve Ege’yle Akdeniz Limanları’na bağlanması, önemini inanılmaz derecede artırdı. Ekonomisi tarıma dayalı olan bu kent, zeytin ve zeytinyağından gelir elde ediyor ve Mısır’a gemi yapımı için göknar ağacı ithal ediyordu. Roma İmparatoru Augustus (M.Ö. 25- M.S. 14) döneminden itibaren de kentte endüstriyel ölçekte kırmızı astarlı seramik kap kacak üretilmiştir. M.S. 6. yy’da arka arkaya gelen veba salgınları, M.S. 7. yy’da tüm Ege kentlerini yerle bir eden depremlerden biri de burada olmuş ve kenti harabeye çevirmiştir.
18. yy’da bir Fransız gezgin tarafından gün ışığına