Gaziantep’e yolunuz düşerse civarda sizi rotadan çıkmaya davet edecek çok sayıda ilginç ve az bilinen yer vardır. Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Yesemek köyü yakınlarında Eski Önasya Dünyası’nın bugüne kadar saptanmış eşi benzeri olmayan en büyük heykel atölyesi bulunuyor: Yesemek. 19. yüzyılın sonlarında keşfediliyor ve daha sonra değişik dönemlerde Prof. Dr. U. Bahadır Alkım, İlhan Temizsoy gibi önemli isimler tarafından kazılıyor.
Yesemek nefes kesecek güzellikte bir açık hava müzesi. Ören yeri bu atölyede çalışmış olan heykel ustalarının yapmaya başlayıp bitirmeden bıraktıkları yüzlerce eserle dolu.
Yesemek heykel atölyesi ve yakınlarında bulunmuş eserlerin hemen hepsi belli bir aşamadan sonra işlenmesi bilinçli şekilde durdurulmuş (yarım işlenmiş) taslak eserlerdir. Büyük ihtimalle heykelin alacağı son durum için gerekli olan ince yontu işler eserin konacağı yerde yapılıp heykel tamamlanıyordu.
İlginç kabartmalar var
Heykel işleme alanı olan bugünkü ören yerinde en çok bulunan eser türü, çeşitli ve farklı aslan tasvirleri, sfenksler ve dağ tanrısı kabartmalarıdır. Aslan heykelleri kentleri korumak için yapılırdı ve özellikle sur kapılarına karşılıklı ikişer tane konurdu. Sfenksler Anadolu’da kadın olarak yapılır ve bunlar da kapı koruyucu olarak kullanılırdı. Dağ tanrısı kabartmalarında iki figür yan yana tasvir edilmiştir ve bazılarında iki figürün arasındaki boş alanlara değişik sayıda yuvarlak kabartmalar, olasılıkla “Güneş Kursları” konmuştur.
Alandaki ilginç eserlerden biri, üçüncü parçası muhtemelen kayıp olan iki parçalı “Savaş Sahnesi” kabartmasıdır. Bir savaş arabasının, tekerleğinin, arabayı çeken bir hayvanın ve onun altında yatan bir insanın ve bazı hayvanların tasvir edildiği bu çalışma bitirilmemiş bir tasvirin parçasıdır.
Bir diğer ilginç eser ise “Karışık Yaratık” kabartmasıdır. İnsana benzeyen ama dikkatli bakınca insan görünümünde bir hayvan olduğu anlaşılan bir kabartmadır bu.
Yapılan araştırmalar bu civarda bölgenin yüksek kaliteli, ince gözenekli bazalt damarlarından birinin bulunmasından dolayı, buranın M.Ö. 1. binyılda yani Geç Hitit Dönemi’nde güçlü bir devlet olan Sam’al Krallığı’nın başkenti ve devrinin önde gelen metropollerinden bugün Zincirli Höyük adıyla bildiğimiz Aramice ismiyle “Sam’al”a ait bir taşocağı ve heykel yapım yeri olduğunu gösteriyor.
Yesemek’te yapıldığı kesin olan eserler yalnızca Zincirli Höyük’te bulunuyor ve yine araştırmalara göre Yesemek’te heykel taslağı üretimi M.Ö. 900-850 yılları arasında 50 yıl kadar yapılmış olmalı.
Mardin’in Dara köyü ile Yesemek. Türkiye’de her geçen gün azalan köylere son derece güzel birer örnek, bölgelerinin karakteristik özelliklerini taşıyan gerçek köylerdir.
Halkın el becerilerini paraya çevirme amaçlı SODES projesiyle pek çok kişi minik heykelcikler yapmayı öğrenmişti. Bu proje uzun ömürlü olmadı ne yazık ki.
Görkemli bir höyük
Yesemek civarında 50 höyük olduğunu biliyoruz. Bunlardan nefes kesici güzellikte olanlardan biri Tilmen Höyük’tür. Önasya’daki tüm eski yerleşimler gibi o da kerpiçten yapılmış binaların üst üste birikmesiyle meydana gelmiş 20 metre yüksekliğinde bir höyüktür.
Yapılan arkeolojik araştırmalar sonucu ortaya çıkan buluntular çok ilginçtir. Tilmen Höyük M.Ö. 4000’lerde tarih sahnesine çıkmış, M.Ö. 3000 sonlarında büyük bir kent halini almış, en parlak dönemini M.Ö 18.-15. yüzyıllar arasında yaşamış ve bir yangınla son bulmuştur.
Tilmen Höyük Kuzey Mezopotamya ve Anadolu arasında kültürel teması sağlayan ve önemli ticaret ağlarının üzerinde bulunan bir merkezdi.
Ören yerindeki saray ve rampayla ulaşılan kule kalıntılarını gezerken Asur’dan Hitit’e koca bir tarihin ayak seslerini duyacak ve günbatımı ile büyüleneceksiniz.