Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Zaman içinde yapılan yolculukların garip bir etkisi oluyor insanın üzerinde. "12 Mart"ın yıldönümü de böyle bir yolculuğa zorladı beni. "Demokrasinin askıya alındığı" o günlerden "demokratikleşmenin tartışıldığı" bugünlere doğru hüzünlü bir yolculuk yaptım ister istemez.
12 Mart 1971 günü öğlen haberlerinde okunan "12 Mart Muhtırası"nı o zaman çalışmakta olduğum reklam ajansında dinlediğimde başımıza neler gelebileceğini sezer gibi olmuş ve ani bir kararla patronun yanına çıkıp işyerimden ayrılmaya karar verdiğimi açıklamıştım.
Sonra başımıza gelenler benim hayalgücümün sınırlarını aştı, bugün anımsanması bile insana utanç veren bir dizi traji - komik olay yaşandı o günlerde. Örneğin İstanbul'da düzenlenen ünlü "Fırtına Operasyonu" sırasında Ataköy'de oturduğum apartmanın önündeki yeşil alanın, binamızdaki "solcu" aydınların dairelerinden toplanıp aşağı atılan "zararlı" kitap ve dergilerle dolduğunu dün gibi anımsıyorum. Kitap imha ekibi bizim daireye geldiğinde babamla meslektaş olan apartman yöneticimiz, "Bunlar kendi halinde insanlar, kitapla falan ilgileri yok", diyerek beni ve ekibin kapısına kadar geldiği odayı dolduran kitaplarımı kurtarmayı başarmıştı.
Türkiye "12 Mart"ı yaşarken Yunanistan da "Albaylar Cuntası"nın saçmalıklarıyla boğuşuyordu. 1960'ların başlarında, o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katılmaya heves eden iki komşu ülke de 1970'lerin başında askeri yönetimler altında garip bir kader ortaklığı yaşıyordu sanki.
Sonraki yıllarda yaşananlar bu benzerliğin biraz yüzeysel olduğunu ortaya koydu. Türkiye'de "12 Mart"ı gerçekleştiren askerler "düzeltici müdahale" geleneğini bozmayıp 1973'te seçimlerin yapılmasına izin verdiler. Bu seçimler sonucunda iktidara gelen Ecevit hükümeti tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs harekatı Yunanistan'da yedi yıldır iktidarda olan cuntanın sonunu getirdi. Bu noktadan sonra Yunanistan demokrasiyi kökleştirme ve Avrupa ile bütünleşme yolunda kararlı adımlar atarak sonunda Avrupa Birliği'nin üyesi olmayı başardı. Yıllık enflasyonunu % 3'ün, bütçe açığı/GSMH oranını % 2'nin altına çekmeyi başaran Yunanistan geçen hafta da Avrupa Para Birliği'ne katılmak üzere başvuruda bulundu.
Türkiye ise bir de "12 Eylül"ü yaşadı, demokrasiyi geliştirmede ve Avrupa ile bütünleşmede Yunanistan'ın çok gerisine düştü, kendine özgü bir "enflasyonlu yaşam" aldatmacasından kurtulamadı. Bambaşka bir dünyanın oluştuğu şu 2000 yılında hala "12"li günlere takılı kafaların etkisini hissederken hüzne kapılmamak mümkün mü bu ülkede?



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr