Yazın Avrupa'nın birçok kentinde klasik müzik festivalleri düzenlenir ve müzik meraklıları ünlü icracıları farklı mekanlarda ve ortamlarda dinleme olanağını bulur. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen İstanbul Müzik Festivali'nin de, gerek kullanılan mekanların görkemi gerekse programının zenginliğiyle özel bir yeri var bu festivaller arasında. Bu yıl kullanılan mekanlar arasında Ayasofya da var. Festival'in bu yılki sürprizi ise, katılacağını son anda bildiren ünlü mezzo soprano Cecilia Bartoli. Ayrıca ünlü şef Lorin Maazel yönetimindeki Bayerischen Rundfunks Senfoni Orkestrası'nı, Budapeşte Festival Orkestrası ile piyanist Alexander Toradze'yi, Kraliyet Operası Solistleri'ni, ünlü Tokyo Dörtlüsü'nü, Europa Galante ve Akademie für Alte Musik gibi barok müziğin önde gelen icracılarını ve daha birçok kalburüstü müzisyeni dinleme olanağını bulacağız bu yıl. Küresel jeopolitik değişirken ne yapmalı? Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın 29 Mayıs'ta yaptığı konuşma sonrasında yeniden tartışma gündemine giren "küreselleşme" olgusu aslında 1980'lerden bu yana yaşanmakta olan geniş kapsamlı küresel dönüşümün bir boyutunu oluşturuyor. Finanstan ekonomiye,
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Yazın Avrupa'nın birçok kentinde klasik müzik festivalleri düzenlenir ve müzik meraklıları ünlü icracıları farklı mekanlarda ve ortamlarda dinleme olanağını bulur. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen İstanbul Müzik Festivali'nin de, gerek kullanılan mekanların görkemi gerekse programının zenginliğiyle özel bir yeri var bu festivaller arasında. Bu yıl kullanılan mekanlar arasında Ayasofya da var. Festival'in bu yılki sürprizi ise, katılacağını son anda bildiren ünlü mezzo soprano Cecilia Bartoli. Ayrıca ünlü şef Lorin Maazel yönetimindeki Bayerischen Rundfunks Senfoni Orkestrası'nı, Budapeşte Festival Orkestrası ile piyanist Alexander Toradze'yi, Kraliyet Operası Solistleri'ni, ünlü Tokyo Dörtlüsü'nü, Europa Galante ve Akademie für Alte Musik gibi barok müziğin önde gelen icracılarını ve daha birçok kalburüstü müzisyeni dinleme olanağını bulacağız bu yıl.
Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın 29 Mayıs'ta yaptığı konuşma sonrasında yeniden tartışma gündemine giren "küreselleşme" olgusu aslında 1980'lerden bu yana yaşanmakta olan geniş kapsamlı küresel
Türk Lirası'nın özellikle ABD doları karşısındaki güçlenmesini önlemek için TC Merkez Bankası'nı ve özellikle Başkan Serdengeçti'yi hedef tahtası haline getirenler bunun son örneğini sergiliyor şimdi. Dipten dolma ekonomi bilgileriyle yeri göğü inletenlere göre TL'nin değerlenmesinin tek nedeni Merkez Bankası'nın faizleri inatla yüksek tutması. Faizler aşağı çekilince dolar ve euro yukarı çıkmaya başlayacak, çürük TL ile sağlam ihracatçı olan beylerin keyfi yerine gelecek. Son haftalarda iş hayatının kimi kesimlerinden başlayıp hükümet erkanına sıçrayan ve bazı gazetelerin manşetlerine taşınan "Faizleri düşürün, memleket batıyor" yaygarası bir gerçeği bir kez daha suratımıza çarptı. Benim artık hiç kuşkum kalmadı: Bizim ekonomik sıkıntılarımızın temelindeki asıl sorun cehalet ve ilkellik. Dış şartları, küreselleşmenin etkilerini falan da gözardı etmemek gerek ama asıl sorun bizim insanımızın ekonomi bilmemesi, sap ile samanı birbirine karıştırması ve cehaletin cesaretiyle ahkâm keserek siyasiler üzerinde baskı kurması. Doları nasıl yükseltsek? Yakın geçmişte yaşananları anımsayanların kafasında yer eden "çare"lerden biri dış ticaret açığının ve cari işlemler açığının büyümesiydi.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Son haftalarda iş hayatının kimi kesimlerinden başlayıp hükümet erkanına sıçrayan ve bazı gazetelerin manşetlerine taşınan "Faizleri düşürün, memleket batıyor" yaygarası bir gerçeği bir kez daha suratımıza çarptı. Benim artık hiç kuşkum kalmadı: Bizim ekonomik sıkıntılarımızın temelindeki asıl sorun cehalet ve ilkellik. Dış şartları, küreselleşmenin etkilerini falan da gözardı etmemek gerek ama asıl sorun bizim insanımızın ekonomi bilmemesi, sap ile samanı birbirine karıştırması ve cehaletin cesaretiyle ahkâm keserek siyasiler üzerinde baskı kurması.
Türk Lirası'nın özellikle ABD doları karşısındaki güçlenmesini önlemek için TC Merkez Bankası'nı ve özellikle Başkan Serdengeçti'yi hedef tahtası haline getirenler bunun son örneğini sergiliyor şimdi. Dipten dolma ekonomi bilgileriyle yeri göğü inletenlere göre TL'nin değerlenmesinin tek nedeni Merkez Bankası'nın faizleri inatla yüksek tutması. Faizler aşağı çekilince dolar ve euro yukarı çıkmaya başlayacak, çürük TL ile sağlam ihracatçı olan beylerin keyfi yerine gelecek.
Sonunda Merkez Bankası beklenen faiz
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesinin en üst basamağındaki iki komutanın açıklama ve konuşmaları geçen haftaya damgasını vurdu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün bir grup "akredite gazeteci"yle yaptığı toplantıda söyledikleri ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın "Küreselleşme ve Uluslararası Güvenlik" sempozyumunu açarken yaptığı konuşma, üzerinde durulacak nitelikteydi. Her iki komutanın konuşmalarını tam metinlerinden dikkatle okuyunca, TSK komuta kademesinin duruşu ve tavrı konusunda çok daha iyi fikir sahibi oldum. ABD'nin şimdi Irak'ta hayata geçirmeye çalıştığı "demokratik emperyalizm" uygulamasının teorisyeni ve ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in bizim komutanlara neden kızdığını da daha iyi anladım bu konuşmaları okuyunca. Özellikle Org. Büyükanıt'ın konuşması, Bay Wolfowitz'in bizim komutanlara öfkelenmekte hiç de haksız olmadığını düşündüren boyutlar taşıyor. ANAHTAR SORULAR "Gelişmiş ve güçlü ülkelerin tehdit algılamaları ile, gelişmekte olan ülkelerin tehdit algılamaları, aynı eksende çakışabilir mi? Yoksa, gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerin tehdit algılamalarını koşulsuz kabul eden ülkeler konumunda
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesinin en üst basamağındaki iki komutanın açıklama ve konuşmaları geçen haftaya damgasını vurdu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün bir grup "akredite gazeteci"yle yaptığı toplantıda söyledikleri ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın "Küreselleşme ve Uluslararası Güvenlik" sempozyumunu açarken yaptığı konuşma, üzerinde durulacak nitelikteydi. Her iki komutanın konuşmalarını tam metinlerinden dikkatle okuyunca, TSK komuta kademesinin duruşu ve tavrı konusunda çok daha iyi fikir sahibi oldum. ABD'nin şimdi Irak'ta hayata geçirmeye çalıştığı "demokratik emperyalizm" uygulamasının teorisyeni ve ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in bizim komutanlara neden kızdığını da daha iyi anladım bu konuşmaları okuyunca. Özellikle Org. Büyükanıt'ın konuşması, Bay Wolfowitz'in bizim komutanlara öfkelenmekte hiç de haksız olmadığını düşündüren boyutlar taşıyor.
ANAHTAR SORULAR
Aslında konuşmasında, küreselleşme sürecinde ortaya çıkan yeni tehditleri değerlendirirken ABD'nin adını anmamaya
Bu yazının konusu, doların değerinde son dönemde yaşanan düşüş, yani her anlamda "spekülasyon"a açık bir konu. Öyleyse kurgusal bir soruyla başlayabiliriz: Eğer sorumsuz politikacılar 2001 yılında Türkiye'ye 19 Şubat komedisini yaşatmasaydı ve 2000 yılında uygulanmaya başlanan ekonomik program hedeflerine ulaştırılabilseydi, 19 Şubat öncesinde 650 bin TL dolayında olan bir ABD dolarının bugünkü değeri kaç TL olacaktı? Doların Euro karşısındaki değer kaybını da dikkate alan çok kaba bir hesap yaparak, "Bu kurgusal senaryo gerçekleşseydi doların bugünkü değeri 1 milyon TL'nin altında olacaktı" diyebiliriz. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre "spekülasyon" sözcüğünün üç karşılığı var: 1. Kurgu. 2. İlerde meydana gelebilecek fiyat dalgalanmalarından yararlanarak kazanç sağlama. 3. Vurgun, vurgunculuk, ihtikâr. "Spekülatif" sözcüğünün karşılığı ise "kurgusal". Yani büyük vurgunlar vurmayı hedeflemeden, entelektüel ya da felsefi bir egzersiz olarak da "spekülasyon" yapmak mümkün. 'Normal değer hangisi?' Oysa dolar, dünyadaki değer kaybının da etkisiyle, kurgusal senaryodaki "normal" değerine doğru düşüyor şimdi. Bu düşüşün ardındaki temel motif ise sermaye sahiplerinin, fon yöneticilerinin,
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre "spekülasyon" sözcüğünün üç karşılığı var: 1. Kurgu. 2. İlerde meydana gelebilecek fiyat dalgalanmalarından yararlanarak kazanç sağlama. 3. Vurgun, vurgunculuk, ihtikâr. "Spekülatif" sözcüğünün karşılığı ise "kurgusal". Yani büyük vurgunlar vurmayı hedeflemeden, entelektüel ya da felsefi bir egzersiz olarak da "spekülasyon" yapmak mümkün.
Bu yazının konusu, doların değerinde son dönemde yaşanan düşüş, yani her anlamda "spekülasyon"a açık bir konu. Öyleyse kurgusal bir soruyla başlayabiliriz: Eğer sorumsuz politikacılar 2001 yılında Türkiye'ye 19 Şubat komedisini yaşatmasaydı ve 2000 yılında uygulanmaya başlanan ekonomik program hedeflerine ulaştırılabilseydi, 19 Şubat öncesinde 650 bin TL dolayında olan bir ABD dolarının bugünkü değeri kaç TL olacaktı? Doların Euro karşısındaki değer kaybını da dikkate alan çok kaba bir hesap yaparak, "Bu kurgusal senaryo gerçekleşseydi doların bugünkü değeri 1 milyon TL'nin altında olacaktı" diyebiliriz.
'Normal değer hangisi?'
Bu kurgusal senaryonun