Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu yıl Davos'ta yetkili ve unvanlı kişilerin "Euro'nun değerlenme potansiyeli" taşıdığına ilişkin sözlerini dinlerken ister istemez bir yıl öncesini hatırladım. 1999 yılı başında Avrupa Birliği üyesi 11 ülke ortak bir para birimine geçişin ilk adamını atıp Euro'nun doğuşunu kutladığında 1 Euro 1.18 ABD doları değerindeydi ve çoğu kimse Euro'nun dolara karşı değer kazanmasını bekliyordu. 1999 Ocak ayı sonunda Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Formu yıllık toplantısında Euro'nun bir yıl içinde 1.40 dolara kadar yükseleceğini söyleyen tanınmış ekonomistler olmuştu. Oysa tam bir yıl sonra, bu yılki Dünya Ekonomik Forumu sırasında Euro'nun değeri 1 doların da altına inmiş ve o tanınmış ekonomistlere bir ders vermişti.
Pekiyi neden yanıldı çoğu kimse? Euro'nun dolara karşı değer kazanması beklenirken neden tam tersi oldu ve Euro dolar karşısında yerlerde sürünmeye başladı?
Son bir yılda yaşananlar sanırım şunu bir kez daha gösterdi: Temelde daha güçlü olduğu ve yüksek performans sergilediği anlaşılan ekonominin parası da daha güçlü oluyor. Geçen yıl bu zamanlarda yapılan tahminlerde ABD ekonomisinin bir miktar yavaşlayacağı, buna karşılık Avrupa'nın hızlanarak büyüme yarışında ABD'nin önüne geçeceği ve Euro'nun da güçleneceği ileri sürülüyordu. Halbuki ABD ekonomisinde beklenen yavaşlama, Avrupa'da beklenen hızlanma gerçekleşmedi ve Euro'nun değeri de bunu yansıttı.
ABD ekonomisinin 107 aydır (Körfez Savaşı sırasında iki çeyreği hariç tutarsak 17 yıldır) süregelen kesintisiz büyümesinin öncelikle teknolojide, firma yapılarında, yönetim biçimlerinde meydana hızlı dönüşmelerde kaynaklanan verimlilik artışlarıyla yakından ilişkili olduğu, ABD'nin büyük bütçe açığını hatırı sayılır bir bütçe fazlasına dönüştüren kamu disiplini anlayışının da bu olumlu tabloya katkıda bulunduğu anlaşılıyor.
Avrupa'nın ABD ile rekabet edebilmesi için ABD'nin gittiği yoldan ilerleyerek benzeri dönüşümleri gerçekleştirmesi gerekli. Avrupa'nın bu konuda iki - üç yıllık bir rötarı olduğu konuşuluyor ama Avrupa'nın özellikle Batı ülkelerinin (İsveç ve Finlandiya gibi) bu geçikmeyi kapatmak üzere hızla mesafe aldıkları da bir gerçek. Özellikle Fransa ve Almanya gibi ülkeler de bu kervana katılıp "yeni ekonomi"nin candamarı olan sektörleri öne çıkartır ve genelde girişimciliği desteklerse Avrupa'nın ABD ile arasındaki arayı kapatma şansı doğabilir. Bu arada ABD ekonomisinin bir noktada nicedir beklenen yavaşlamayı hissetmeye başlaması da büyüme yarışında Avrupa'nın öne geçmesine yardımcı olabilir.
Ancak bunların gerçekleşmesi halinde Euro'nun dolar karşısında güçlenmesini bekleyebiliriz.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr