Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABDde 11 Eylül şokunun yaşandığı saatlerde Başkan Yardımcısı Cheney ile aynı sığınakta bulunduğunu belirten Büyükelçi Edelman, o anda nelerin olup bittiğini, bu olayın neden yaşandığını anlamaya çalışırken teröre karşı savaşın yalnızca askeri güçle kazanılamayacağını düşündüklerini anlattı. Büyük Ortadoğu dine tanımlanan bölgede çok boyutlu bir dönüşümün gerekli olduğunu kaydeden Edelman bu bölgedeki demokrasi ve özgürlük açığının, bilgi açığının, erkek - kadın eşitsizliğinin giderilmesini ve seçmene hesap verecek yönetimlerin kurulmasını gerekli görüyor.Pekiyi bu nasıl sağlanacak? "ABDnin bölgedeki ülkelere empoze edeceği somut bir planı yok" diyor Edelman. Demokratikleşme sürecinin, bölgedeki toplumların kendi içinden çıkacak dinamiklerin yön verdiği hareketlerle yürümesi gerektiğini, bu amaçla sivil toplum kuruluşlarının destekleneceğini söylüyor. Iraktaki son gelişmeleri ise "Yabancı savaşçıların ayaklanması" olarak niteledi Büyükelçi Edelman. Görüyorsunuz korkmaya ve kafa karıştırmaya hiç gerek yok, her şey açık ve basit(!). Bu yıl 6-7 Mayısta Jeffrey Sachs gibi kalburüstü isimlerin de katılımıyla gerçekleşecek olan Forum İstanbula hazırlık amacıyla düzenlenen yemekte ABDnin Türkiye Büyükelçisi Eric Edelmanı dinlerken ABDnin ve dillere destan "Büyük Ortadoğu Projesi"nin ne kadar ciddiye alınabileceğini düşündüm. Türkiye de kendini balayı sonrasına hazırlamak zorunda Yükselen Pazarlar için balayı bitiyor mu? Grafikte de görüldüğü gibi, son bir yılda YP hisse senetlerini içeren yatırım fonlarının getirisi Avrupa ya da Amerikadaki şirketlerin hisselerini içeren fonların getirisini açık farkla geride bıraktı, dünya ortalamasının da çok üzerine çıktı. Bu eğilimin bu yılın ilk üç ayında da sürdüğü gözleniyor. 2003 yılında YPye net özel sermaye girişi 2002 yılına göre % 50 artarak 187 milyar doları buldu. Türkiyenin de aralarında bulunduğu, Yükselen Pazarlar (YP) diye tanımlanan ülkeler geçen yıldan beri uluslararası finansal pazarların gözdesi haline geldiler ve adeta bir balayı yaşadılar. ABD, Avrupa ve Japonyada faizler düşük seyretmeye devam ederken YP kategorisindeki ülkelerin uluslararası piyasalarda işlem gören tahvillerine ciddi talep geldi ve özellikle Brezilya ve Türkiye gibi ülkelerin tahvilleri şaşırtıcı oranlarda prim yaptı. Öte yandan YP diye nitelenen ülkelerin hisse senedi borsalarının da genellikle iyi prim yaptığı gözlendi. Türkiye de bu balayı ortamından yararlanan ülkelerden biri oldu. Türkiyenin euro tahvilleri, özellikle "tezkere krizi" atlatıldıktan ve Türkiyenin Avrupa Birliği (AB) konusundaki kararlı tutumu belli olduktan sonra iyi prim yaptı ve içerdeki yatırımcı için de çekici bir seçenek haline geldi. Hisse senedi borsamız da bu ortamdan yararlandı.Ancak şimdi gelinen noktada bu tatlı balayına gölge düşürecek gelişmeler ufukta belirmiş durumda. Bir kere ABDde bir yıldır % 1de tutulan faiz oranlarının bu yıl içinde yükseltilmesi olasılığını artıran gelişmeler bu balayına gölge düşürüyor. ABDde ekonominin ısınmaya başladığı ve enflasyonun yükseldiği izlenimi yerleşmeye başlarsa, kısaca FED diye anılan ABD Merkez Bankasının bu yaz faizleri yükseltmeye başlayabileceği belirtiliyor. Bu olasılık gerçekleşirse, prim yaptıkları için faizleri iyice düşmüş olan YP tahvillerinin faizleriyle ABD faizleri arasındaki aralık daha da daralmış olacak ve bu tahvilleri tutmak çekici olmaktan çıkabilecek. Ayrıca, ABD faizlerinin düşük olmasından yararlanarak ABD faiziyle borçlanıp YP tahvillerine girmiş olanlar da ABD faizleri yükselirken bu tahvilleri elden çıkarmayı düşünecek ve satış baskısına katkıda bulunabilecek. Bu süreç bir kez başladığında YP tahvilleri değer kaybetmeye başlayacağı için de bu kendini besleyen bir süreç haline gelebilecek.YP tahvillerinde bir balon oluştuğu izlenimi bu yıl Davostaki Dünya Ekonomik Forumunda da gündeme getirilmiş ve ben de birkaç yazımda bunu yansıtmaya çalışmıştım. O günden bu yana korkulan olmadı ve YP tahvillerine bir miktar satış gelmekle birlikte yoğun bir kaçış yaşanmadı. ABD ekonomisinden çelişkili sinyaller gelmesi ve bu yılın ABDde başkanlık seçimi yılı olması FEDin faiz artırma girişimini seçim sonrasına bırakabileceği beklentisini yaratmış, bu da YPleri kurtarmıştı. Şimdi gelinen noktada ABD ekonomisinden gelen sinyaller hâlâ çelişkili ama bu yaz bir faiz artırımının gündeme gelmesi olasılığı artmış görünüyor. Bu, bizim gibi ülkeler için hiç de iyi bir haber değil. BALAYI VE SONRASI Öte yandan AKP hükümetinin AB ile bütünleşme yolunda attığı kararlı adımların da Türkiyenin uluslararası piyasalardaki görünümünü olumlu etkilediği, Türkiyeye ve Türk tahvillerine para akışını özendirdiği de bir gerçek. 1 Mayısta AB üyesi olacak ülkelerin son bir yılda sağladığı kaynak girişi de AB üyeliğinin dış kaynak çekmek için önemli bir mıknatıs görevi yaptığını gösteriyor. Bu nedenle Kıbrıstan başlayarak Türkiyenin AB ile bütünleşme sürecini etkileyecek her gelişmenin de dış kaynak girişini ve Türk euro tahvillerinin fiyatlarını etkilemesi beklenebilir. Tüm bu nedenlerle son bir yılı oldukça adeta bir balayı ortamında, iyimser beklentilerle geçiren Türkiyenin balayı sonrasının gerçekleriyle yüzleşmeye hazır olmasında yarar var gibi geliyor bana. oulagay@milliyet.com.tr AB FAKTÖRÜ