Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BUSHUN 2. DÖNEMİ BAŞLARKEN KAFALARA TAKILAN SORU Kafalarda düğümlenen başlıca soru ise şu: Başkanlığının ilk döneminde sergilediği çarpık bakış açısıyla ABDye ve dünyaya ağır bir fatura ödeten Başkan Bush, 2. dönemde farklı bir yaklaşım sergileyebilir mi?Daha önce iki dönem başkanlık yapan eski ABD başkanları arasında bunun örnekleri var. İlk dönemdeki tavrını ikinci dönemde değiştiren ve farklı yaklaşım sergileyen başkanlar var. ABDde başkanlık görevi en fazla iki dönem yapılabildiği için başkanların 2. dönemlerinde, yeniden seçilme kaygısını taşımadan popüler olmayacağını düşündükleri zor kararları alabildikleri de biliniyor. Başkanlığının ilk dört yılında Amerikaya dosttan çok düşman kazandıran George W. Bushun 2. başkanlık dönemi 20 Ocakta resmen başlıyor. Bushun yeni dönemini kutlamak üzere düzenlenen balolara 55 bin kişinin katılması ve bu amaçla yapılan harcamaların 40 milyon doları bulması bekleniyor. Amerikanın kendisini "savaş halinde" saydığı ve her gün yeni kayıplar verdiği, ayrıca dünyanın Asyadaki tsunami felaketiyle sarsıldığı bir ortamda görkemli törenler yapılmasını eleştirenler de var. Başkan Bushun 11 Eylül saldırısını ilk haber aldığı andaki halini gösteren fotoğraftaki o şaşı bakışı o günden sonraki icraatına damgasını vurdu. ABD, 11 Eylül sonrasında, "dünya lideri" rolünü sindirmiş bir süpergücün olgunluğunu değil, intikam ateşiyle saldıracak yer arayan bir kabadayının pervasız davranışlarını sergiledi. Başkan Bush, çift tabancalı "korkusuz kovboy" havasıyla dilediği yere saldırarak, yalnızca 11 Eylülün sorumlusu olarak gördüğü kişi ve ülkeleri değil, bütün dünyayı sindirip kendisine tabi kılacağını düşünmüştü. ABD böylece küresel kasabanın tek hâkimi olduğunu kanıtlamış olacak ve kimse ona karşı koyacak ya da saldıracak cesareti bulamayacaktı. Başkan Busha akıl hocalığı yapan ve kısaca "Neo - Con" diye anılan "Yeni Muhafazakâr" ekibin maceracı oyun planı buydu. Bu planı uygulamak için, Fransa ve Almanya gibi ABDnin geleneksel dostlarını gücendirmeyi de göze almıştı Bush yönetimi.Bush yönetiminin ekonomi cephesindeki oyun planı ise (1) Büyük vergi indirimleriyle üst gelir gruplarına kaynak aktarmayı, (2) Bütçe disiplinini hiçe sayan bir anlayışla askeri ve sivil harcamaları pompalamayı ve (3) Parasal genişlemeyle faizleri düşük tutarak büyüme hızını sürdürmeyi amaçlıyordu. Bu politika "benden sonra tufan" anlayışının tipik bir örneğiydi. Başarı şansı zaten hayli tartışmalı olan bu oyun planının uygulanmasında da büyük beceriksizlik ve gaddarlık örnekleri sergiledi ABD. Sonuçta Irakta büyük bir bataklığa saplanıp kalan, dünyayı kendi başına yönetemeyeceği anlaşılan, dünyadaki dostları azalan ve düşmanları artan, ekonomisinin geleceği devasa iç ve dış açıkların tehdidi altında bulunan bir ABD tablosu çıktı ortaya. İlk dönemin faturası Başkan Bushun bu olumsuz tabloya karşın yeniden seçilmesi, Bushun 1. dönemde sergilediği çarpık bakışın toplumsal temellerinin bulunduğunu ve bu nedenle 2. dönemde Bushtan çok farklı bir icraat beklemenin kolay olmadığını düşündürüyor. Ancak Bushun bilinen tavrını ve yaklaşımını sürdürmesi halinde bunun ABDyi ve dünyayı daha büyük çıkmazlara sürükleyeceğini görenler de var Amerikada. Onların umutları gerçekleşirse Bushun 2. başkanlık döneminde: Avrupa ile daha iyi ilişkilere girerek dünyayı tek başına yönetme hevesinden giderek uzaklaşması beklenebilir. Bushun gelecek ay Avrupaya yapacağı ziyaret bu yeni yaklaşımın ilk adımı olabilir.Irakta ve genel olarak Ortadoğuda askeri güç kullanarak çözüm empoze etmenin çıkar yol olmadığını anlaması ve çok taraflı yaklaşımların önünü açması beklenebilir."Savaş" söylemi yerine "barış" söylemini öne çıkartarak, küresel terörü besleyen gergin ortamı yumuşatacağı ve küresel işbirliğine daha fazla önem vereceği umulabilir.Bütçe açıklarını kapatmayı hedefleyen maliye politikalarına yönelerek ABDnin dev dış açığını finanse eden dış dünyaya güven vermesi söz konusu olabilir. Bu noktada şu soruyu sormadan edemiyorum: Bushun kişiliği ve kapasitesi böyle bir değişimi gerçekleştirmesine olanak verir mi acaba? Bush şimdi ne yapar? I. Herald Tribune gazetesinin deneyimli yazarı Floyd Norris, 14 Ocak tarihli yazısında, büyük dış açıklar veren ABDnin rekabet gücünü irdelerken, bana çok ilginç gelen verilere yer verdi. Örneğin, geçen hafta açıklanan ve ABDnin dış ticaret açığının 60 milyar doları aşarak yeni bir rekora eriştiğini gösteren kasım ayı verilerine göre ABD yüksek teknoloji ürünleri ticaretinde 5.8 milyar dolarlık açık vermişti. ABDnin son 12 ayda yüksek teknoloji ürünleri ticaretinde verdiği açık ise 37 milyar dolara yaklaşıyordu. Norris, kasım 2003 - kasım 2004 döneminin 12 aylık verilerini 1999 yılının bütününe ilişkin verilerle karşılaştırdığında da ilginç sonuçlarla karşılaşmış. ABDnin yüksek teknoloji ürünleri ihracatı beş yıl öncesine göre % 21 azalmış, buna karşılık yüksek teknoloji ürünleri ithalatı % 28 artmış. Bu çarpıcı gelişmenin sonucunda da ABD, çok iddialı olduğu yüksek teknoloji ürünleri ticaretinde büyük açıklar vermeye başlamış.Son beş yılda ABDnin yüksek teknoloji ürünleri ihracatı gerilerken imalat sanayii ürünlerindeki ihracatı % 10, tarımsal ürün ihracatı % 41, hurda ve atık ihracatı ise % 135 artmış. Amerika bundan sonra teknolojisiyle değil hurdasıyla ün kazanacak galiba. Norris, ABDnin büyük dış açıklar vermesinin ABDnin gücünü gösterdiğini ileri sürenlerin bu verilere dikkatle bakmasını öneriyor. Teknolojide yaya kalan ABD hurdada kral Mal ve hizmetler +% 17Tarımsal ürünler +% 41İmalat sanayii ürünleri +% 10Hurda ve atıklar +% 135Yüksek teknoloji ürünleri -% 21 Kaynak: I. Herald Tribune oulagay@milliyet.com.tr 1999dan 2004e ABDnin ihracatı