Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       DÜNYA Ekonomik Forumu çerçevesinde yapılan 330 oturumda uluslararası finans sistemindeki sorunlardan biyoteknolojideki son gelişmelere ve sanat dünyasındaki yeni açılımlara kadar akla gelebilecek her konu tartışıldı. En fazla ilgi gören oturumlardan biri Rusya'nın geleceği ile ilgili olandı. O oturum için giriş kartı almış olanların yanı sıra pek çok meraklı kapının önüne yığılmıştı. Bu kalabalık içinde yapılan espri ise şuydu: "Herkes Rusya'da batan parasının akıbetini öğrenmek için burada" deniyordu.
Bu yıl Davos'ta hakkında kötümser senaryolar üretilen iki ülke var: Rusya ve Brezilya. Daha önce de yazmış olduğum gibi Rusya'da ekonomik çöküntüyü boyutlarını kimsenin kestiremediği bir siyasi çöküntünün izlemesinden kaygı duyuluyor. Doğacak kargaşa ortamından nasıl çıkılacağını, Yeltsin'in yerine kimin geçeceğini, Rusya'da nasıl bir dönemin başlayacağını tahmin etmek çok zor. Bu arada eski rejime dönme tehlikesinden söz edenler bile var.
Devalüasyonun kontrolden çıktığı ve sermaye kaçışının sürdüğü Brezilya'daki durumu ise IMF için yeni bir sınav olarak değerlendirenler var. Ünlü spekülatör George Soros, IMF'nin derhal devreye girerek Brezilya'ya vaat ettiği mali desteği vermesi halinde durumun kontrol altına alınabileceğini söylüyor. Ancak ne yapılacaksa çabuk yapılması lazım çünkü geç kalınması halinde Brezilya'nın daha büyük bir çıkmazın içine sürüklenmesi ve Latin Amerika'yı peşinden sürüklemesi tehlikesi var.

Davos'tan yazdığım yazılarda Türkiye'den hemen hiç söz etmedim. Çünkü Davos'ta Türkiye yoktu bu yıl. Türkiye'den hiç söz edilmedi diyebilirim. Toplam ciroları ancak trilyon dolarla ölçülebilecek pek çok ünlü şirketin tepe yöneticilerinin akın ettiği Davos'ta Türkiye iş aleminden yalnızca beş kişi vardı: Yıllardır Davos toplantılarının müdavimi olan Vural Akışık'la Servet Harunoğlu, ikinci kez gelen Yılmaz Argüden, Mücahit Ören ve tabii Şarık Tara. Şarık Bey Dünya Ekonomik Forumu'nun kurucusu Klaus Schwab'ın yakın dostu olarak her zaman Davos'a ilgi gösteren bir işadamımız.
Dünyadaki trendleri izlemek, bu trendleri etkileyen insanlarla tanışmak ve hatta iş kotarmak için yılda bir kez yakalanabilecek bir fırsat yaratıyor bu toplantılar. Örneğin KAL - DER Başkanı Yılmaz Argüden başta Ereğli Demir - Çelik olmak üzere ilgili olduğu şirketlerle ilgili çok önemli temaslar yaptığını ve sonuç verecek adımlar attığını söyledi.
Bu yıl Davos'ta bulunan tek kamu görevlisi Türk ise Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'di ama onun adını programa alınmış oturumlarda görmek mümkün değildi.
Türkiye açısından ilginç olan nokta, bizim uygulamakta olduğumuz kur politikası modelinin dünyanın bugünkü sıkıntılı ortamında en iyi çözüm olarak görünmesi. Sabit kur uygulayan ülkelerin birbiri ardından çökmesi ve son olarak Brezilya'nın da bu listeye eklenmesi Türkiye'nin iyi - kötü izlediği esnek kur politikasını "tavsiye edilen kur rejimi" haline getirmiş durumda. İşgücü piyasasının esnekliği de Türkiye'nin bir diğer avantajı olarak görünüyor.
Ancak burada çok vurgulanan iki konuda Türkiye'nin mutlaka adım atması gerekiyor: Banka sisteminin gözetiminin uluslararası normlara uygun kurallara bağlanması ve reel faizleri düşürmenin bir yolunun bulunması. Buradaki toplantılarda en fazla duyduğum sözcük ise "şeffaflık". Şeffaflığın sağlıklı bir ekonomi için önkoşul olduğu vurgulanıyor.