Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye'nin ekonomideki olumlu performansı 2006 yılında da sürerse, iç ya da dış nedenlerle öngörülerde sapma yaratacak gelişmeler yaşanmazsa, Türkiye ekonomisinin büyüklüğü dört yılda ikiye katlanmış olacak. GSYİH'nın reel büyümesi, 2005 ve 2006'da programlandığı gibi, % 5 olarak gerçekleşirse 2002 sonunda 275 milyar YTL. (183 milyar dolar) olan toplam GSMH'mız 2006 sonunda 540 milyar YTL.ye(381 milyar dolara) yükselmiş olacak. Fert başına düşen GSMH rakamımız ise 2002'de 2.638 dolardan 2006'da 5.216 dolara erişecek. Son yıllarda ekonomideki performansıyla dikkati çeken ülkeler arasında, Çin ve Hindistan'la birlikte, Türkiye'nin de adı geçiyor. Toplumun her kesimini sarsan 2001 krizi öncesinde kronik yüksek enflasyonuyla, krizlere açık yapısıyla ve istikrarsız büyüme performansıyla anılan Türkiye ekonomisi 2002'den bu yana dünyada başarılı sayılan ekonomiler arasında anılıyor. Türkiye ekonomisinin son üç yıldaki performansında, (1) Siyasi istikrarın korunması, (2)Krizden istikrarlı büyümeye geçiş programının titizlikle uygulanması ve (3) Dış konjonktürün fevkalade elverişli olması önemli rol oynadı. Dış konjonktürdeki, yani uluslararası ilişkilerdeki ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri veri olarak alırsak, ekonomimizdeki olumlu gidişatı sürdürmenin siyasi istikrarın sürmesine ve doğru ekonomik politikaların uygulanmasına bağlı olduğunu söyleyebiliriz.Ekonomide hızlı büyümeyle siyasi düzen arasındaki ilişki bu haftaki The Economist dergisinin de kapak konusu. The Eonomist, "Hindistan'ı ve Çin'i ne durdurabilir?" sorusuna cevap ararken birinci sırada siyaset engeline yer veriyor. Hindistan'da Komünist Parti'nin desteğiyle ayakta duran Manmohan Singh'in azınlık hükümetinin, Komünistlerin muhalefeti yüzünden dilediği reformları yapamadığını belirten The Economist, Komünist Parti'nin siyaset tekeline sahip olduğu Çin'de ise tek parti hükümetine karşı yükselen toplumsal muhalefetin sorun yaratabileceğini ileri sürüyor. Dergide yer alan bilgilere göre geçen yıl Çin'de 74 bin, yanlış okumadınız 74.000 ayaklanma girişimi ya da protesto gösterisi olmuş. Çin lideri Hu Jintau bu nedenle gergin ve huzursuz günler geçiriyormuş. Çin liderinin her konuda büyük rakamlara alışmış olduğu düşünülebilir ama bir yılda 74 bin kez ayaklanma girişimiyle ya da protestoyla karşılaşan bir yönetimin başındaki kişinin, her şeye karşın, gergin ve huzursuz olması pek şaşırtıcı değil her halde. Siyaset ve ekonomi Türkiye'ye döndüğümüzde Çin'dekinden hayli farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Ayaklanma girişimi şöyle dursun, bütün yıl boyunca 7 tane büyük ses getirecek, hükümeti sarsacak protesto gösterisi yapıldığını bile hatırlamıyorum. Türkiye'de de ekonomideki gelişmeden pay alamayan, hükümetin farklı alanlardaki uygulamalarından rahatsızlık duyan, gidişattan memnun olmayanlar var kuşkusuz ama şu an için hükümeti sarsacak bir toplumsal ve siyasal muhalefetten söz etmek olanaksız.Medyanın yaklaşımına bakıldığında da Erdoğan hükümetini sarsmaya yönelik bir tavrın belirgin şekilde sergilendiğini söylemek olanaksız. Muhalefetin "hükümet yağcılığı" yaptığı gerekçesiyle medyaya karşı yönelttiği eleştiriler de sürüyor.O halde Başbakan Erdoğan neden bu kadar gergin ve hırçın bir tavır sergiliyor? Özellikle medyaya karşı bu kadar hoşgörüsüz ve tepkili davranıyor? Onun bildiği ya da hissettiği ama bizim bilmediğimiz girişimler mi var hükümete karşı? İktidarı sarsacak gelişmelere mi gebe Türkiye?Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz ama siyasette hırçınlığın ve gerilimin ekonomideki olumlu gidişatı bozabileceğini gayet iyi biliyoruz. oulagay@milliyet.com.tr Erdoğan'ın gerginliği