Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Osman Ulagay


RP'nin ekonomideki iflası gözden kaçırılırsa yazık olacak


Bakın göreceksiniz, önümüzdeki günlerde Refah - Yol hükümeti bozulur ve Refah Partisi(RP) hükümet dışında kalırsa müthiş bir propaganda bombardımanı başlayacak; RP sözcüleri hiç sıkılmadan,"ekonomide çok başarılı idik ama yolumuzu kestiler, icraatımız yarıda kaldı", diyecekler, yarıda kalmış başarılardan söz edecekler. Sonunda,"canım adamlar ekonomiyi tam yoluna koyuyordu, onların başarısını çekemeyenler laiklik zırhına bürünüp hükümeti düşürdü", denecek ve tam RP'nin istediği olacak.

Dev açığa ilgi yok

RP'liler bu yanıltıcı propagandayı yapabilecekler çünkü Refah - Yol'un bütçedeki ve ekonomideki iflasının ilk işaretleri apaçık ortadayken bunların üzerinde duran yok. Havaalanındaki ihram giyme faslına, uzun donlara, kıllı göğüslere gösterilen ilginin yüzde biri bile gösterilmedi, üç ayda 415 trilyonu aşan bütçe açığına. Tuğgeneral Osman Özbek'in sözleri Türkiye'nin gündemini oluşturdu ama Refah - Yol'un bütçe yalanı gündeme giremedi bile. Ekonomiyle, piyasalarla ilgili köşe yazısı yazanların pek çoğu henüz bu konuya yer ayırmak gereğini duymadı. Birkaç ay önce Refah - Yol'un kandırmaca sloganlarına, geçici başarı görüntülerine övgüler yazanlarda çıt yok şimdilik.
Komutan desteğiyle hükümet devirmeye hazırlanan muhalefet liderlerimiz de bu büyük iflasa ilgisiz görünüyor.
Bu manzara karşısında acaba ben mi fazla önemsiyorum üç aylık bütçe açığını diye soruyorum kendime. Piyasa profesyonelleriyle içli dışlı biri çıkıp da, "ekonomide, piyasalarda olağanüstü bir çalkantı olmadığına göre varsın 450 trilyon olsun bütçe açığı", derse ne cevap veririm diye düşünüyorum.

"Denk bütçe" yalanı

Üç aylık bütçe açığının en az 415 trilyon TL. olması son derecede önemli çünkü bu rakam Refah - Yol'un en temel ekonomik vaadinin, "denk bütçe"nin bir palavra olduğunu kanıtlıyor. Son olarak 12 mart günü basına yaptığı açıklamada yılın ilk iki ayında bütçenin denk olduğunu beyan eden Sayın Erbakan'ın kamuoyunu yanıltmada ne denli pervasız olduğunu, Hoca'nın "denk bütçesi"nin ne büyük bir balon olduğunu kanıtlıyor. Refah - Yol'un başta enflasyon oranı ve döviz kurları olmak üzere 1997 yılı için belirlediği tüm ekonomik hedefleri nisan ayında revize etmek zorunda kalması, bütün bu hedeflerin nasıl birer balon olduğunu gösteriyor.
En iyimser tahminle 415 trilyon TL.yi aşan, 3.5 milyar doları bulduğu Hazine tarafından Financial Times gazetesine açıklanan üç aylık bütçe açığı yılın bütünündeki açığın en az 2 katrilyon TL.olacağının göstergesi. Maliye eski müsteşarı, ANAP Milletvekili Biltekin Özdemir'in ayrıntılı verilerle yaptığı tahmine göre 1997 yılının bütününde bütçe açığı en az 2 katrilyon 50 trilyon TL. olacak, bütçedeki faiz yükü ise 2.8 katrilyonu aşacak. Yüzde 65'lik enflasyon hedefi şimdiden hayal oldu, 135 bin liralık dolar kuru hedefine nisanda ulaşıldı. Besbelli ki ekonomik hedeflerin hiç biri tutmayacak ve bunun faturası ödenecek.
Bütün gelişmeler Refah - Yol'un ekonomideki "başarısı"nın bazı uyanıklıklarla şişirilen bir sabun köpüğünden ibaret olduğunu gösteriyor. Keşke 1997 yılı bu hükümetle tamamlansaydı da bu "başarı balonu"nun nasıl patladığını hep birlikte görebilseydik.



28 şubattaki Milli Güvenlik Konseyi(MGK) toplantısı sonrasında yaptığım değerlendirmede, MGK kararlarının RP - DYP hükümetince sulandırılması ve savsaklanması halinde askeri kanadın yeni bir adım atabileceğini ve bir çözüm arayan askerler için birinci tercihin Parlamento içinden çıkacak bir alternatif olacağını belirtmiştim. Şimdi bu noktaya hayli yaklaşmış durumdayız galiba.
Bu noktaya gelinmiş olması ve askeri kanattan yükselen sert mesajlar, laik düzenin korunmasını isteyen kimilerini memnun edebilir. Tuğgeneral Osman Özbek'in masaya vurduğu yumruğu alkışlayarak onun "boşalmasına" ortak olanlar bulunabilir. Refah Partisi(RP)'nin hükümet dışı kalması bazı kimseleri rahatlatabilir.
Öte yanda, RP'nin ettiklerinden ve laik düzene yönelik tehditten fevkalade rahatsız olmalarına karşın, son gelişmeleri kaygıyla karşılayan benim gibi insanlar da var. Sergilenen ilkelliklere, aşağılayıcı çocuk kandırma numaralarına, pespaye riyakarlıklara tahammül etmek bizim için de kolay değil. Bunlara tahammül edemeyip patlamak ise çok kolay.
Patlamak kolay da doğru mu acaba? Bu noktada duygusallığa kapılıp işin kolayına kaçmadan bir durum değerlendirmesi yaparsak şu soruları da sorabiliriz: acaba bütün bunlar RP'nin kurmuş olduğu tuzağın birer unsuru mu? Askerin çileden çıkarılması ve yozlaşmış olan siyasi arenaya çekilmesi; askeri kesimden gelen baskılar sonucunda RP'nin hükümet dışı kalması ve hükümetteki başarısızlığı tam kanıtlanmadan işin içinden sıyrılması, aslında tam da RP'nin istediği şeyler olamaz mı? Pek çok alana damgasını vuran yozlaşmanın dışında kaldığı izlenimini vererek toplum gözündeki itibarını korumuş olan askerin şimdi tam anlamıyla oyunun içine çekilmek istenmesi, onun itibarını da yok etmek için kurulmuş bir tuzak olamaz mı?
Pekala olabilir gibi geliyor bana ve bu nedenle kaygı duyuyorum.