Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Günler kısaldı, Kanlıca'nın ihtiyarlarıBir bir hatırlamakta geçen sohbaharlarıYalnız bu semti sevmek için ömür kısaYazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa."Dönüp, duvardaki Saatli Maarif Takvimi'ne baktım, 21 hazirandan bu yana neredeyse iki saat kısalmış günler. Sonbaharın derin hüznünün duygu dünyamı bir kez daha perde perde saracağını, beni geçmişle gelecek arasında düşünmeye zorlayacağını hissediyorum.Duygu dünyamı yazıya yansıtmak hep zor gelmiştir bana. Sıra dışı insanların işi gibi görürüm bunu. Benim ise, ancak düşünce dünyasında dolaşırken aklıma takılanları yazıya dökmeye yetiyor cesaretim. Geçen akşam, güneşin muhteşem bir renk cümbüşü yaratarak karşı kıyıdaki tepelerin ardına saklandığı dakikalarda, Kanlıca tepelerinde bir yerden İstinye Koyu'na doğru bakarken Yahya Kemal Beyatlı'nın şu mısraları geldi aklıma. Son dönemde kafamı giderek daha çok meşgul eden farklı bir "iki dünya" ayırımı var ve bunun uzantısında şu soruyu sorma gereğini duyuyorum: Türkiye, "iki dünya" arasında tercih yapma noktasına sürüklenen umutsuz insanların giderek çoğaldığı bir ülke haline mi geliyor?Beni bu soruyu sormaya iten son olayı görgü tanığı bir dostum anlattı. Geçenlerde, İstanbul'un gözde semtlerinden Şişli'de, Etfal Hastanesi'nin bulunduğu sokağın ana caddeye açılan tarafına park etmiş bir otomobilden yapılan yayın irkiltmiş onu. Hoparlörle yapılan yayında, bu fani dünyadaki hayatın aslında bir kandırmaca olduğu ve hiç önem taşımadığı, Müslümanlar için önemli olanın öbür dünya olduğu ilan ediliyormuş. The Economist dergisinin bu haftaki sayısında yer alan bir haberde ise Diyarbakır'ın Dağkapı Meydanı'nda, kendini "Mustazaflar", yani "ezilmişler" diye adlandıran İslamcı grubun kurduğu iki dev çadırdan söz ediliyor. Derginin haberine göre bu çadırı ziyaret edenler, İsrail'in Lübnan'da uyguladığı vahşeti görüntüleyen fotoğrafları izliyor ve açılan bir deftere kendi duygu ve düşüncelerini yazıyormuş. Deftere yazılanlar arasında şu çağrı The Economist muhabirinin dikkatini çekmiş: "Gelin hep birlikte şahadet şerbetini tadalım." Farklı iki dünya İnsanları bu dünya ile öbür dünya arasında bir tercih yapmaya zorlayan bu söylemin, İstanbul'un göbeğinde, bangır bangır dillendirilebilmesi, "Gelin hep birlikte şahadet şerbetini tadalım" çağrılarının dikkat çekmesi neyi gösteriyor? Batı'nın "İslami terörle" yakından ilişkilendirdiği bu "iki dünya" söyleminin Türkiye'de de yaygınlaşması ve ciddi bir tehdit oluşturması söz konusu mu?Türkiye, gelişme ve modernleşme yolunda en fazla mesafe kaydetmiş olan Müslüman ülkesi, gerek ekonomide, gerekse toplumsal ve siyasal yapısında gerçekleştirmiş olduğu dönüşümlerle, bu dünyada yaşamanın ve başarılı olmanın tadını almış insanların çoğunlukta olduğu bir ülke. Ayrıca, bağımsızlığını koruyabilmiş olmanın psikolojik rahatlığına sahip. Bu nedenle paniğe kapılmamıza gerek yok ama bu, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde daha da farklı bir "iki dünya" tartışması yaşamayacağı anlamına da gelmiyor. oulagay@milliyet.com.tr Türkiye'deki tehdit