Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ocak ayı enflasyon rakamları kış ortasında soğuk duş etkisi yaptı çoğu kimsede. Ekonomide erken iyimserliğe kapılmış olanların bu rakamları nasıl karşıladıklarını merak ediyorum doğrusu. Ekonomiye daha çok duygusal tepki veren kesimde aşırı iyimserlik birden aşırı karamsarlığa mı dönüşecek, yoksa biraz daha süre tanınacak mı hükümete, göreceğiz.
Ocak ayı enflasyon rakamlarının yüksek çıkması beni fazla şaşırtmadı. Fiyat gelişmelerini bu konuda öngörü yapacak kadar yakından izlemiyorum ama rakamların beklenenin üzerinde çıkacağını tahmin ettiğim için geçen hafta Davos'ta IMF'nin ikinci adamı Stanley Fischer'a, "2000 yılının ilk aylarında enflasyonun yüksek çıkması programın inandırıcılığını nasıl etkiler?" sorusunu sormuştum. Stanley Fischer sorumu yanıtlarken, Türkiye'de uygulanan "enflasyonu söndürme" (dezenflasyon) programının ana unsurunun döviz kurunun "nominal çıpa"ya bağlanması olduğunu hatırlatmış ve şöyle demişti: "Nominal çıpaya geçmeden önce 1999 sonunda yüksek oranlı kur ayarlamalarına izin verildiği için 2000 yılının ilk aylarındaki fiyat artışlarında bunun yansıması görülecek. Kurdaki artışlar kısa süreli bir gecikmeyle fiyatlara yansıdığından, yılbaşından itibaren izlenen nominal çıpanın enflasyon üzerindeki olumlu etkilerini daha sonraki aylarda göreceğiz. Bu arada Türk lirası biraz değerlenebilir ama bütün bunlar Türkiye'nin uygulamakta olduğu programda zaten öngörülmüştü, bu nedenle ilk aylarda enflasyonun kurdaki artışın üzerinde seyretmesi sorun yaratmaz."
Türkiye'nin uygulamakta olduğu programın güçlü destekçisi olan IMF'nin ikinci adamı ocak ayı rakamlarını gördükten sonra bu cevabı aynen tekrarlar mıydı, bilmiyorum ama Türkiye programının fikir babalarından biri olduğu söylenen Fischer'ın buna benzer bir cevabı tekrarlayacağını tahmin ediyorum.
Fischer'ın görüşü IMF'nin tavrını yansıtmak bakımından önemli olduğu için tekrar üzerinde duruyorum. Ancak iki noktada beni tatmin etmiyor bu cevap. Birincisi, bizdeki enflasyonun tek belirleyicisinin döviz kuru olduğuna, dolayısıyla "nominal çıpa"nın bir mucize yaratacağına ikna olmuş değilim. İkincisi, programın iç mantığı Türkiye'de çok iyi anlatılamadığı için, ilk aylardaki yüksek oranlı enflasyon gerçekleşmelerinin beklentileri ve ücret - fiyat taleplerini belirlemekte etkili olabileceğini düşünüyorum.
Ocak ayı enflasyonunu "bekliyorduk zaten" deyip hafife alamayız. Özellikle aralıktaki tırmanışını ocakta da sürdüren ve % 5.8 gibi % 20 - 25'lik yıllık hedeflerle hiç bağdaşmayan bir düzeye tırmanan özel imalat sanayiindeki fiyat artışlarına dikkatle bakmakta yarar var.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr