"İnsanlık" deyince akla gelen tüm değerlerin, sözde "uygar dünya"yı temsil eden güçlerce bombalandığı bir dünyada Duygu'dan yoksun yaşamaya mahkum olanlar ise bizlerdik.Bizlerdik diyorum çünkü şu anda düşündüklerimi, hissettiklerimi mutlaka başkalarının da düşündüğüne, hissettiğine inandırmak istiyorum kendimi. Duygu'nun önemini anlatma ihtiyacını ve insanlığın bombalanmasına karşı duyduğum derin öfkeyi birileriyle paylaştığıma inanmak istiyorum. Sevgili Duygu'nun hayatla son bağlarını da kopardığı gecenin sabahında, Lübnan'da, yeni başlamış hayatlar bombalandı, insanlık öldürüldü. Duygu Asena, bu akıl durdurucu gaddarlığın son olarak Kana'da yarattığı dehşet tablosunu görmediği, duymadığı için şanslıydı. I. Herald Tribune gazetesi Duygu'nun ölüm haberini "D.Asena, kadın hakları avukatı" başlığıyla vermişti önceki günkü sayısında. Bence Duygu, kadın haklarının önde gelen bir savunucusu olmanın ötesinde, bir 'hayat hakları savunucusu' idi. Kadınların her alandaki katkısı olmadan hayatın tam olarak yaşanamayacağına inanmıştı o. Hayatı her anlamda zenginleştirmenin önemini, yazdıklarıyla ve yaptıklarıyla anlatan bir öncü olmuştu.Duygu'nun beni en çok etkileyen özelliği ise bu öncülük işlevini müthiş bir doğallık içinde, kendisine paye vermeden, afra tafraya başvurmadan, dingin ve kucaklayıcı bir gülümsemeyi yüzünden hiç eksik etmeden yapmayı başarmasıydı. Yazma tarzına da yansıyan bu özelliği onun geniş bir çevreyle yakın iletişim kurmasını ve çok okunan bir yazar olmasını sağlamıştı.Ben Duygu'nun insanımızdaki bir özlemi, bir iç duyguyu yakaladığına inanıyordum. On yıl önce yayınlanan ve onun da katkısıyla Aklınla Uçur Beni adını verdiğim kitabı yazarken, bazı bölümleri okumasını istemiştim Duygu'dan. Bizim insanımızı ilgilendirir miydi yazdıklarım? Duygu'nun bu konudaki görüşünü almak istiyordum. Beni kırmadı, metni okudu. 'Bilgi çağı'nda bizi nelerin beklediğini ve Türkiye'nin bu çağa nasıl uçabileceğini anlatma çabama destek vererek beni cesaretlendirdi. Hayatı zenginleştirme Benim gözümde her şeyiyle hayatı temsil eden Duygu'nun ölümcül bir hastalığa yakalanacağını ve 'bilgi çağı'nın dehşet çağına dönüşeceğini hiç düşünmemiştim o zamanlar. İnsanlığın, korkunç savaşlardan ve kıyımlardan geçerek geldiği noktada, sahip olduğu müthiş bilgi ve deneyim birikimiyle cehalet, açlık ve yoksulluk gibi temel sorunlarını da çözerek, barış içinde bir arada yaşamanın yolunu nihayet bulabileceğine inanmak istiyordum galiba.Bugün yaşamakta olduğum düş kırıklığını anlatmam zor. Askeri güç kullanarak dünyanın hakimi olma hevesiyle savaşa kilitlenmiş bir Amerika; kendi geliştirdiği insanlıkla ve uygarlıkla ilgili değerleri savunamaz duruma düşmüş bir Batı. Batı'nın derin zafiyetinden yararlanarak güç kazanan bir cihad cephesi. Hayatı yok etmeye yönelik muazzam bir çaba.Duygu hayatta olsaydı "insanlığın adı yok" diyebilirdi belki de. oulagay@milliyet.com.tr Dehşet çağı mı?