Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


1981 yılında Türkiye'de faiz serbestisine geçilmesinden sonra bazı bankalar ve bankerler amansız bir faiz yarışına girmişlerdi. Bu sorumsuzca yarışın tehlikeleri anlaşılınca faizleri disipline almak için bankaların bir araya gelerek bir "centilmenlik anlaşması" yapmaları düşünüldü. Ekonomi basınının ilgiyle izlediği bu toplantılarda bir araya gelen banka genel müdürleri, belli bir faiz tavanı konusunda anlaşıyorlar ve el sıkışıyorlar, ancak toplantının hemen ertesi günü bazı bankalar "en yüksek faizi kendilerinin verdiğini" açıklayarak faiz yarışını körüklemeye devam ediyorlardı.
Bunun nasıl olduğunu merak edenler sonunda olayın sırrını keşfettiler. Söz konusu acar bankaların uyanık(!) genel müdürleri, kapalı kapılar ardında yapılan toplantıda mutabık kalınan tavan faiz belli olur olmaz "ihtiyaç molası" gerekçesiyle toplantı salonundan ayrılıp derhal bankalarını arıyor ve ertesi gün ilan edilecek "en yüksek faiz oranını" bildiriyorlardı. Böylece söz konusu bankaların rakiplerinden önce gazetelere ilan yetiştirerek "en yüksek faizi" duyurmaları mümkün oluyordu.
Bu yarışın ön saflarındaki bazı bankalar ve bankerler 1982'de battı ve o dönemin ünlü "centilmenlik anlaşmaları" belleklerde anı olarak kaldı. Benim bunca yıl sonra bu olayı anımsamama yol açan olay ise siyasi parti liderlerinin ortak bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemek için yaptıkları son centilmenlik anlaşması oldu.
Liderlerin ortak adayı ilk tur oylamada ancak 281 oy alınca bu anlaşmaya imza koyup kameralar önünde poz veren her parti lideri kendi milletvekillerinin anlaşmaya harfiyen uyduğunu ve diğer partilerin fire verdiğini iddia etmeye başladı. Olaya dışardan bakanlar ise kimin kimi "sattığı" konusunda olasılık hesapları yapıp duruyor.
Bazı parti liderleri, o kendini uyanık sanan banka müdürleri gibi mi davranıyor, yoksa bazı milletvekilleri "yaramaz çocuklar" gibi davranıp liderlerinin sözünü mü dinlemiyor, pek belli değil ama her ikisi de oluyor galiba. Olayın hoş tarafı ise bütün bunların herkesin gözü önünde yaşanması ve lider sultasına dayalı siyasi yapının ipliğini pazara çıkartması, bu anlayışla siyaset yapanların iflasını sergilemesi.
Bugün, bunalımlı yaşamına büyük umutlarla başlayan Euro'nun acınacak halini yazacaktım, dünkü gazetelere bakınca anılarım beni buralara sürükledi. Euro'nun dramını haftaya tartışmak üzere iyi pazarlar efendim.


Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr