Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Benim kafamı enflasyona takmam yeni bir olay değil. Cumhuriyet gazetesinde ekonomi sayfasını hazırlamaya başladığım 1981'den bu yana enflasyonla mücadelenin gerekliliğini vurgulayan kaç yazı yazdığımı bile unuttum. Bu süre boyunca enflasyonu aşamamanın sıkıntısını yansıtmak ve "canım enflasyon var ama ekonomi de büyüyor", diyenlerle cebelleşmek için az çaba harcamadı kulunuz.
Yirmi yıla yaklaşan bu süre içinde kimbilir kaç tane "enflasyonla mücadele" programı uygulandı Türkiye'de, kaç politikacı "biz buna baş koyduk, enflasyon canavarını yok edeceğiz" diye demeçler patlattı. Her neyse şimdi gene iddialı bir "enflasyonla mücadele programı" uygulanıyor Türkiye'de ve ister istemez çoğu kimsenin aklına "bunun da sonu öncekiler gibi mi olacak?" sorusu geliyor.
Bu sorunun akla gelmesi bile, bu programın da, öncekiler gibi, hedefine varamadan yarıda kalacağı çağrışımını yaptığı için iyi bir şey değil aslında. Programın başarıya ulaşması biraz da bu sorunun zihinlerden silinmesine bağlı. Bunun için ise bir yandan tutarlı bir programın eksiksiz sürdürülmesi, bir yandan da programı uygulayanların davranış biçimleriyle ve açıklamalarıyla zihinlerdeki kuşkuların artmasına değil silinmesine katkıda bulunması gerekli.
Zihinlerdeki kuşkuları dağıtmak için her şeyden önce programa ve hedeflerine sahip çıkmak gerekiyor. TC Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in KA - DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği) toplantısına katılarak yaptığı konuşma bu bakımdan iyi bir örnek oluşturuyor. Sorumlu noktadaki kişilerin enflasyon hedeflerine varılamayacağını şimdiden kabul edip mazeret üretmeye başlayacaklarına, Sayın Erçel gibi bu hedeflerin yakalanması için bundan sonra neler yapılması gerektiğini ortaya koymaları ve toplumun buna nasıl katkıda bulunacağını göstermeleri önemli.
Diğer önemli nokta ise Türkiye'deki enflasyonun yalnızca kamu açıklarından kaynaklanmadığı gerçeğinin ortaya konması. Morgan Stanley Dean Witter'in dünkü Radikal'de özetlenen raporunda bu konuda önemli saptamalar yapılmış. Raporda, "parasal ve mali disiplinin enflasyonla mücadelede vazgeçilmez önem taşıdığı, ancak Türkiye'nin rekabetçi olmaktan uzak olan piyasa yapısının bu mücadeleyi olumsuz yönde etkilediği" belirtilmiş, "tekel ve kartellerin etkin olduğu piyasalarda, şirketlerin henüz maliyet artışı yaşamadan fiyat artırdıkları" vurgulanarak bu davranış biçiminin enflasyondaki düşüşü engellediği ileri sürülmüş.
Bu piyasa yapısı ve bu anlayış değişmeden Türkiye'de enflasyonun tek haneli rakamlara, hatta % 20'lere inmesi bana da olanaksız görünüyor. Hedeflerin tutması, kafayı enflasyona takanların bu gerçeği görmelerine bağlı.


Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr