Osman Ulagay
Ankara Sanayi Odası(ASO), KOBİ'lerin halka açılarak güçlenmesini sağlayacak önlemleri derinlemesine tartışmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu(SPK) ile ortak bir toplantı düzenliyor. 15 nisanda yapılacak toplantıya büyük önem verdiklerini belirten ASO Başkanı Zafer Çağlayan, "Gümrük Birliği'nden olumsuz etkilenmemek için önümüzde bulunan bir imkan halka açılarak milletimizin tasarruf gücünden yararlanmaktır ama ülkemizde KOBİ'ler için bunun ortamı henüz hazır değildir. KOBİ'lere has, bölgesel bağlantıları olan, ama ulusal düzeyde örgütlenmiş bir borsa kurulmalıdır", diye konuştu.
"Üyelerimizin yüzde 99'u KOBİ", diyen ASO Başkanı Çağlayan, gümrük birliği(GB) sürecinde gereken önlemlerin zamanında alınmaması nedeniyle bu sürecin KOBİ'ler ve sanayi sektörü için hüsranla sonuçlanacağını söyledi. ASO'nun geçtiğimiz günlerde yapılan ve Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın da katıldığı meclis toplantısında da bu görüşü dile getiren Çağlayan, "Sanayi sektörüyle diyalog kurmadan GB koşullarını müzakere eden devletin aynı tavrını sürdürmesi halinde AB'ye tam üyelik konusunda hüsrana uğrarız", dedi.
Çağlayan GB uygulaması başlayalı 15 ay olduğunu, bu sürede kendilerinin gördükleri sorunları devletin görmediğini hatırlatarak riske atılan kesimin sadece KOBİ'ler değil, küçük ve yan sanayi olmadan yaşama şansı olmayan tüm sanayi sektörü olduğunu vurguladı. Çağlayan, "KOBİ'lerimiz bir süre 'Devletin bir bildiği vardır', düşüncesini taşıdı. Ama devlet çok yetersiz desteklerle çözümü yine KOBİ'lerin sırtına yükledi. Devlet daha GB'nin gerektirdiği kurumları ve altyapıyı kuramamış durumda", diye konuştu.
Çağlayan'ın üzerinde durduğu eksiklerden bazıları şöyle:
* Gümrük Kanunu geçirilmedi
* Akreditasyon Konseyi kurulmadı
* Test ve laboratuvar merkezleri kurulmadı
* CE işaretleriyle ilgili olarak sanayici bilgilendirilmedi
* Çıkan mevzuatın önemli bölümünün uygulamasına başlanamadı
Zafer Çağlayan özellikle CE işaretinin üzerinde durarak 45 ay sonra 2000 yılının sonunda CE işaretli olmayan malların Türkiye'de bile 'haksız rekabet olacağı' gerekçesiyle satılamayacağını, şu anda bu işareti almanın bedelinin ise üretilen her bir mal için 50.000 dolar olduğunu belirtti. Çağlayan, "Devletin, ISO 9000 belgelerinde olduğu gibi CE işareti belgelerinde de masrafların yüzde 50'sine katkıda bulunması düşünülüyor. Etkin bir mekanizma içinde derhal bu desteği sağlamalıyız", dedi.
Almanya'da her dakika yeni bir iş kuruluyor
Almanya da sonunda girişimciliği keşfetti. Ülkede yeni kurulan işletmelerin sayısı 1995 yılında 528.000'e çıkarken, girişimcilik ortamının desteklenmesi ve geliştirilmesiyle birlikte bu sayı tırmanmaya devam ediyor.
Ekonomi dergileri parlak fikirleriyle sivrilen girişimcilerin öyküleriyle dolup taşarken, kendi adına çalışarak servet yapma yolunda olanların çoğalması, Almanya'nın girişimciliğe pek sıcak bakmayan geleneksel tavrının da yıkılmakta olduğunu gösteriyor.
Federal hükümetin katkılarıyla yayınlanan Deutschland dergisinde yer alan verilere göre Almanya, şimdiye kadar AB ülkeleri arasında kendi işinde çalışanların oranının (%10) en düşük olduğu ülkeydi. Ancak işsizliğin ciddi olarak kapıyı çalması üzerine, ABD ve İngiltere'de en hızlı istihdam yaratan işletmelerin yeni girişimler olduğunu gören Almanlar da girişimciliği önemsemeye başladılar. Alman hükümeti, yeni iş kuran birinin ortalama üç kişiye daha istihdam yarattığını hesaba katarak bunu kolaylaştırıcı adımlar attı: yeni işletmelere vergi kolaylıkları sağlandı; maddi teşvikler verildi ve bürokratik işlemler basitleştirildi.
Bu arada 1995 yılında 407.000 işyerinin de kapandığını, yeni işletmelerden dörtte birinin bir yıl içinde tasfiye olduğunu da gözardı etmemek gerekiyor. Bu başarısızlıkların çoğunun nedeni, sermaye ve bilgi yetersizliği. Yeni girişimcilere bu engellere takılmamaları için işe başlamadan önce bankalara, derneklerine ya da danışmanlara başvurmaları öneriliyor.
Başaranlardan örnekler
* Ekonomik krizin sonucunda 1990 yılında üretim müdürlüğü görevinden çıkartılan Günther Hess 6 ay sonra evinin bodrum katında tahta oyuncaklar yapıp satmaya başladı. Hess boş bir bina alıp orada üretime başladıktan sonraki ilk iş yılında yarım milyon mark kazandı. Şimdiyse Hess Holzspielzeuge oyuncakları Almanya'nın Obernhau kentinden Amerika ve Asya kadar uzaklara satılıyor; Hess'in atölyesinde çalışan 54 kişi yılda 5 milyon mark ciro elde ediyor.
* İki ayrı şirkette iyi işleri olan Prof. Klaus Rosenthal ve Dr. Wolfgang Schröder kendi adlarına çalışmak isteyince, 1991 yılında Dortmund'da ITK Telekommunikation'u kurdular. İletişim sistemleri konusunda deneyimli olan ortaklar kısa zamanda başarı kazanarak alanlarında en hızlı büyüyen şirketler arasına girdiler. 1995'te halka açılan ITK bugün 230 çalışanıyla yılda 50 milyon mark ciro yapıyor. Birlikte çalıştığı şirketler arasında Compaq, Cisco, Unisys gibi dünya çapında oyuncular var.
* 1991 yılında politik değişim rüzgarlarına kapılan Herbert Haerter ve Stefan A. Zender Batı Almanya'yı bırakıp Doğu'ya gittiler. Berlin yakınlarında Zehdenick Electronic GmbH adıyla otomobil ve iletişim sektörlerine yedek parça imal etmeye başladılar. Yedek parça imalatçısı Haerter ile endüstriyel yönetimde deneyimli olan Zender, yüzde 10 kapasite ile çalışan fabrikayı 100 kişi istihdam etmeleri koşuluyla satın almışken bugün 400 kişi çalıştırıyorlar.
Ege Bölgesi'nde yer alan KOBİ'lerde hem ortalama çalışan sayısının, hem de ücretli çalışanların oranının yüksek olduğu dikkati çekiyor
Vakıfbank KOBİ araştırmasının altıncı bölümü Ege Bölgesi'ni kapsıyor. Bu bölgede kantitatif bilgiler 337, kalitatif bilgilerse 123 işletmeden elde edilmiş. Bu bilgileri topluca değerlendirdiğimizde Ege'li KOBİ'lerin bugüne dek incelediğimiz diğer bölgelerdekilere oranla daha büyük, daha kurumsallaşmış ve daha gelişmiş konumda olduklarını görüyoruz.
* Egeli KOBİ'lerin diğer bölgelere kıyasla ilk dikkat çeken özelliği büyüklükleri. Araştırma kapsamındaki KOBİ'lerde ortalama çalışan sayısı 43. Üçte biri tekstil sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin bölgedeki illere ve sektörlere göre dağılımı yandaki grafiklerde görülüyor. Araştırmanın diğer sonuçlarından bazıları ise şöyle:
* Bölgede şirketleşmenin yüksek olduğu, şahıs işletmelerinin oranının %29'da kaldığı dikkat çekiyor. KOBİ'lerin %29'u anonim, %42'si ise diğer şirket statüsünde.
* Bu işletmelerin %82'si şimdiki sahipleri ya da ortakları tarafından kurulmuş. 1980'den önce kurulanların oranı %28, 1980 - 1990 arası kurulanların oranı %32, gençlerin(1990 sonrası kurulanlar) oranı ise %40.
* Ege Bölgesi'nde sanayinin yarıdan fazlası organize alanlarda: %22 organize sanayi bölgelerinde, %34 küçük sanayi sitelerinde faaliyet gösteriyor.
ÜCRETLİLER YOĞUN
* Araştırma kapsamındaki KOBİ'lerden sadece %12'si teknolojisinin demode olduğunu belirtiyor. %27'si modern, %61'i ise güne uygun teknoloji kullanıyor. Modern teknolojiye sahip olmayanların %63'ü modern teknolojiye geçmeyi istiyor; %23'ü ise buna karşı. İşletmelerin hemen hepsi(%91), kısmen de olsa teknolojik gelişmeleri izliyor.
* Bölgedeki işletmeler arasında, ürünlerinde TSE belgesi kullananların oranı %28. TSE -ISO 9000 seri standartlarını bilenlerin de, kullananların da oranı diğer bölgelerden yüksek: İşletmelerin yarısı bu standartlardan haberdar, %13'ü de bunları üretimde kullanıyor.
* Egeli KOBİ'lerde iş sahibi ve ortakların çalışanlar arasındaki oranının %5'lere düşmesi, bu işletmelerin diğer bölgelerdekilerden daha 'profesyonel' olduklarını gösteriyor. Ücretli çalışanların oranı %95. Üretimde çalışanların yarısı(%51) düz işçi; diğerleri kalifiye işçi(%35), usta(%6), ustabaşı(%4), mühendis(%2) ve çıraktan(%2) oluşuyor.
* Ege Bölgesi'nde %50'nin altında kapasite kullananların oranı sadece %18. İşletmelerin %56'sı, %70'in üzerinde kapasite ile çalışıyor.
* Araştırmada kapsanan işletmelerin dörtte üçü yakın gelecekte yatırım yapmayı planlıyor. Bu yatırımların amacı kapasite artırımı(%65), yeni ürün üretimi(%16), ya da kalite artırımı(%16).
* Egeli KOBİ'ler arasında satışta güçlüklerle karşılaşanların oranı %40.
KALİTATİF BULGULAR
Ege Bölgesi'nde kalitatif bulgular 123 işletmeden elde edilmiş. Bu bulgular, bölgedeki KOBİ'lerin finansal sorunlarının Türkiye'nin genel ekonomik durumundan kaynaklandığını, yüksek faizlerden ve enflasyonist yapıdan şikayetler olduğunu gösteriyor. Bölgede yoğunluk olarak birinci sırada gelen dokuma sektöründeki işletmeler yatırıma yöneldiklerinden yatırım finansmanının sağlanmasında zorluk çektiklerini belirtiyor. İkinci sıradaki metal eşya sanayi ise sektörde büyük önem taşıyan işletme sermayesini temin etmekte zorlanıyor.
Teknolojik bakımdan Ege Bölgesi'ndeki işletmeler diğer bölgelere göre daha modern olmakla birlikte bu açıdan da çeşitli sıkıntılar yaşanmaya devam ediyor. Özellikle artan rekabet koşulları ve ihracat hedefi nedeniyle modern teknolojiye geçmek isteyen tekstil sektöründe küçük işletmelerin zorlandıkları dikkat çekiyor. Metal eşya sanayiinde ise işletmeler genellikle 'güne uygun' olarak tanımlanan teknolojik olanaklara sahip.
Ege Bölgesi'ndeki KOBİ'lerin çoğunluğunda da diğer bölgelerde olduğu gibi ayrı pazarlama bölümü yok. Dış pazarlara yönelmek durumunda olan işletmeler için bu, çeşitli sıkıntılara neden oluyor. Bu nedenle bazı işletmeler ihracat amacıyla sektörel dış ticaret şirketleri çatısı altında biraraya gelerek pazarlama sorunlarını aşmaya çalışıyor.
Egeli KOBİ'ler mevzuattan ve bürokrasiden yana da sıkıntılı. Özellikle vergi ve ihracat mevzuatının basitleştirilmesi birçok işletmeye önemli bir çözüm yolu olarak görünüyor.
İstanbul Sanayi Odası ile Kalite Derneği'nin düzenlediği Toplam Kalite Yönetimi Kongresi hakkında geçen hafta yayınlanan haberimize Türkiye'nin her köşesinden KOBİ'ler büyük ilgi gösterdi. Toplam Kalite Yönetimi'ne nasıl başlayabilecekleri konusunda bilgi almak isteyen KOBİ yetkilileri haberin sonunda verdiğimiz telefon numarasını çevirerek İSO Ar - Ge şubesinden Burak Kıvanç ile görüşmek istedi. Ancak bizim hatamız nedeniyle yanlış numara çevirdiklerinden Burak Bey'e (soyadının doğrusu
Kılanç) ulaşamadılar.
İSO'nun telefon numarası (212) 252 29 00. Düzeltir, özür dileriz.
Yazara Emailulagay@milliyet.com.tr