Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan ile birlikte Ankara Demir Sanayi sitesinde ziyaret ettiği bazı firmaların başarılarını anlatırken heyecanlıydı. "Ufacık yerlerde adeta mucize yaratıyorlar", diyen Ansen hatırı sayılır bir bilgi ve teknoloji birikimi gerektiren işlerin bu küçük işyerlerinde nasıl başarıldığına hayret ettiğini anlatıyordu.
Benzerleri kuşkusuz Türkiye'nin dört bir yanında bulunabilecek olan bu tür işyerlerinin bazılarını yerinde gören ve Ankara'nın bu başarılı girişimcileriyle görüşen arkadaşımız Nazire Kalkan'ın izlenimlerini bu hafta ve gelecek hafta sayfamızda bulacaksınız.
Bu girişimcilerin yaşadıkları olgu iki önemli noktayı öne çıkartıyor.
Birincisi, bu örnekler gerekli teknoloji ve bilgi birikimine sahip olan girişimcilerin çok zor koşullar altında bile yaratıcı olabileceklerini, üretimi zor görünen ürünleri bile üretebileceklerini gösteriyor.
İkincisi, bu örneklerden bazıları, uluslararası standartlara uygun üretim yapabilen ve kendine bir pazar yaratabilen girişimcilerin mutlaka yabancı firmaların dikkatini çektiğini, yeni ortaklık ve gelişme yollarının önlerinde açıldığını gösteriyor.
Bu olanakların en iyi şekilde değerlendirilebilmesi için bu tür girişimcilerin çeşitli yöntemlerle desteklenmesi çok önemli. Burada destek derken KOBİ kredisi gibi olanakların yanısıra bu tür girişimcilerin teknolojide yeni aşamalar yapmasında, yaptıkları işin tanıtılmasında ve yurt içinde ya da dışında onlara yeni ufuklar açacak ilişkilerin kurulmasında da onlara destek sağlanması çok önemli. Bu tür destekler örgütlenebilirse küçük girişimcilerimizden daha da büyük işler bekleyebiliriz.

İmalat sanayiindeki küçük işyerleri rekabette en önemli faktör olarak fiyatları görürken, orta boy işyerleri için kalite daha önde geliyor.
İstanbul Sanayi Odası'nın, 1 ila 100 kişi çalıştıran 6,500 üyesi arasında yaptığı araştırmanın sonucuna göre rekabette diğer faktörler arasında reklam/pazarlama ve ürün modeli yer alıyor. Ancak küçük işletmecilerin yüzde 44.5'i en önemli rekabet faktörünün fiyat, yüzde 39.9'u ise kalite olduğunu belirtiyor.
21 - 100 kişi çalıştıran işletmeler olarak tanımlanan orta boy işyerleri için ise rekabet faktörleri sıralamasında yüzde 42.9 ile kalite, yüzde 42.6 ile de fiyat geliyor. Metal sanayi, kağıt ve basım sanayi ve kimya alanlarında kaliteye daha çok önem verilirken tekstilde rekabet faktörü olarak fiyatın öncelik kazandığı dikkat çekiyor.


ASO Başkanı Zafer Çağlayan KOBİ'lerin sorunlarının, kurulacak bir KOBİ Koordinasyon Kurulu tarafından belli bir düzen içinde ele alınması gerektiğini savundu


KOBİ Yılı Sempozyumu, Türkiye'de küçük ve orta boy işletmelerle ilgilenen kurumların biraraya gelip bilgilenmesine ve "KOBİ'ler için kim, ne yapabilir?" sorusu üzerinde beyin fırtınası yapmalarına vesile oldu. TOBB ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından önceki gün Ankara'da düzenlenen sempozyumda üniversiteden devlet bankalarına, odalardan özel sektöre çeşitli kesimlerden katılımcı bulundu. KOBİ sorunlarına çözüm önerilerinin tartışıldığı ikinci bölümde, sayıları 100'ü geçen izleyiciler arasında bulunan özel sektör (KOBİ sahip - yöneticileri) temsilcilerinin sayısının 10 kadar olması dikkat çekti.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan TOBB Başkanı Fuat Miras'tan sonra Devlet Bakanları Ayfer Yılmaz ve Sabri Tekir birer konuşma yaptılar. Tekir KOBİ'ler için şu üç çalışmanın gerekli olduğunun altını çizdi: 1) Odalar tarafından teknoloji izleme merkezleri kurulmalı; 2) organize sanayideki eğitim merkezleri yaygınlaştırılmalı; 3) AB ile uyum için standardizasyon çalışmaları tüm işletmelere ulaştırılmalı.
Sempozyumun ikinci bölümünde TOBB Başkanlık Danışmanı Prof. Halil Sarıaslan KOBİ'ler ve sorunları üzerine bir konuşma yaptıktan sonra, Ege Giyim Sanayicileri İcra Komitesi Başkanı Hasan Turhan "KOBİ'ler için bir ihracat modeli" olarak EGS'yi tanıttı. Turhan ortak sorunlarını birarada çözmek isteyen tekstilcilerin EGS'de biraraya geldiklerini ve finansman, tedarik, pazarlama gibi birçok alanda büyük avantajlar elde ettiklerini belirtti.
Sempozyumun son bölümünde yapılan panelde Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan başkanlık yaparken İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Meral Gezgin Eriş, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Osman Nuri Ertuğ, TESK Genel Sekreteri Hasan Özcan ve Prof. Tamer Müftüoğlu da panelist olarak katıldılar.
Ertuğ Halkbank KOBİ kredilerini geliştirmeye devam edeceklerini vurgularken, Prof. Müftüoğlu "Sübvansiyon değil, enformasyon" sloganını vurgulayarak dünyada paranın proje aradığına, finansman sorunu olmadığına dikkat çekti. Müftüoğlu KOBİ'lerin de kendileri için birşeyler yapmaları, en başta temsil edilmek için çaba göstermeleri gerektiğini vurguladı.
Çağlayan ise devletten beklediklerinin öncelikle adli, idari ve vergide reform olduğunu; ayrıca KOBİ'lere üretim mekanı sağlanması, AB içinde lobi yapılması, KOBİ'lerin sorunlarının bir koordinasyon kurulu tarafından bir düzen içinde çözülmesi gibi adımların atılması gerektiğini söyledi.

Ankara - Türk sanayiinin geleceğiyle KOBİ'lerin geleceği ortak. Onlar ne kadar başarılı olurlarsa Türkiye'nin ekonomideki başarı şansı da o kadar artacak. Fazla dikkat çekmeden zor işleri başaran, geleceği parlak KOBİ örneklerini görmek için Ankara'dayız. Ankara Sanayi Odası genel sekreter yardımcısı Yavuz Bozada'nın rehberliğinde yaptığımız bu küçük gezide OSTİM'de, Oto Sanayi Sitesi'nde ya da bir apartman dairesinde karşımıza Singapur'dan Kanada'ya kadar ihracata başlamış ya da derme çatma atölyesinde yüzde 100 Türk mühendisliğinin ve işçiliğinin ürünü olan makinelerle İsviçre'nin, Almanya'nın dünya devlerine meydan okuyan girişimciler çıktı. Bu mini dizide bu girişimcilerin başarı öykülerini ve zorluklarla nasıl başetmeye çalıştıklarını okuyacaksınız.



Xerox ve Canon'un peşinden koştuğu Türk

İlk durağımız Çankaya'da küçük bir apartman dairesi. Burası 12 kişinin çalıştığı tipik bir küçük işletme görünümündeki Feba Elektronik.
Feba Elektronik'i Türkiye'deki diğer KOBİ'lerden ve dünyadaki benzerlerinden ayıran şey yaptığı iş. Burada dünyanın dört bir yanından gelen fotokopi, laser printer, bilgisayar vb. cihazların eskimiş ve değişmesi gereken üniteleri yenileniyor. Yani buraya eski gelen parça elektronik ve mekanik laboratuvarlarda gördüğü işlemlerden sonra "sıfır"lanmış olarak çıkıyor.
Bu işi İngiltere'de 1 - 2 küçük işletmeyle, Meksika'da bir firma daha yapıyormuş. Ama Türkiye'deki işçiliğin daha ucuz olması İngiltere'deki firmaları da harekete geçirmiş. Artık onlar da parçaları toplayıp Feba'ya göndermek istiyorlarmış.
Bizi şirketin sahibi Bahadır Felek karşılıyor. Hollanda'da bilgisayar ve elektronik mühendisliği okuduktan sonra IBM ve Olivetti gibi firmalarda yönetici olarak çalışmış. 25 yıllık Hollanda deneyiminden sonra da Türkiye'ye dönmeye karar vermiş.
"Bir dükkan açıp bilgisayar da satabilirdim. Ama ben birikimimi kullanabileceğim bir iş yapmak istiyordum. Hollanda'da çalıştığım yıllarda arızalı parçalarla çok içli dışlıydım. Avrupa'daki firmalar AB'nin çevre kriterleri gereğince, çöpe giden parçalar için çok yüksek oranlarda çöp vergisi ödemek zorundalar. Oysa bu parçaları yenilemek mümkün. Ama Avrupa'da işçilik çok pahalı olduğu için astarı yüzünden pahalıya geliyor. Türkiye'de ise işçilik de ucuz paketleme malzemesi de. Meslek lisesi öğrencilerini işe alarak kendim yetiştirdim," diye anlatıyor.
İlk siparişi geçtiğimiz ağustosta almışlar. Hollanda'dan tanıdığı küçük bir şirket 25 adet bozuk parça göndermiş. Yapılan işi beğenince 50 adet daha yollamışlar. Felek, "şimdi haftada 100 adet geliyor," diyor. Bu yıl için hedefleri yılda 12 bin parçayı yenilemek. Bu da yılda 1 milyon dolar döviz girdisi demek. Kapasiteyi arttırmak için Halk Bankası'ndan çıkmak üzere olan krediyle şimdiki 4 kişilik tezgahın yerine 8 kişilik bir tezgah alacaklar.
Bu arada Bahadır Felek pek dile getirmek istemese de Xerox ve Hollanda - Canon'un, ayrıca bir başka elektronik devinin daha bu işle çok yakından ilgilendiklerini ve Feba'yla ortak olmak istediklerini öğreniyoruz. Felek önümüzdeki hafta Canon'la bir görüşme yapmak için Hollanda'ya uçacak.

1.5 yıllık Pardis küçük işletmelerin "biz malımızı üretelim de, satacak yer buluruz" mantığını tersine çevirmiş bir firma. İtalyan ortağın bağlantılarıyla Uzakdoğu pazarına 3 bin çeşit mal yapmaya başlamışlar.


OSTİM Sanayi Sitesi'nde ziyaret ettiğimiz Pardis yüzde 100 ihracata yönelik bir şirket. Henüz 1.5 yıl önce kurulmuş olmasına rağmen 1996'da büyük bölümü Uzakdoğu ülkelerine olmak üzere 1 milyon dolarlık yedek parça ihracatını gerçekleştirmiş.
Kısa zamanda bu noktaya gelmelerinin sırrını firma sahibi Ali Çalık "zor oldu ama kafa yapımızı değiştirince oldu," diye açıklıyor. Zor oldu dediği yabancı ortakla çalışmaya karar vermesi. Önceleri kötü mü yaptım diye uykuları bile kaçmış. Ama şimdi sonuçtan çok memnun.
Çalık işe çıraklıktan başlamış bir patron. Daha 10 yaşındayken bir yandan akşam sanat okuluna devam etmiş, bir yandan da çalışmış. Kalfalıktı, ustalıktı derken asker dönüşü bir tornayla kendi işini kurmuş. Kamyon ve taksilerin yedek parçasını yapmakla başlayıp, hidrolik hortum başlığı üretmeye geçmiş.
Çalık aynı zamanda büyük iş makinelerine yedek parça üreten Güven - İş'in sahibi. Daha çok iç piyasaya çalışıyorlar ama ufak tefek yurtdışı bağlantıları da varmış. İtalyan ortağı Luciano De Gennaro'yla da zaten bu sayede tanışmış.
"Onlara da iş makinesi yedek parçası satıyorduk. Ayrıca bizi başkalarından da duymuşlar. 1995'in başlarında Luciano beni İtalya'ya davet etti ve birlikte çalışmamızı teklif etti. Bizde emek ve sermaye vardı. Onda da uluslararası bağlantılar çoktu. Özellikle de Uzakdoğu pazarını iyi biliyordu. Olur dedim."
Sinyor de Gennaro'nun Pardis'teki yüzde 20'lik hissesini Çalık kendi cebinden koymuş. "Onun sermayesi bilgisiydi," diyor.
Şimdi Singapur'dan Kanada'ya kadar çok değişik ülkelere yürüyüş aksamı olan makineler için 3 bin çeşit mal üretiyorlar. Çalık "başlarken tek bir kalem malla başladık. Ama talepler art arda gelince çeşidimiz de arttı," diyor. Bu yıl sonunda ihracatlarının 1.5 milyon dolara çıkacağını söylüyor.