Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dalgalanmanın başlamasına kadar, "Ekonomide her şey yolunda, endişeye gerek yok" diyenler, futbol deyimiyle "top çevirerek" vakit kazanmaya çalışırken, T.C. Merkez Bankası biraz da panik havasında durumu kontrole almaya çabaladı. "Sıcak para Türkiye'yi mahvediyor" kampının kalemşorları ise nicedir bekledikleri anın geldiğine hükmederek, "İşte gene krize girdik, halkımız yoksullaştı, tek çare IMF'den kurtulmak" nakaratını yeniden piyasaya sürdü. Mayıs ve haziran aylarında piyasaları sarsan dalgalanma, en sakin görünmeye çalışanların bile yüreğini hoplattı. Ekonomi yönetiminin dış kaynaklı dalgalanmaya hazırlıksız yakalanması, döviz kurlarında kontrolsüz bir tırmanışa yol açtı ve kaçınılmaz olarak 2001 korkuları hortladı. Bir süre önce "Bu gidişle bir dolar bir YTL'ye eşitlenir" tahminleri yapılırken bu kez "Bir dolar yakında iki YTL olur" tevatürü ortalıkta dolaşmaya başladı. Benim görebildiğim kadarıyla, yaşanan dalgalanmanın en önemli sonucu, herkesin kafasının fena halde karışması ve artık aşılmış görünen belirsizlik sendromunun enflasyonla birlikte yeniden ortaya çıkması oldu. Türkiye ekonomisinin büyük kur şokları yaşamadan, enflasyonu Avrupa Birliği (AB) normlarına doğru indirerek hızlı büyüme temposunu sürdürebileceği beklentisi ciddi bir darbe yedi.Bugün gelinen noktada piyasalarda normale dönüş havası eserken, yaşanan kafa karışıklığından da iki ana senaryo üretildi:Hükümetin de sarıldığı birinci senaryoya göre, dıştan kaynaklanan bir dalgalanma yaşandı ama ekonominin temeli sağlam olduğu için fazla tahribat yapmadı. Ekonomiye dış kaynak girişi sürecek ve biraz zaman kaybıyla da olsa, dalgalanma öncesindeki ana senaryo uygulanmaya devam edilecek. Dolayısıyla kimsenin hedefini, hesabını değiştirmesine gerek yok.İkinci senaryoya göre ise, hükümete ve ekonomiye güven bir kere sarsıldı, dış dünyadan yeni şoklar da gelebilir ve önümüzdeki sonbahardan itibaren yeni dalgalanmalar yaşayabiliriz. Herkesin hesabını buna göre yapması, hedeflerini revize etmesi gerekir. Kafalar fena karıştı Kısa vadede, yani önümüzdeki birkaç ay içinde, hangi senaryoyu savunanların haklı çıkacağını söylemek pek kolay değil. Türkiye'de yeni siyasi riskler yaratılmazsa, dünya ekonomisindeki gelişmeler ve özellikle ABD faizlerinin seyri belirleyici olabilir. Ancak kısa vadede ciddi bir sorun yaşanmasa bile, Türkiye ekonomisinin bugünkü çizgisini sürdürerek, sürdürülebilir bir başarı tablosu ortaya koyması çok zor. Katma değer yaratamayan ve rekabet gücünü yeterince geliştiremeyen bir özel sektörle, tamamen dış kaynak girişine bağımlı hale gelmiş, orta vadeli stratejisi olmayan bir ekonomiyle her an yeni çıkmazlarla karşı karşıya kalabiliriz. Ayrıca iç ve dış siyasetteki riskler de azımsanacak boyutta değil. Bunları hesaba katınca "Her şey yolunda" deyip rahatlamak olanaksız hale geliyor. oulagay@milliyet.com.tr Sorun nerede?