Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Halka fazla bir şey veremezken siyasi katılımı sınırlayan, seçimlere hile karıştıran, iktidarlarını sürekli kılmak için her çareye başvuran liderler değişime direnince onlardan bıkmış olan halk "artık yeter" deyip sokağa dökülüyor ve içinden çürümüş olan dikta rejimleri kolaylıkla devrilebiliyor.ABD Başkanı Bushun otoriter rejimlerle yönetilen ülkelere "demokrasi ve özgürlük" getirmeyi hedefleyen politikasının ve aynı amaca yönelik çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinin etkinliklerinin de bu sürece katkıda bulunduğu görülüyor. Kırgızistandaki iktidar mücadelesinin nasıl sonuçlanacağı henüz netleşmedi ama "Bundan sonra sıra kimde?" sorusu şimdiden gündeme oturdu. Ancak asıl büyük soru, Rusyanın arka bahçesinde yaşanan bu gelişmeleri çaresizlikle karışık bir dehşetle izlemekte olan Başkan Putini nasıl bir geleceğin beklediği sorusu. Gürcistan, Ukrayna derken şimdi de Kırgızistanda "halk ayaklanmasıyla" tetiklenen bir rejim ya da iktidar değişikliği gündemde. Sovyet rejiminin kalıntısı liderlerin, kişisel güçleriyle ve sadık kadrolarıyla ayakta tutmaya çalıştığı otoriter rejimler renk renk "devrim"lerle devriliyor. İpleri tamamen elinden kaçırmış olan Boris Yeltsinin yerini alan Vladimir Putinin, devletin otoritesini yeniden kurma ve petrol fiyatlarındaki tırmanışın büyük katkısıyla ekonomiyi toparlama konusunda hayli başarılı olduğu bir gerçek. Ancak madalyonun diğer yüzünde farklı bir gerçek var. Ekonomideki iyileşmenin herkese yansımadığı ve halkın şikâyetlerinin arttığı, buna karşılık her türlü muhalefeti bastırmaya çalışan ve eski Sovyet rejimini andıran bir anlayışın Putin rejiminin belirleyici özelliği haline geldiği görülüyor. Putinin çevresindeki bürokrasi, halkın şikâyetlerinin dile getirilmesini sağlayacak muhalefet kanallarını tıkayarak ve yerel yönetimleri de kendi kontrolüne alarak halk ile yönetim arasındaki iletişimi yok ediyor. Bu ortamda halkın nabzını tutma olanağı kalmıyor ve kitlelerde ansızın patlamaya dönüşebilecek bir tepki birikimi oluşabiliyor. Nitekim, bazı haklarının alınmasını protesto etmek için sokağa dökülen emeklilerin gösterileri yönetimi tamamen gafil avladı ve korkuttu. PUTİNİN ÇIKMAZI Başta Çeçenistan olmak üzere Rusyayı çevreleyen ülkelerdeki huzursuzluğu aşma konusunda da ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunan Putinin şu an için güçlü görünmesi, Washingtondan estirilen "demokrasi ve özgürlük" rüzgârlarından etkilenmeyeceği anlamına gelmiyor. İşte tam bu noktada Washington ile iyi ilişkileri bulunan ve Wall Street Journal gazetesinin editör kadrosunda yer alan, dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov, şartlar hazır olduğunda Putine Şah diyebilecek bir aday olarak beliriyor. Kasparov, 14 Mart tarihli Wall Street Journalda yayımlanan ilginç yazısında satrancı bıraktığını ve siyasete atılacağını açıkladı. Bu açıklamada şöyle diyordu Kasparov: "Şimdi siyasette iddialı ve ihtiraslı olma zamanı. Ukraynada kazanılan zafer ve Ortadoğunun yeniden biçimlenmesi, bugünün dünyasında demokrasinin her alanda üstünlüğü ele geçirdiğini gösteriyor. Satrançta olduğu gibi siyasette de üstünlüğü ele geçirdiğiniz anda bu fırsatı iyi kullanamazsanız kaçırabilirsiniz. Tarihte ilk kez tiranlığı mat etme fırsatı var karşımızda." KASPAROVUN HAMLESİ Türkiyenin çapsız siyasetçiler sayesinde derin bir ekonomik krize sürüklendiği noktada, ülkeyi umutsuz görünen bir durumdan kurtarmak için Türkiyeye çağrılan Kemal Derviş, geldiği günden itibaren çeşitli spekülasyonlara konu oldu. Dervişi Türkiyeye çağıran ve ona cankurtaran simidi gibi sarılarak başbakanlık koltuğunda tutunmayı başaran Sayın Ecevit bile, seçmenin sillesini yiyip siyaset dışında kalınca, kendi aczini örtmek için Dervişi suçlamayı marifet saydı.Kemal Derviş Türkiyenin 2001 krizinden en az zararla çıkmasında önemli rol oynadı. Siyasette ise bence doğru tercihler yapamadı Derviş ve kendisinden beklenen rolü oynayamadı. Dünya Bankası başkan yardımcılığı görevini bırakarak Türkiyeye dönen Derviş, şimdi önemli bir uluslararası göreve aday. Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütünün (UNDP) başkanlığı için önerilen altı adaydan biri. UNDP gibi bir kurumun tepe noktasına gelecek kişinin belirlenmesinde, adayların niteliklerinin yanı sıra çok sayıda faktör rol oynuyor kuşkusuz. Bu ay Amerikada yayımlanan A Better Globalization adlı kitabında, daha adil bir küresel düzen için Birleşmiş Milletler örgütünde nasıl bir reform yapılması gerektiğini belirten Derviş, gerekli desteği sağlayarak UNDPnin başına gelebilirse aynı zamanda Genel Sekreter Kofi Annanın yardımcısı olacak ve iddialı projesini gündeme getirme olanağını bulabilecek. oulagay@milliyet.com.tr Derviş Annanın yardımcısı olursa