Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul bu mevsimde, günün ve gecenin değişik saatlerinde, kentin farklı noktalarında öyle büyülü manzaralar çıkartıyor ki insanın karşısına, 'burada bulunmayı hakketmek için farklı bir şeyler yapmalıyım, kendimi aşmalıyım' hissine kapılıyorsunuz ve bunun gerilimini yaşıyorsunuz.İstanbul bir yana, mümkün mertebe sakin ve gerilimden uzak bir hayat yaşamaya, keyfimi kaçıracak ortamlardan ve insanlardan uzak durmaya çalışıyorum son yıllarda. Buna rağmen keyfimi kaçıracak şeyler oluyor. Türkiye'yi ve dünyayı izlerken içimin burkulduğunu, umudumun kırıldığını, zaman zaman da öfkemin tırmandığını hissediyorum. Düşlediğim dünyayla gerçek dünya arasındaki uçurumu kabullenmek zor gelebiliyor bazen. Eylül'ü İstanbul'da yaşamak zaten zor. Levent Caddesi'nin üç ayda dördüncü defa kazılmasını, trafik işkencesinin yeniden başlamasını falan kastetmiyorum. Geçen haftayı gerilimli geçirmemin bir nedeni, hafta boyunca 11 Eylül dehşeti ve sonrasıyla ilgili birçok şey okumuş olmamdı. George W. Bush yönetimindeki ABD'nin 11 Eylül'e verdiği tepkinin inanılmaz ilkelliği, bu yüzden uğranan kayıplar, ödenen fatura ve bugün gelinen noktada ortaya çıkan ürkütücü tablo tam anlamıyla çıldırtıyor beni. Bu düzeydeki bir adamın, dünyayı yönetme iddiasındaki bir ülkenin ve dolayısıyla dünyanın kaderini etkileyecek konumda olmasını kabul edemiyorum.Amerika'da ve dünyada pek çok kişinin öfkemi paylaştığını bilmek beni bir ölçüde rahatlatıyorsa da tansiyonumun yükselmesini önleyemiyor çünkü George W. Bush hâlâ o koltukta oturuyor. German Marshall Fund'un son araştırmasına göre Avrupa'da Başkan Bush hakkında olumlu görüş belirtenlerin oranı % 18'e kadar düşmüş, ABD'de bile Bush'u destekleyenlerin oranı % 30'larda ama dünyayı çıkmaza sürükleyen o zat hâlâ ABD Başkanı ve yeni zırvalarla beni ve benim gibileri çıldırtmaya devam ediyor.Başkan Carter döneminde ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapmış olan Zbigniew Brzezinski bu durumda olanlardan biri. Onun George W. Bush dönemiyle ilgili çarpıcı değerlendirmesini yarın aktaracağım. Bush belası Geçen hafta yaşadığım gerilimi ve umutsuzluğu anlatırken, gelecek ay Başkan Bush'la görüşmeye hazırlanan Başbakan Erdoğan'ın hakkını da yemeyeyim. Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını, daha birinci günden, peşin hükümle mahkum etmiş olanlardan değilim. Bu köşede yazdıklarım da bunun kanıtı ama geçen hafta içinde Başbakan Erdoğan'ın CNN Türk'te Gürkan Zengin'le yaptığı söyleşiyi dinlerken gerçekten derin bir umutsuzluğa kapıldım.Ben Erdoğan'ı rasyonel yanı duygusal yanına galebe çalan ve muhakeme yeteneği olan bir siyasetçi olarak görüyorum ancak benim ölçülerime göre o kadar sığ bir birikime sahip ki Sayın Erdoğan, dünyayı algılamakta zorlanıyor ve kendi kurduğu bir dünyada yaşıyor adeta. Bunun verdiği bir özgüvenle konuşuyor ve 'dünyanın kaderini etkileyecek adam' havaları takınıyor. Tam da Bush'a göre bir partner olma yolunda mı acaba Sayın Erdoğan? oulagay@milliyet.com.tr Erdoğan'ı dinlerken