Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AKP hükümetinin ilk iki yılında Türkiyeyi AB ile bütünleştirme hedefine odaklanmasını olumlu karşılayanlar arasında ben de vardım. Bunun bir nedeni, AB ile bütünleşmenin ve AB içinde yer almanın Türkiye için en iyi seçenek olduğunu düşünmemdi. Diğer nedeni ise hükümetin, bu hedefe alternatif olarak özgün bir plan ya da hedef ortaya koyabileceğine pek inanmamamdı. Ayrıca, Avrupanın büyük düşünerek Türkiyeyi içine alma ve küresel düzenin geleceğinde söz sahibi olma iradesini ortaya koyabileceğini varsaymıştım. Bugün gelinen noktada AKP ile ilgili olarak yapmış olduğum değerlendirmenin pek de yanlış çıkmadığını, AKP hükümetinin ABden tam üyelik müzakereleri için tarih alma hedefinin ötesinde, Türkiyene yön gösterecek ya da ufuk açacak bir hedef ortaya koyamadığını söyleyebilirim. Ancak Avrupa ile ilgili olarak yapmış olduğum varsayımların pek de doğru çıkmadığı ortada. Bugün Avrupada büyük düşünerek Türkiye ile bütünleşmeyi içine sindirenlerin değil; Türkiye ile ilgili hazımsızlığı bir bahane olarak kullanıp ABnin kendi geleceğini tehlikeye atmaya hazırlananların sesi daha çok duyuluyor.Şu anda ABnin geleceğini belirleyecek en önemli gündem maddesi, genişlemiş ABnin düzenini tanımlayan AB Anayasasının üye ülkelerce onaylanması. Bu onay için halkoyuna başvurmaya gerek gören ülkelerden Fransada 29 Mayısta yapılacak referandumla sonuç belirlenecek. Son kamuoyu yoklamaları Fransızların % 54ünün AB Anayasasına "hayır" oyu verme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Siyasi yelpazenin sağında ve solunda "hayır"ı savunanların daha atak ve kararlı olduğu görülüyor.Fransadaki referandumda AB Anayasasına "hayır" denmesi halinde bunun ABnin geleceğini tehlikeye atacak birdizi gelişmeye yol açması kaçınılmaz görünüyor buna karşın ABnin geleceğine önem verenler arasında henüz bir panik havası yok. Çoğu kimse, ABnin geleceğiyle ilgili kritik konularda daha önce defalarca yaşanan son dakika mucisezinin tekrarlanacağını ve Fransanın Anayasaya "evet" diyeceğini umuyor herhalde.Ancak Fransanın Anayasayı reddetmesi olasılığını da hesaba katan ve bunun nelere yol açabileceğini düşünenler de var. Financial Times gazetesinin AB editörü Wolfgang Munchau, Fransada patlak verecek olan siyasi krizin kısa sürede bütün ABye yayılacağını belirterek şöyle diyor: "Fransadaki hayır oyunun ilk sonucu ABnin Türkiye ve Hırvatistanta tam üyelik müzakerelerini belirsiz bir tarihe ertelemesi olur...Bu durumda Türkiye ABnin bekleme odasında bir 40 yıl daha geçirmeyi umabilir." (F.Times, 4 Nisan 2005.) New York Timesın ünlü yorumcusu Willam Pfaff da, Morgan Stanley Bankasının yaptırdığı bir araştırmaya göre AB Anayasasının onaylanma şansının ancak % 33 olduğunu belirttikten sonra, AB tabanında konunun Anayasadan ibaret olmadığını, Türkiyenin üyeliği gibi konuların tartışma yarattığını ve Anayasanın onayını tehlikeye düşürdüğünü vurguluyor. (I.Herald Tribune, 5 Nisan 2005.) Fransadan al haberi Ekonomik sorunlarını çözemeyen Avrupanın kendi geleceğini belirlemede ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldığı bir noktada, Türkiyenin AB ile bütünleşmeyi tek hedef olarak alıp buna odaklanması, giderek riskli bir tercih haline geliyor. Türkiyenin AB ile bütünleşme perspektifini kaybetmeden önceliklerini belirleyerek en kötü olasılığa hazırlanması yararlı olabilir. oulagay@milliyet.com.tr Türkiye ne yapmalı?