Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özellikle Batı'da yapılan değerlendirmelerde, bu "iki dünya" söylemi çok önemseniyor ve bu dünyada var olmanın önemli olmadığı, asıl önemli olanın öbür dünya olduğu inancının ölüm korkusunu yok ederek Müslüman teröristleri çok daha cüretkâr intihar eylemlerine özendirdiği ileri sürülüyor.İnsanları ve özellikle gençleri bu inancın tutsağı haline getiren sürecin arka planında ise Batı'nın dayattığı küresel düzene uyum sağlamada yaya kalan Müslüman toplumlarda yaşanan çok boyutlu çıkmazı görmek mümkün. Güçlü bir orta sınıfın serpilmesine ve demokrasinin gelişmesine olanak bırakmayan otoriter rejimlerle yönetilen İslam dünyasında bu "iki dünya" söylemi, çok yönlü bir başkaldırının ideolojik temelini oluşturabiliyor. Dünkü yazımda "Türkiye, bu dünya ile öbür dünya arasında tercih yapma noktasına sürüklenen umutsuz insanların giderek çoğaldığı bir ülke haline mi geliyor?" sorusunu sormuş ve şimdilik paniğe kapılmaya gerek olmadığı sonucuna varmıştım. Türkiye ise küresel ekonomiyle bütünleşmiş ekonomisiyle, Anadolu'da da kök salan yaygın orta sınıfıyla, demokrasi yolunda attığı adımlarla Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecine girmiş bir ülke olarak tamamen farklı bir konumda. Batı'yı ürküten "iki dünya" söyleminin Türkiye'de yaygınlık kazanması bu nedenle hayli zor görünüyor. Ancak Türkiye'nin kendine özgü bir "iki dünya ikilemi"yle karşı karşıya kalması olasılığı var. Önümüzdeki 18 ay bu bakımdan hayli ilginç geçmeye aday görünüyor. Gelecek yıl yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimler, bu ikilemin açığa çıkması için gerekli ortamı hazırlayacak.Bu süreçte iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) tavrının yanı sıra AKP'yi Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği için ciddi bir tehdit olarak gören karşı cephenin tavrı da belirleyici olabilir. AKP, Türkiye'de iktidarı tam anlamıyla ele geçirme noktasına çok yaklaştığını hissederek Başbakan Erdoğan'ı Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtma konusunda kararlı davranırsa, devletin bu son kalesini AKP'ye kaptırmamaya kararlı görünen karşı cephenin de tüm olanaklarını kullanarak bunu önlemeye çalışması beklenebilir. Türkiye'nin farkı Beni kaygılandıran nokta, bu iki cepheyi oluşturan tarafların gerçekten farklı iki dünyanın askerleri gibi davranma olasılığının bulunması. Belki ben yanılıyorum ama sanki her iki tarafta da kararlı bir mücadelenin hazırlığı yapılıyor. Böyle bir mücadelenin başlaması halinde her iki tarafın kendisine iç ve dış müttefikler araması ve medyanın da katkısıyla büyük bir semboller savaşının yaşanması da beklenebilir.Bu tür bir hesaplaşmanın Türkiye'ye yarar sağlamayacağı açık. Böyle bir sürecin içine girilmesi halinde bunun ekonomiyi olumsuz etkilemesi de kaçınılmaz olabilir. Umarız herkes hesabını doğru yapar ve Türkiye böyle bir mücadelenin içine sürüklenip "iki dünya" arasında bocalayan bir ülke konumuna düşmez. oulagay@milliyet.com.tr Baltalar bilendi mi?