Vakıfbank 1996 yılında toplam plasmanının yüzde 57'sini, yani 233 trilyon TL'yı KOBİ'lere kullandırdığını ve bu oranı 1997 yılının sonunda yüzde 80'e çekmeyi hedeflediğini açıkladı. Vakıfbank'la kredi ilişkisini sürdüren KOBİ'lerin sayısının da 30 bini geçtiği tahmin ediliyor.
Küçük ve orta boy sanayi işletmelerinin giderek artan önemini değerlendirdiklerini belirten Vakıfbank üst düzey yetkilileri KOBİ'lerin yoğun olduğu bölgelerde bizzat incelemelerde bulunarak hizmetlerini tanıtıyor. Vakıfbank "20 ila 149 çalışanı olan işletmeler" olarak nitelediği KOBİ'lere özel enformasyon ve danışmanlık hizmetleri sunuyor. Vakıfbank'ın KOBİ'lere kullandırdığı kredilerin faiz koşulları bankanın genel sanayi kredilerinden farklı değil(şu anda %99) ama kredi müşterilerinin seçiminde KOBİ'lere özel bir öncelik tanınıyor.
Vakıfbank yetkilileri kredilerin miktar olarak bir üst limiti olmadığını, bunun tamamen kredi talebinde bulunan firmanın kredibilitesine bağlı olduğunu belirtiyor. Kredi karşılığında istenen teminat da aynı şekilde duruma göre belirleniyor.
Kredilerden yararlanmak isteyen firmalarda Vakıfbank'ın aradığı kriterler ise "istihdam - ihracat - üretim" faktörlerine katkıda bulunması. Banka yetkilileri, genel kredi pazarlama politikası uyarınca bu kriterlere uyan firmaları ziyaret ederek kredi kullanmaya teşvik ediyor.
Halk Bankası'nın, fon kaynaklı kredileri KOBİ'lere %20 - 30 faizlerle, fon kaynaklı olmayan KOBİ kredilerini ise %75 - 85 faizlerle verdiği (ve yine de "koşullar ağır" eleştirisiyle karşılaştığı) göz önüne alındığında Vakıfbank kredilerinden yararlanan KOBİ'lerin piyasa faizli kredilerle iş görebilecek yapıda ve güçte oldukları anlaşılıyor.
Vakıfbank KOBİ'ler için özel hizmetler de sunuyor. Gaziantep, Ankara, İstanbul ve İzmir'de faaliyet gösteren KOBİ Araştırma ve Danışmanlık Merkezleri ve Ofisleri bugüne kadar 153 KOBİ'ye danışmanlık ve bilgi hizmetleri vermiş. Uluslararası bilgi ağlarıyla yapılan bağlantılar sayesinde 60 kadar firmanın yurtdışı firmalarla ilgili bilgi talebi karşılanmış, 19 firmanın da işbirliği - ortaklık talepleri işleme konmuş. Banka bu hizmetlerin kullanımını kısa dönemde katlayarak artırmayı hedefliyor.
Bunlar dışında Vakıfbank'ın yeni faaliyete geçen Vakıf Risk adlı risk sermayesi şirketi, projesi olup sermayesi olmayan girişimcilere destek sağlamak amacında. Vakıfbank'ın ortak olduğu ancak kaynakları henüz belirlenmeyen projelerden bazıları şunlar: Avrupa Birliği - Türk KOBİ'leri ortak yatırım projesi; sektörel dış ticaret şirketi projesi; KOBİ ürünlerinin ihracatı projesi ve KOBİ leasing şirketi projesi.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi ile Ankara merkezli OSYÖD, KOBİ'leri biraraya getirerek MÜSİAD benzeri bir dernek çatısı altında toplamak için elele verdi
OSYÖD Başkanı Alaattin Türkoğlu KOBİ'lerin böyle bir örgütlenmeyi hakettiğini, bu potansiyelin değerlendirilmesiyle girişimcilik ruhunun gelişeceğini söylüyor
Orda, bir şeyler oluyor Ankara'da. Orda, bir KOBİ derneği cesurca, "Biz solcu KOBİ'lerin MÜSİAD'ı olacağız", diye ortaya çıkıyor. Orda, ilk kez bir siyasi parti, ÖDP, girişimci ruhunu desteklemeyi misyon edindiklerini söylüyor. Orda, girişimci, gönüllü dernek, siyasi parti, uzman danışman ve aşk biraraya geliyor ilk kez...
Sözünü ettiğimiz dernek Alaettin Türkoğlu'nun başkanlığını yaptığı Ankara Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Derneği; kısa adıyla OSYÖD. Özal döneminde, TOSYÖV'ün yan kuruluşu olarak meydana getirilmiş olan derneği kısa süre önce Türkoğlu ve "ekibi" devralmış.
Pekiyi derneğin şimdiki amacı ne? 1996 tarihli dernek tüzüğüne göre şöyle: "Hür teşebbüs ilkesine dayalı ekonomik yapının ülkemizde gelişmesine destek olmak ve toplum düzenimizde özel teşebbüs ve serbest pazar ekonomisi uygulamalarının yayılmasına yardımcı olmak."
Bir süre önce sayfamızda "Bir KOBİ Öyküsü" bölümünde tanıttığımız sanayici Türkoğlu'na göre ise başkanlığını yaptığı derneğin asıl hedefi, MÜSİAD gibi örgütler kısa zamanda seslerini duyurur duruma gelirken girişimci ruhlu ilericilerin sessiz ve dağınık kalmamasını sağlamak.
OSYÖD'ün faaliyetleri arasında siyasi, ekonomik, resmi ve özel kurum ve kuruluşlara bilgi ve görüş sunmak, KOBİ'lerin sorunları üzerinde araştırmalar yaptırmak, danışmanlık hizmetleri vermek, bilgilendirme toplantıları yapmak gibi hizmetler var. Derneğin, çeşitli konulardaki uzmanların görüşlerini içeren dergisinin de ilk sayısı aralık ayında yayınlandı.
"Bizi rüzgar gibi attılar, bir türlü biraraya gelip sesimizi duyuramadık", diye yakınan Türkoğlu şimdi derneğin duyulması ve OSYÖD dergisinin ilk sayısının çıkmasıyla ülkenin her yanından girişimciler tarafından arandıklarını sevinçle söylüyor.
Dergide "KOBİ'lerin sorunları ve siyaset" konulu bir yazısı yer alan OSYÖD Genel Sekreteri Özgür Ovacık aynı zamanda ÖDP Meclis Üyesi. OSYÖD Başkanı Alaettin Türkoğlu da aynı zamanda ÖDP kurucularından. Ovacık, bu durumu şöyle açıklıyor: "Girişimci ruhlu insanların ÖDP'ye yakın olması bizi girişimciye ve KOBİ'lere yakınlaşmaya itti. Biz bu kesime radikal hizmetler vereceğiz. ÖDP girişimciliği canlandırma misyonunu taşıyor; bunun hem ekonomik, hem siyasi yankıları olacak. OSYÖD'le ÖDP'nin tabanı aşağı - yukarı aynı; hizmetleri koordine edip birleştirmemiz mantıklı."
Ortaya çıkmaya başlayan bu KOBİ merkezli çokgendeki köşelerden biri de Tekno - Tur Danışmanlık. İki kurucu ortaktan biri olan, uzun yıllardır KOBİ'lere hizmet veren Faik Özgermi OSYÖD ve ÖDP'nin organizasyonuyla, ilgi duyan herkese ücretsiz danışmanlık - eğitim seminerleri vermeye hazır. Tek şartı kendilerinden böyle bir talepte bulunulması.
"KOBİ'ler önce neyi, neden istediklerini bilmeliler", diyen Özgermi "ÖDP, OSYÖD, Tekno - Tur, girişimciler ve hatta aşk, bir zincirin halkaları", tanımlamasını yapıyor. Özgermi bu bağlamda ilk semineri bu ay içinde Ankara Ostim'de verecek; konu ise "genç girişimcilere somut iş imkanları".
Özgermi, Ovacık ve Türkoğlu'nun ortak görüşü, girişimci ruhunun geleceği olduğu. Bu ruhu beslemek için ellerinden geleni yapmaya kararlılar.
Dünya artık yoksullara para ya da gıda yardımı yapacağına düşük miktarlı krediler açıyor. Böylece kendi ufak işlerini başlatabilen kişiler kendi hayatlarını kazanmayı öğreniyor
Herşey Bangladeşli bir ekonomi profesörünün merakıyla başladı. Bu adam yoksulluk üzerinde araştırma yaparken tuttu birkaç yoksul köylüye cebinden birer dolardan az para verdi. Köylü kadınlar bu parayı uğraştıkları ufak işlere yatırım yapmak için kullandılar. Onlar hırsla ve hızla işlerini yoluna koydu, parayı veren adamsa parasını kısa zamanda faiziyle birlikte geri aldı.
İşte şimdi, dünyanın dört bir yanında yoksulları düşünenlerin öne çıkarttığı sistem bu: aç insanlara kasayla balık vermek yerine balık tutmayı öğrenme fırsatını vermek. Birçoklarına göre yoksullukla savaşmanın ve gelir dağılımındaki uçurumu kapatmanın, girişimciliği ve küçük imalatçıyı teşvik etmenin şimdiye kadar bulunan en iyi yolu.
Bangladeşli adamın (Dr. Muhammed Yunus) kurduğu, şimdiye kadar yoksullara toplam 1.5 milyar dolarlık "mikrokredi" açmış olan Grameen Bank'ın (türkçesi Köy Bankası) şu anda 2 milyon müşterisi var. 1974 yılında başlayan bu sistemin Endonezya, Bolivya, Kırgızistan, Kenya gibi 3. dünya ülkelerine yayılmasıyla dünya çapında mikrokredi müşterilerinin toplamı 16 milyon kişiyi bulmuş durumda.
Bundan yola çıkan yoksulluk karşıtı gruplar, bu günlerde ABD'nin Washington kentinde yapılacak toplantıda önümüzdeki 8 yıl içinde 100 milyon yoksul aileye 21.6 milyar dolar mikrokredi sağlanmasını önerecek. En fazla birkaç yüz dolarlık krediler halinde verilecek olan paranın amacı küçük çaplı tarım, ticaret, el sanatları gibi girişimci faaliyetleri finanse etmek.
Planda "sosyal teminat"la alınan mikrokredilerin geri dönme oranının %97'nin altına düşmediği belirtiliyor. Sosyal teminatta, kredi alan kişiler 5 - 6 kişilik gruplar haline getiriliyor ve böylece herkes birbirini destekliyor ve denetliyor.
Yoksulluğun mikrofinans yöntemiyle ortadan kaldırılmasına sıcak bakmayanlar ise paranın girişimciliğe yönelmesiyle temel sağlık yardımlarının es geçilebileceğine; ayrıca MFK'nın kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için en yoksul sınıfa değil, orta yoksullara yardımda bulunabileceğine dikkat çekiyor.
Bu sorunların da tartışılacağı Dünya Mikrokredi Zirvesi'nin katılımcılarından Dünya Bankası bu fikri destekleyerek, 200 milyon dolar yatıracağını açıkladı.
Ankara'nın geleceği parlak küçük işletmelerini konu ettiğimiz mini dizimizin son bölümündeyiz. Bugün İskitler'deki Demir Sanayi Sitesi'nde ve Ergazi'deki Oto Sanayi Sitesi'nde geziniyoruz.
Savunma sanayii deyince aklımıza dev boyutlu yatırımlar ve yüksek teknoloji gelir. Oysa burada karşımıza küçücük bir atölyede tanksavar füzelerine hav başlığı üreten bir baba - oğul buluyoruz. Bir diğerinde dünya devlerine çalışan, dünyaya açılma çabası içinde olan bir küçük işletmeyle karşılaşıyoruz. Kısacası KOBİ'ler bizi şaşırtmaya devam ediyor.
Ergazi'deki Oto Sanayi Sitesi'nde beni bir sürpriz bekliyor. Ben otomotiv yedek parçaları üreten küçük tamir atölyeleri beklerken, karşıma roket başlıkları, işaret fişeği kovanı filan çıkıyor.
Türkiye'de bu işi ilk kez yapan Çetinel Mühendislik bu sitede faaliyet gösteriyor. Yanda gördüğünüz fotoğraflar tankları safdışı bırakmakta kullanılan M - 66 hav roketlerinin başlıkları.
Çetinel Mühendislik'in kurucusu ve sahibi İbrahim Yavuz bir makine mühendisi. Kendisine doğal olarak ilk önce roket başlığı üretmenin aklına nereden geldiğini soruyorum. Ve ilginç bir öykü dinliyorum:
"Mühendis çıktıktan sonra kısa bir dönem özel sektörde çalıştım. Daha sonra devlete geçtim ve Makine Kimya Endüstrisi'ne girdim. Hep aklımda bir şeyler yapmak, okulda öğrendiklerimi pratiğe geçirmek arzusu vardı.
1980'lerde bir gün önüme roket başlığı dosyası geldi. O zamanlar Türkiye bu başlıkları dışardan alıyordu. "7 - 8 yıldır Türkiye'de üretilmesi gündemde ama daha kimse yapmadı" dediler. "Ben yaparım," dedim."
Bundan sonra Makine Kimya'dan ayrılmış. Şimdikinden çok daha küçük bir atölyede erkek kardeşleriyle işe başlamış. Makine Kimya'da "15 mühendisle, 2.5 yılda tamamlanır" diye rapor yazılan projeyi çok daha kısa zamanda tek başına hayata geçirmiş.
Artık kardeşleriyle değil, kendisi gibi mühendis olan oğluyla birlikte çalışıyor. Bir süre önce atölyeye kattıkları tezgah sayesinde işleri hem hızlanmış hem de daha hatasız çıkmaya başlamış. İbrahim Yavuz yurtdışına açılmak içinse mükemmel aletlere ve çok daha kaliteli malzemeye ihtiyaç duyduklarını vurguluyor.
Olanaksızlıklar Yavuz'u da kendi işini kendi görmeye itmiş. 50 bin dolarlık bir ölçüm aletini almaya gücü yetmeyince, oğlu ve bilgisayar mühendisi olan geliniyle kafa kafaya verip kendi ölçüm aletlerini kendilerini yapmışlar.
Bu arada Yavuz sözü memuriyet geçmişine getirerek, "inanır mısınız," diyor, "20 yıl devlet memurluğu yapmanın sıkıntısını hala yaşıyorum. Her şeyi dar çerçevede düşünmeye alışmışız. Eğer baştan özel sektörde başlasaydım, eminim bugün çok farklı bir noktada olurdum."
Ankara Demir Sanayi'de faaliyet gösteren Pomsan'ın ününü daha önceden duymuştum. ASO Genel Sekreter Yardımcısı Yavuz Bozada da bana Pomsan'ı bolca methederek ve dünya devleriyle aynı kaliteyi tutturduğunu anlatarak merakımı iyice artırmıştı.
Pomsan mazot pompalı dizel araçlar için pompaları söküp takmakta, ayarlamakta kullanılan takım aletleri üretiyor. En önemli müşterileri ise dünya devleri İngiliz Lucas ve Alman Bosch firmaları.
Firma sahibi Murat Dinçer işe çıraklıktan başlamış. Ortaokulu bile bitirmeden kendisini makinelerin ortasında bulmuş. Kalfalık, ustalık derken patron koltuğuna oturmuş. Dinçer kendisi için dönüm noktası sayılacak mazot pompası takımlarını üretmeye nasıl başladığını şöyle anlatıyor:
"Türkiye'de bu alanda bir boşluk olduğunu farkettim. Bu işi yapan yoktu. 1986'da Lucas'ın Türkiye distribütörü bu takımları Türkiye'de yaptırmak istedi. Bu işi bizim yaptığımızı duymuşlar; "Bize de yapar mısın?" dediler. Aynı şekilde 1993'te Bosch geldi. Şimdi her ikisine de sipariş geldikçe çalışıyoruz."
Ama Murat Dinçer yabancılara yaptığı takımlardan çok kendi üretimi olan ve üzerinde Pomsan markası bulunan test ve ayar cihazıyla gurur duyuyor. Kaderin cilvesine bakın ki, bu alandaki en büyük rakiplerinden biri de üretimine katkıda bulunduğu Bosch'muş. "Zaten Pomsan bu cihazı üreten dünyadaki 4. firma," diyor.
Dinçer'in en büyük üzüntüsü ise kendi tabiriyle "doğru - dürüst ihracat yapamamak." Her ne kadar Lucas ve Bosch'a mal vermekten memnunsa da, asıl kendi adıyla dünya piyasasında varolmak istiyor. "Onlar benim mallarımı kendi adlarıyla tüm dünyaya satıyorlar. Ama ben kendi üretimim olan Pomsan cihazlarını dünyaya pazarlayamıyorum," derken epey buruk. Gönlü büyük bağlantılar yaparak ihracat yapmakta olan Dinçer ASO aracılığıyla Marsilya'da bir bağlantı kurmayı başarmış; bugünlerde ordan gelecek iyi haberi bekliyor.
Özay Şendir
Gerçek savaş mı yoksa danışıklı savaş mı?
23 Haziran 2025
Tunca Bengin
Nobel Barış Ödülü adayı ‘savaş’ dedi
23 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yabancı parayla ücret olur mu?
23 Haziran 2025
Didem Özel Tümer
İran’da zorla rejim değişikliği mümkün mü?
23 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bundan sonra neler olacak?
23 Haziran 2025