Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Osman Ulagay

Dünya Bankası ve IMF de yolsuzluğa savaş açtı, yolsuzlukla
Geçen hafta İstanbul'da sessiz sedasız gerçekleşen bir sempozyumda "Yolsuzlukla Savaşım Stratejileri" tartışıldı. Türkçeye "yolsuzluk" diye aktarılan ama daha kapsamlı bir anlam taşıyan "corruption" olayının çeşitli boyutlarıyla ele alındığı uluslararası sempozyumda, yolsuzlukla savaşımı ciddiye almayan ülkelerin uluslararası sermaye piyasalarında kara listeye alınacağı ve fon bulmakta zorlanacağı belirtildi.
Halen 70 ülkede şubeleri bulunan Transparency International adlı örgütün ABD bölümünün direktörü Nancy Zueker Boswell, yolsuzlukla savaşım konusundaki duyarlığın son yıllarda hızla arttığını, OECD ve Avrupa Birliği(AB)den sonra Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu(IMF)nin de konuya öncelik vermesinin çok önemli bir gelişme olduğunu vurguladı.
OECD'nin konuyla ilgili olarak üyelerini bağlayıcı bir anlaşma taslağı hazırladığını, AB'nin de bir eylem programının ilk adımını attığını belirten Boswell, Dünya Bankası Başkanı Wolfenson'un son genel kurul konuşmasında "yolsuzluk kanseri"nden söz ederek bu alandaki savaşıma güçlü destek sağlamasını ve Yolsuzlukla Mücadele Eylem Planı için start vermesini önemsiyor. IMF'nin de bu konuda çok duyarlı olduğunu kaydeden Boswell, IMF'nin Arjantin'e verilecek bir kredinin yargı reformu koşuluna bağlandığını, Kenya ve Kamboçya'ya sağlanacak desteğin ise yolsuzluk iddiaları nedeniyle askıya alındığını hatırlatıyor.

Piyasa yolsuzluğa karşı

Goethe Enstitüsü'nün İstanbul'daki merkezinde yapılan sempozyumun bir diğer konuşmacısı da yakın zamana kadar ABD Hazine(Maliye) Bakanı Rubin'in danışmanı olan Benjamin Nye idi. Yolsuzluğun piyasa güçlerinin işini kolaylaştıran bir etken olarak anlayışla karşılanması gerektiğini savunan görüşün giderek gözden düştüğünü anlatan Nye, kısa vadede kimilerine çıkar sağlayan yolsuzluğun uzun vadede sistemi ve toplumu tahrip ettiğini ve çok ağır bir maliyeti bulunduğunu söyledi. Yolsuzluk nedeniyle çeşitli kamu projelerinin maliyetlerinin tırmandığını ve yatırımların tamanlanamadığını belirten Nye, yolsuzlukla savaşımla öncelik vermeyen ülkelerin uluslararası sermaye piyasalarından yararlanma şansını kaybedeceklerini ileri sürdü.
Halen bir uluslararası danışmanlık firmasının yöneticisi olan Nye'a göre yolsuzlukla mücadeleye öncelik vermeyen ve yolsuzluk kuşkusu altında bulunan ülkelerin başına gelebilecek olanların bazıları şunlar:
* Bu ülkelere doğrudan yabancı yatırım yapılmayacak. Yatırımcılara ek maliyetler yükleyen ve mülkiyet hakları konusunda belirsizlik yaratan yolsuzluk ortamı yabancı sermaye yatırımlarının caydıracak.
* Yolsuzluk kuşkusu altındaki ülkelerde açılacak özelleştirme ihalelerine kimse katılmayacak. Özelleştirme sürecinin şeffaflığı ve özelleştirilecek kuruluşlar hakkında sağlanan bilgilerin doğruluğu konusundaki kuşkular uluslararası kuruluşların bu gibi ihalelere girmesini önleyecek.
* Yatırım sermayesi çekemedikleri için daha fazla dış borç aramak zorunda kalacak olan yolsuzlukla suçlanan ülkeler, taşıdıkları yüksek risk primleri nedeniyle daha pahalıya borçlamak zorunda kalacaklar. Yolsuzlukla suçlanan ülkelerin uluslarası rating notu düşecek ve kredi bulma şansları daha da azalacak.
Bu beyanların da gösterdiği gibi, "biz yolunu bulur, işimizi görürüz" anlayışıyla dünya liginde oynama şansı giderek azalıyor, yolsuzlukla mücadeleyi ciddiye almayan ülkelerin önündeki kapılar birer birer kapanıyor. Bu bizim de dikkate almamız gereken bir gelişme her halde.


Geçen ay Peru'nun başkenti Lima'da yapılan Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Konferansı'na 93 ülkeden delegeler ve sivil toplum kuruluşları katıldı. Türkiye Şeffaflaşma Derneği Başkanı Prof. Bedii Feyzioğlu'nun da katıldığı ve bildiri sunduğu konferansta yolsuzluğun / toplumun ahlaki dokusunu tahrip ettiği / toplumun yoksul ve desteğe muhtaç kesimlerinin haklarını ihlal ettiği / demokrasinin temellerini sarstığı / hukukun üstünlüğü ilkesini çiğnediği / kalkınmayı yavaşlattığı ve / toplumun açık rekabetin yararlarından yoksun kalmasına yolh açtığı belirtilerek yolsuzluğa karşı ayrıntılı bir eylem programı benimsendi.


Yılmaz hükümeti eğer enflasyonla ciddi mücadele niyetini ortaya koyan ekonomik hedefler belirler ve bu hedeflerle tutarlı bir bütçe hazırlayabilirse gerçekten önemli bir iş yapmış olacak. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu tercihin kısa vadede hükümete bir faturası olabilir ama böyle bir karar sonuçta ekonominin önünü açar, dış kaynak ufkunu genişletir.
Enflasyonla ciddi mücadelenin, bu amaçla bütçe disiplini sağlamanın bir maliyeti olacak kuşkusuz. Ekonominin bir miktar soğutulması, büyüme hızının düşürülmesi gerekebilecek. Ancak israrlı ve tutarlı bir uygulamayla enflasyon gerçekten aşağı çekilebilirse sonuçta bundan en karlı çıkacak olan kesim ücretli - maaşlı kesim; işçi, memur, emekli olacak. Enflasyonu aşağı çekme uygulamasında bu kesimlerin göreceği zararı sınırlı tutmanın da yolları var.
Eğer tersi yapılır ve seçim yılı v.s gibi gerekçelerle enflasyonla ciddi mücadele yerine "oyalamaya devam" tercihi yapılırsa enflasyon büyük olasılıkla yeni sıçramalar yapacak ve sonuçta bunun faturası ücretli - maaşlı kesime çıkacak. Tıpkı 1980'lerin başında ve 1994'de olduğu gibi hapı onlar yutacak.
Enflasyonla ciddi mücadeleyi amaçlayan tercihi "acı reçete" diye niteleyip bu reçetenin gelir dağılımını bozacağını ileri sürmek ve durumu idare etmeye çalışmak sonuçta olsa olsa yüksek enflasyonun devamından medet umanlara yarayabilir.



Yazara EmailO.Ulagay@milliyet.com.tr