CHP Genel Başkan Başdanış- manı Ünal Çeviköz’ü tartışıyoruz bir süredir.
Tartışma Azerbaycan’a götürüldüğü iddia edilen Suriyeli savaşçılarla başladı, ardından Çeviköz’ün geçmişte yaptığı Libya, Yunanistan işgali altındaki adalar ve Doğu Akdeniz açıklamaları, “NATO’yu kızdırmamak” gibi sözleriyle devam etti.
Ünal Çeviköz’ün sözlerinden dolayı kimsenin CHP’ye laf etmeye hakkı yok aslında.
2018 Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne son sıradan, ancak kurayla girebilen, 2020 Kurultayı’nda 1200 delegeden ancak 278’inin oyunu alabilmiş ve CHP delegelerinin üzerini çizdiği bir isimdir Çeviköz.
O yüzden Çeviköz’ün sözleri CHP’yi değil, delege iradesine rağmen, Çeviköz’den vazgeçemeyen Kılıçdaroğlu’nu bağlar.
Kemal Bey, gazetecilere ne kadar iyi briç oynadığını anlatırken, başdanışmanı Ünal Çeviköz de, sosyal medyadan “Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz CHP iktidarı döneminde
Suudi Arabistan Türk mallarına karşı ambargo başlattı.
Prens Salman denilen o eli kanlı katil ve sürüsüne karşı elimiz armut toplamamalı.
Çok uzun yıllar önce Suudi kraliyet ailesine satılan, 1. derece Sit alanı olan Sevda Tepesi’ne kumdan kale bile yapamamalı bu sürü, buna dair ek yasal düzenleme yapılması gerekiyorsa hemen yapılmalı.
Mekke’den Kâbe manzaralı daire alan Türk vatandaşları o daireleri hemen satışa çıkarmalı. Aidat, vs. tek bir kuruş gitmemeli o kraliyet ailesine.
Bazen zamanlar vardır ki, son söyleyeceğini ilk başta söylemek gerekir.
Esra Erol’un programında yaşananlar ve ardından gelen “ATV kapatılsın” çağrılarıyla bugüne kadar hiç yaşamadığımız bir süreç yaşıyoruz.
Bu abartılı bir tepki mi yoksa eğlence kanallarını itibar ve reklam açısından zayıflatıp, başka bir şekle sokma çabası mı diye düşünmeden edemiyor insan.
Niye diyeceksiniz, açayım:
***
Bir kaç sene önce öz yeğeniyle ilişki yaşadığı söylenen eski mankenin haberleri vardı tüm televizyon ve gazetelerde.
Ondan hemen sonra da, Seda Sayan’ın programında, 14 yaşındaki bir kızın babası çıkan yoğurtçu olayını konuşmuştuk.
Dün, eski bir futbolcu eşinin, kocasını öldürmesi için anlaştığı kiralık katile “Onu bağlayıp önünde sevişeceğiz sonra öldüreceksin” dediğini de duyduk.
ABD Dışişleri Bakanı iki hafta önce Güney Kıbrıs’a gitti, normalde bayıla bayıla görüşeceği, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’ya sadece bir telefon konuşması teklif etti, o da kabul edilmedi.
Aynı ABD Dışişleri Bakanı şimdi Atina’ya gidecek, orada da Türkiye karşıtı cümleler kuracak.
Sadece Dedeağaç ve Girit’te ABD’ye verilen üsler değil bu tavrın sebebi.
Maalesef Yunanistan’ın ABD’deki lobi gücü bizden fazla.
“Sosyal devlet ilkesi unutulmamalı. Devlet kahvehanelere ücretsiz iskambil kâğıdı dağıtsın.”
“Millet okeye dördüncü bulamıyor. Hükümet uyuma.”
“Bilardo masalarında yeşil çuha kullanımı giderek azalıyor. Hani daha yeşil bir Türkiye olacaktı?”
“Sinek ikilinin itibarı iade edilsin. Karo ikilinin sinek ikiliye üstünlüğü sosyal barışı bozuyor.”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın denetiminde hazırlanmış “gizli” bir rapor var.
Gizli ama merak edenler internet ortamında bulabiliyor.
Rapor, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra, bir önceki Başkan Görmez döneminde hazırlanmış ama Görmez “İstihbari dili var” diye raporu sahiplenmemiş.
Bir tarikat hocasının, selefi gruplar silahlanma ve iç savaş üzerine cümleler kurduğu bir dönemde geldi bu rapor aklıma.
Cübbeli Ahmet’in, Milli İstihbarat Teşkilatı ya da diğer istihbarat birimlerinden daha fazla bilgiye sahip olmasına imkân yok.
Savcılık ifadesini alacak ama benim canımı sıkan başka bir görüntü var.
Cübbeli Ahmet ülkenin geleceğine dair cümleler kurarken, görevi Türkiye’de İslamiyet’in doğru öğretilmesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı bu konularda hiç ses çıkarmıyor.
Diyanet’in sahiplenmediği “gizli” raporda Selefi Söylem 7 ayrı başlıkta incelenmiş.
Size küfretmem Sayın Başbakan,
Küfretmek acizlerin işidir, gazeteleriniz bu kadar açık etmesin halinizi.
Size tarihi hatırlatarak, canınızı yakmaya çalışmayacağım Sayın Başbakan.
Libya’da, Fransa, Rusya ve beslemelerine karşı SİHA ve İHA’larıyla denklem değiştiren bir Türkiye var karşınızda.
Kendi tersanelerinde yaptığı gemileri, kendi ürettiği füzeleri kullanıyor, tank ve uçak gemisi imal ediyor.
Ordusu son 36 yıldır aralıksız aktif olan, Suriye’de, Irak’ta defalarca büyük harekâtlar yapmış bir ülke Türkiye.
Böyle bir güçle ne kadar baş başa kalmak istersiniz acaba Sayın Başbakan?
Çok güvendiğiniz bir Fransa var değil mi?
1974 Barış Harekâtı’ndan hemen önce, Başpiskopos Makarios, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Türkiye’nin desteğiyle konuşma yaptı. Tam da beklendiği gibi, Başpiskopos, Yunanistan’ı Sampson Darbesi’nden sorumlu tutan ve Atina’yı ülkesini işgal etmekle suçlayan bir konuşma yaptı.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ilk kısmı başladı, Ada’ya çıkıldı, köşe başı tutuldu, ardından Birleşmiş Milletler’in ateşkes çağrısı kabul edildi. Ateşkes kararının ardından Cenevre’de bir değil tam iki barış konferansı yapıldı.
O dönemde, meseleye “cihat” gözüyle bakan küçük bir kesim haricinde kimse hükümeti eleştirmedi.