Siyaset açma ve kapama kararları alırken bilim insanlarına mı kulak vermeli yoksa vatandaşın sesine mi?
Bu soru sadece bizim ülkemiz için geçerli değil.
Hollanda’da bilim insanlarının tüm itirazlarına rağmen kısmi açılmaya gidildi, restoran ve kafeler açık alanlara müşteri kabul etmeye başladı.
Almanya kimi meslek örgütlerinin itirazlarına rağmen iki doz aşı olanları ve hastalığı geçirenleri yasaklamalardan muaf tutma kararı aldı.
Küresel salgının en ağır darbeyi indirdiği İtalya’da, pazar günü binlerce kişi Inter Milan’ın şampiyonluk kutlamalarına katıldı, siyaset sadece seyretti.
Yani her ülkede her zaman bilim insanlarının dediği hemen olmuyor ama sonuç bilim insanlarının dediğine geliyor.
Türkiye’de bugün bir haftası dolan tam kapatmadan şu ana kadar beklediğimiz sonucu alamadık.
Hasta ve test sayısı göstergesinin sadece bir yüzü.
Uluslararası Barış Araştır-maları Enstitüsü’nün yayımlandığı rapora göre Çin, 2019 yılında İHA ihracatını yüzde 1430 artırarak bu alanda dünya birincisi oldu.
Libya’da Hafter güçlerine destek olması için Birleşik Arap Emirlikleri tarafından kullanılan Çin yapımı Wing Loong 2 tipi SİHA, ASELSAN yapımı 50 kW güç üreten lazer silahı tarafından vurulup düşürüldü. Bu haberi 12 Ağustos 2019 tarihinde, global bir savunma haberleri sitesi olan ArmyRecognition verdi. Bu gelişmeyi “Dünya savaş tarihinde bir ilk” diye duyurdular.
Bu olay 2019 yılında yaşandı ama lazer silahı sistemleri işi giderek yükselen bir değer haline geldi. Dağlık Karabağ savaşında savunma sistemleri Türk yapımı SİHA’lara karşı etkisiz kalan Rusya, 2018’de envanterine aldığı Peresvet Lazer Savunma Sistemi’nde iyileştirmeye gideceğini açıkladı.
ABD, 2014 yılından bu yana çeşitli lazer silahı programları üzerinde çalışıyor. SHIELD adlı program, lazer silahının F-35’lere monte edilmesi ve bu uçakların tek başına göreve
28 yaşındaki polis memuru Nebi Gündoğan Iğdır’ın Hasanhan köyü yakınlarında şehit düştü.
Önceden yola döşenen bomba PKK’lı teröristlerce uzaktan kumandayla patlatıldı.
O patlamayla tam 14 evladını şehit verdi Türkiye.
Kırıkkale şehidini unutmaz, adı bir okula verilir, okula Şehit Nebi Gündoğan Anadolu Lisesi tabelası asılır.
Nedendir bilinmez, Kırıkkaleli bir avukat dava açar, mahkeme avukatın talebini haklı bulur, şehidin adı iki sene sonra okuldan silinir.
***
15 Temmuz hain darbe girişiminin kaderini değiştiren kahramanlardan biri Ömer Halisdemir.
Tekirdağ 8’inci Mekanize Tugay Komutanlığı mescidine adı verilmişti.
“Bedavadan nam sahibi olunmaz...”
Batman, Kozluk’ta, çocuklarına karne dağıttıktan sonra evine giderken PKK’nın kurşunlarıyla şehit düşen Aybüke öğretmen için kuruldu bu cümle.
Başkaları adına da utanabilmek için önce hikâyeyi tam olarak anlatayım size.
Aybüke öğretmen liseyi Edremit’te bitirmiş.
Annesi ve babası, şehit düşen kızlarının adının mezun olduğu okula verilmesini rica etmiş.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de bu insani ricayı kırmamış, 2020 Öğretmenler Günü’nde okulun adı Edremit Şehit Öğretmen Aybüke Yalçın Anadolu Lisesi olarak değiştirilmiş,
Edremit Lisesi Mezunlar Derneği de şimdi “Okulun adının değiştirilmesinin iptali” talebiyle dava açmış.
Türkiye’de şu an en fazla nefret edilen ve en fazla beddua edilen kişi ABD Başkanı Biden.
79 yaşında, uçak merdiveni çıkarken üç kere sendeleyen bu ABD Başkanı’nın sağlığı için dua etmemiz gerek.
Zira Biden ölürse, 2024’e kadar ülkeyi yönetecek isim Başkan Yardımcısı Kamala Harris olacak.
Harris’in başkan olması seçeneği sadece Türkiye karşıtlığı ya da Ermeni lobisi dostluğundan öte tüm dünya için problem olabilir.
“Özgürlükçü” Kamala Harris, San Francisco Bölge Savcısı olduğunda mahkûmiyet oranı yüzde 52’den 67’ye çıktı.
Başkan aday adaylığı münazaraları sırasında üniversite yıllarında esrar içtiğini gülerek anlattığında, diğer başkan aday adayı Gabbard’ın “Esrar kullandığı için yüzlerce insanı hapse atmıştın” sözüne karşılık vermesi çok eleştirildi.
Kamala Harris, idam cezasına karşı bir kampanya yürüterek Bölge Savcısı seçildi, bir polis memurunu öldüren katil zanlısı için idam cezası
Geçen hafta hayatımın en ilginç olaylarından birini yaşadım.
Aynı toplantıda olacağım birine, o toplantı salonunda beklerken koronavirüs pozitif olduğu haberi geldi.
O kişi toplantı salonundan çıkmış, bir taksiyle bulunduğumuz yerden ayrılmış.
Toplantının yapılacağı salon dezenfekte edilirken, duraktan taksi çağıran arkadaşlara,” Yazık, taksiciye haber verelim” dedim, aldığım yanıt “Biliyorsunuz burası sapa, ya sonra bir daha buraya taksi yollamazlarsa?” oldu.
Salondan çıktım, taksi durağının numarasını bulup, aradım, acil şoföre ulaşmam gerektiğini söyledim.
Numarayı verdiler, şoförü aradım, X yerden aldığı yolcuyu nereye bıraktığını sordum, “Havalimanı” cevabını aldım. Kulaklarıma inanamadım. Arabasında siperlik olan, koronavirüs geçirmiş bir şofördü konuştuğum.
Ya uçaktaki yolcular diye endişe ettim ve meseleyi biraz kurcaladım.
Özel hastanelerde yapılan ve sonucu pozitif çıkan testler HES koduna hemen işlenmiyormuş.
"Bir dünya bırakın biz çocuklara, yazalım üstüne sevgili dünya...”
Çok söylemiştim bu şarkıyı, öyle bir dünya bırakmadı kimse benim kuşağıma.
Şimdi sen, 23 Nisan şarkıları söylüyorsun ya kızım,
Bizden size kalacak dünya, bize bırakılandan daha da kötü, daha da tatsız.
Sadece parası olan ülkelerin vatandaşlarının aşı bulabildiği bir dünya,
Bir ilçe milli eğitim müdürünün çocuklara Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’unu yasakladığı bir ülke kalacak size.
Yaşın geldiği zaman, Nutuk’u satır satır okumalısın kızım.
İstanbul Hükümeti’nin yaptıklarını da oku elbette ama en dikkatli okuman gereken yer o kısım değil.
"Cem Karaca Türkiye’ye dönmek için Turgut Özal’ın elini öptü.”
Bu “ haberi” duyduğumda hissettiğim mağlubiyet duygusu yirmi yaş bilmişliğim ve öfkemle birleşince sert cümleler kurmuştum Cem Karaca için.
O cümleler 30 yaşımda pişmanlık olarak çıktı karşıma.
Cem Karaca, Turgut Özal’ın elini hiç öpmemiş, Ankara’da verdikleri bir konserden sonra kulise gelen Semra Özal’ın eline bir centilmen olarak dudaklarını değdirip, Turgut Özal’ın elini sıkmakla yetinmişti.
Sembolleri özün önüne geçirmek, yılların üretimini bir kalemde silmek ve değersizleştirmek ne kadar kolay.
Bir zamanlar Cem Karaca’nın yaşadığına benziyor bugün Erkan Oğur’un yaşadığı.
Bugüne kadar ne yaptıysa bir anda yok sayıldı.