‘Beren Saat’le kayınvalidesi Serpil Doğulu bir markette tartıştılar’ diye haberler yapılıyor, gözümle görmedim, üzerine yorum yapamam. Ancak ortada bir anne sorunu olduğunu anlamak için de kahin olmaya gerek yok!
Oyuncu, siyasi fikrini paylaşır, kayınvalide, “Aile geleneğimizde öyle şey yok, bu paylaşımlar oğullarıma ve torunlarıma zarar veriyor” diye itiraz eder.
Ünlü ya da ünsüz, kendisine dair fikirleri olan bir bireyden bahsediyoruz değil mi?
Kaldı ki Saat, Kenan Doğulu’yla evli olduğu için
ünlü olmadı, paylaştığı fikrin artısı ya da eksisi sadece kendisine fatura edilir.
Serpil Doğulu’nun cümlesindeki “Oğullarım ve torunlarım” vurgusuna dikkat edin lütfen, tüm aileye karşı oyuncuyu tek başına bırakan bir açıklama bu.
Sadece bir cümleden yola çıkarak bir durumu anlamak ya da anlatmak mümkün değil.
Seçim yayınları sırasında ekrana yansıyan bilgileri tek bir kaynaktan alıyor tüm medya.
Gecenin sonunda reytinglere baktığınızda, aynı sonucu veren kanalların farklı farklı reytingler aldığını görüyorsunuz.
Önce bir ayıbı yazayım:
Reyting listesinin başında olmak için tüm gece yaptığı yayını 8-10 parçaya bölüyor kanallar. Araya giren belirli saniyelik bir seperatör ve ekrana gelen tek bir farklı kelime, aynı programı yeni bir programmış gibi ölçüme sokuyor.
Önce bir kanal yaptı bu uyanıklığı, sonra her kanal ister istemez katıldı bu kervana.
Her neyse, aynı sonuçların her kanalda farklı reyting vermesinin iki temel sebebi var:
Birincisi, sonuçları çok süslü grafiklerin yer aldığı değil; en basit haliyle ekrana getiren kanal avantaj sağlıyor.
Bu memleketin en uzak köyünde bir kadın ayrıldığı eşi tarafından tehdit edilse, önü kesilse, ayağa kalkıyoruz hep birlikte, iyi de yapıyoruz. Ama söz konusu Gülben Ergen olduğunda, ne kadın, ne de insan muamelesi yaptık ona. Bir düşünün, oturduğunuz sitenin garajında, birisi, üstelik ayrıldığınız, duygusal olarak yaralı ve öfkeli birisi, otomobilinin içinde sizi bekliyor. Rahatsız olmaz ya da korkmaz mısınız?
Peki bir insanın korkması ve kendini tehdit altında hissetmesinden daha kötü ne olabilir? Şarkıcı geçmişte, magazin sayfalarına, evlilikleri ya da ayrılıklarıyla konu olmuş olabilir. Öznesi Ergen olan her haber illa bir magazin haberi değil ki... Bir kadının aracına, eski eşi tarafından zarar verildiğinde “Ne oluyoruz?” mu denir yoksa “Otomobilimi bıçakladı da ne demek, ne saçma!” diye dalga mı geçilir?
Öznesi Ergen olan bir şiddet haberiyle dalga geçtiğimizin farkına varmamız gerekiyor artık. Magazin sayfalarındaki portresine dair çok sayıda eleştiri yazısına imza atmış birisiyim. O portreyi eleştirmiş olmam, kadına şiddet söz konusu olduğunda şarkıcının yanında durmama engel olamaz, olmamalı. Bir insan, kadına şiddete ya karşıdır ya da değildir, öznenin kim olduğuna bakarak
Bu aralar çocuklar arasında en büyük fenomen ‘Kral Şakir’...
Varol Yaşaroğlu ve Grafi2000 ekibi öyle bir iş başarmış ki, miniklere televizyondaki yayın yetmiyor, internette de seyrediyorlar.
Onlar da yetmiyor, kitaplarını okuyor, ardından boyama kitabına geçiyorlar, ardından “Hadi tiyatrosuna gidelim” diyorlar.
Geçen pazar, ‘Kral Şakir’i izlemeye gelenler arasında Acun Ilıcalı ve kızı Melisa da vardı.
Baba Ilıcalı, ekrandakinden fizik olarak hiç farklı değil ama çok daha sevecen, daha hassas.
Pazar gün ortasında, ‘Önce babayım, sonra ünlüyüm’ diyen birini uzaktan izlemek de keyif veriyor insana.
Mahatma Gandi, İngiliz sömürge yönetimine karşı verdiği barışçı mücadele ile tüm dünyaya esin kaynağı olmuş bir isim değil mi?
Bu bizim bildiğimiz Gandi ama madalyonun bir de ırkçı Gandi yüzü var.
Gençlik yıllarında Güney Afrika’da çalışan Gandi, Hint ırkının, siyah Afrikalılardan daha üstün olduğunu savunmuş ısrarla.
Bu yüzden Gana’nın başkenti Akra’ya dikilen Gandi heykeli yerinden kaldırıldı 5 ay önce.
2. Dünya Savaşı sırasında İngiltere Başbakanı olan Winston Churchill, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan bir başka ırkçı.
Afganlar ve Kürtler gibi “medeniyetten uzak kabilelere” karşı zehirli gaz kullanımını savunmuş birinden söz ediyoruz.
Geçmişte Churchill ya da Gandi, bugün ABD Başkanı Trump ya da Macaristan Başbakanı Orban gibi ırkçı liderler değil dünyanın sorunu.
Asıl sorun, ırkçılığın ve nefret suçlarının, eğitim seviyesi yüksek kesimlere de sıçramış olması.
Modacı Gülşah Saraçoğlu, Beren Saat’e giydirdi televizyon ekranında: “Beren zaten zevksiz bir kız” gibi hoyrat cümleler kurdu.
Zevk çok geniş bir başlıktır
aslında...
Tahminen aynı romanı okuduklarında farklı şeyler hisseder Saat ve Saraçoğlu. Bir heykele baktıklarında, bir konseri izlediklerinde farklı şeyler anlarlar.
Saat’in kadına şiddet ve tecavüz konusunda yürüyüşlere katıldığını biliyorum, Saraçoğlu ise işi gereği, en uzun yürüyüşlerini, Milano ya da Paris’te vitrin önlerinde yapıyordur.
Küçümseme cümlesi değil bu yazdığım şey, işinin gereğinden söz ediyorum, hayata bakış farkından, farklı zevklere sahip olmaktan...
Gözden kaçırdığımız nokta şu:
Başta Toronto Üniversitesi olmak üzere bir sürü kuruluş, ‘ülkelere göre kiralık katil fiyatlarını’ araştırmış.
En pahalı kiralık katiller 800 bin dolar ücreti alan, ABD ordusunda keskin nişancı olarak görev yapmış üç kişilik gruplar.
Monaco’da kiralık katillerin ücreti, 330 bin dolar ama Filipinler’de bu rakam 110, Hindistan’da da 35 dolar’a düşüyor.
Meksika’da fiyatı belirleyen şey, hedef seçilen kişi... Sıradan bir cinayet 35 dolar ama polis şefi hedef seçilirse, rakam 21 bin dolar’a çıkıyor.
İngiltere tarihinde en pahalı kiralık katil 1994’te tutulmuş, 130 bin dolar ödeme yapılmış ama ülke ortalaması 3-25 bin dolar arasında değişiyor.
“Gülben Ergen, ağabeyinin intikamı için 12 milyon euro para ödeyerek, kiralık katil tuttu” deniliyor ya, o parayla kiralık katil değil; bildiğiniz ordu tutulur.
Tartışma boş yere uzamasın diye yazayım dedim...
Identitare Bewegung, Türkçe anlamı Kimlik Hareketi olan bir organizasyon.
Almanya’da NPD Gençlik Örgütü, Pegida, Dritte Weg ve Die Rechte adlı Neo Nazi grupları ile Belçika’da Kalkan ve Arkadaşları anlamına gelen Schild & Vriendin adlı aşırı sağ grup, bu organizasyonun yönlendirmesinde.
Yine Belçika’da, İslam
karşıtı olarak kurulan ve camileri ateşe verme çağrıları yapan
La Meute Belgique Avrupa Birliği Polis Teşkilatı Europol’un, geçen Haziran’da yayınladığı yıllık terör raporunda yazıyor
bu bilgiler.
Rapor, Almanya, Belçika, Bulgaristan, Polonya, Avusturya, Rusya ve ABD’deki aşırı sağcı grupların birbirleriyle temas halinde olduğuna dikkat çekiyor.
Yeni Zelanda’da yaşanan katliamın sorumlusu Bulgaristan’a bir değil iki kere gitmiş, Macaristan’a da geçmişti