Hayatımda okuduğum en kötü analizlerden biriydi. Anıtkabir’de Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret içeren bir video çekip, bunu sosyal medya hesaplarında paylaşan Safiye İnci’yle ilgili, Aydınlık gazetesi yazarı Rıza Zelyut’un yazdıklarından söz ediyorum. Twitter’da paylaşılan mesajı aynen alıyorum buraya: “Bu Safiye, Atatürk’e neden hakaret etti? Dudaklar ve gözler boyalı... Yüzünde allık; başında güneş gözlüğü. Gözler çok çok davetkâr... Aranıyor... Cinsel açlığını gençlere duyurmak için böyle bir çıkış yaptı. Atatürk’e hakaret eden kadınların hastalığı, fikirsel değil, cinseldir.”
Bir kadın için ‘aranıyor’ diye yazmak, başlı başına bir garabet, ayıp.
Üstelik erkeklerin kafasının durmadan kadın bedeni üzerinde çalıştığı, cinsel açlığın sıklıkla edepsizliğe ve suça döndüğü bir ülkede, kadınların bu tür şeyler yaparak ‘aranıyor’ olmasına hiç ihtiyaç yok. ‘Elini sallasa, ellisi’ denir ya, bizim memlekette en az 500’ü hazır!
Her neyse, yaptığı ne olursa olsun, bir kadın, bir insan için yazılamaz bunlar ve yazılmamalı...
Hele ki daha sonra iddia edildiği gibi Atatürk’ü her şekilde savunmak falan gerekçe olamaz bu cinsiyetçi analize...
Bu ülkenin kadınlarına birey olma hakkı veren Mustafa Kemal
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağ cenahtan CHP’ye kattığı, parti yönetiminde görev verdiği, danışmanı yaptığı bir isim Mehmet Bekaroğlu.
“CHP’ye geçtiğim için kızım ağladı” diye başladı yeni partisindeki serüvenine.
Muhafazakar çizgisini hiç bozmadı, Rize’deki Atatürk heykelinin kaldırılmasında sorun olmadığını söyledi mesela.
Sanki o CHP’ye değil de CHP, Mehmet Bekaroğlu’na katılmıştı.
Hiç sesini çıkarmadı Kılıçdaroğlu olan bitene, hatta son Kurultay’da yine Parti Meclisi listesine aldı ama delege üzerini çizdi bu ismin.
Günlerdir konuştuğumuz Adnan Oktar operasyonu, Bekaroğlu’nun adını bir kez daha gündeme getirdi.
Fazilet Partisi Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Bekaroğlu’nun, dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın, Adnan Oktar’dan özür dilemesini istediği yazılıp çizildi.
Sosyal medya hesabından açıklama yaptı Bekaroğlu. Dedi ki “Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak dönemin bakanına sorduğum soru, ‘Büyük bir gürültü ile topladığınız kişileri ertesi gün nasıl oluyor da mahkeme bırakıyor?’ şeklindedir.”
Haberi ilk gördüğümde “İşte kontrolsüz bir kıskançlık örneği daha” dedim içimden bilmiş bilmiş. Herhalde eşinin Nejat İşler’le fotoğraf çektirmesini kıskandı ve ardından saldırdı diye teşhisi de koydum. Meğer durum tam tersiymiş. Oyuncu, yanına gelen kadın hayranının fotoğraf çektirme talebini reddetmiş, buna sinirlenen koca da “Vay sen benim karımı nasıl üzersin?” diye İşler’e saldırıp, hastanelik etmiş.
Sadece Nejat İşler değil, bir sürü ünlü, toplum içerisinde hayranlarından gelen fotoğraf çektirme talebiyle karşı karşıya kalıyor. O fotoğraflar da anı olsun diye değil, sosyal medyada paylaşılsın, eşe dosta hava atılsın diye çektiriliyor. Peki ünlüler neden “Hayır” diyor birlikte fotoğraf çektirme taleplerine hiç düşündünüz mü? ‘Muhteşem Yüzyıl’ın ilgi gördüğü dönemde, Halit Ergenç’in gözümün önünde yaşadığı bir olayı anlatayım size...
Ünlü alışveriş merkezlerinden birinde, çocukların oyun oynadığı alanda gördüm Ergenç’i. Oğlunun oyunlara katılışını, ilk sosyalleşme çabalarına, izliyordu yeterli mesafedeki bir uzaklıktan.
Sağ yanımda da 5-6 tane genç kadın vardı, birbirlerine önce “Gördün mü?” dediler. Sonra içlerinden biri, elinde telefonu Ergenç’in yanına gitti, fotoğraf
Sevinci paylaşmak da kolaydır, sevincini paylaşacak adam bulmak da... Acı, hüzün ve zorluklarda tek başına kalır insan, aile de o zaman devreye girer işte. Fotoğrafta gördüğünüz adam, yıllar sonra bir dünya kupasında İngiltere’ye yarı final oynatan teknik direktör Southgate. Futbolculuk kariyerine bir final maçının ardından nokta koymuştu. Rusya’da da yarı finalde elendi ama galip sayılır, bu yolda mağlup denilecek kadar övgü aldı ülkesinden.
Yine de hayali olan ve o hayalden uzaklaşan herkes gibi o an üzülmüştür Southgate. Boş tribünlerin önünde önce eşi sonra da çocuğuyla kucaklaşma anını bu yüzden çok sevdim. Üzgün futbolcularını teselli eden lider, kendi üzüntüsünü, buruk gururunu eşi ve ailesiyle paylaştı. Ne güzel, hem futbolu hem insanı hem de aileyi daha değerli kılan kareler bunlar.
Herkesin kazananları çekmeye alıştığı bir dünyada Southgate ve ailesine dair kareler heba olsun istemedim ben de..
Başkası olma kendin ol
Bu ülkede en büyük sosyal medya haksızlığına uğrayan kişidir Aleyna Tilki. İyi not aldığı bir sonucu sosyal medyada paylaştığı için girdiği tüm sınavlarını iptal etmiş, tekrar sınava sokmuşlardı. Bir zamanlar başkalarının haksızlık ettiği şarkıcıya, şimdi en
- Vergi kaçırmanın, başarı; trafik kurallarına uymanın, enayilik; hak etmediğin bir makama oturmak için torpil aramanın, ilişki yönetimi; ayıplı malı, yırtık ya da sahte parayı müşteriye yedirmenin, iyi satıcılık; sınavlara hazırlanmak için sahte rapor almanın, yetenek sayıldığı bir yerde, iki yetişkinin özel hayatı üzerinden ahlak tartışıyoruz. Sahi nedir ahlak?..
- Gay olduğu, karısını aldattığı veya evli bir adamla birlikte olduğu için, yapım şirketinin işine son verdiği tek bir şarkıcı ya da oyuncu yok bu ülkede. Lezbiyenlik iddiasıyla işinden olan birisini gördük ama cumartesi günü.
- Özel hayatı habersiz şekilde kayıt altına almak, hukuken geçersiz görüntüleri medyaya servis etmek, anne-çocuk ilişkisinin geleceğine dinamit koymak mı ahlaksızlık, yoksa iki kişi arasında yaşananlar mı?
- 14 yaşında bir kız çocuğu doğum yaptı, “bebeğin babası ya abim ya da dayım, ikisi de bana tecavüz ettiler” dedi. Dayı olacak adam da “kendi istedi” diye savunma yaptı. Ahlaksızlık cinsel yönelimde değilmiş demek ki... Bir çocuğa hem de kendi kanına tecavüz edebilen hayvanların yaşadığı bir dünyada, hangimizin iki yetişkin kadının tercihlerini yargılama hakkı var ki?
- İş vermek, terfi ettirmek
Beş günde tam 8 bin 372 insan katledildi. Saatte 70 kişi öldürüldü demek bu, her dakikaya birden fazla ölü düşüyor. Rakamların duygusu yok, düşünün, her dakika, kurulmuş bir sürü hayal, kafalardaki düşünceler, duygular ve tecrübeler yok oluyor.
‘Srebrenitsa Katliamı’ diye geçti adı tarihe, Birleşmiş Milletler ‘soykırım’ olduğunu kabul etti, ama sorumlu bir ülke yok. Bosnalı Sırplar’a, kendilerine sığınan çaresiz insanları teslim edenler, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün Hollandalı askerleriydi. Hollanda’da açılan bir davada, tarihin en utanç verici kararlarından biri yazıldı:
”Biz Sırplar’a 350 Müslüman erkeği teslim ettik sadece, Birleşmiş Milletler bölgesinde olsalar bile, yaşama şansları zaten üçte bir oranındaydı, onların yakınlarına yüzde 30 tazminat öderiz.”
”Kalan 6 bin katliam kurbanının yakınına tazminat ödemeyiz zira, o insanları korumak Birleşmiş Milletler’in göreviydi, Hollanda Devleti sorumlu tutulamaz.”
Katledilenlerin sayısı 8 bin 372 de, neden dava açılan insan sayısı daha az diye düşünebilirsiniz.
Çok basit, katliamın üzerinden 23 yıl geçti ama hâlâ kimliği tespit edilememiş
2 binden fazla kurban var Srebrenitsa’da.
Gelelim bu işin Türkiye ayıbı kısmına...
'Öyle Bir Geçer Zaman Ki' dizisinde rol aldığı dönemde Türkçe öğrenip, kendi seslendirmesini yapmasına şaşırmıştım. Sonra “Alman disiplini ne olacak!” deyip geçmiştim.
Geçtiğimiz pazartesi günü, Cumhurbaşkanlığı Resepsiyonu girişinde ilk kez yakından gördüm Wilma Elles’i. Elinde küçük bir çekçek valiz, sıfır kompleks, herkesle beraber sıraya girdi.
Bu esnada fotoğraf çektirmek isteyen kimseye “Hayır” demedi, biri, sonra gören bir başkası geldi, sıkılmadı, aynı samimiyetle herkesle poz verdi.
Resepsiyon alanına giden yolda ve alana vardıktan sonra da bu tavrını hiç bozmadı.
Denilebilir ki, sadece uzun boylu ve güzel bir kadın diye Türkiye’de oyuncu olmuş biri, o yüzden öyle davranmıştır.
Babası diplomat, dünyanın bir sürü şehrinde yaşamış, altı dil öğrenmiş, tiyatro bölümü mezunu birinden söz ediyoruz.
2002’den beri, Almanya’da da kamera karşısında... ‘Küçük dağları ben yarattım’ havasında dolaşmayan, ülkesinin eski başbakanı Gerhard Schröder’le fotoğraf çektirme sevincini de saklamayan biri o.
Tevazusu çok hoşuma gitti, bir sürü ünlünün arasında onu yazmayı tercih ettim.
- ABD tarihinin en ağır ve yıpratıcı savaşıdır Vietnam Savaşı, 58 bin ABD askeri ölmüş, 2. Dünya Savaşı’nda atılan bombaların 3,5 katı kadar bomba atılmıştır Vietnam’a. ABD’yi bozguna uğratan adam sadece Vietnam Komünist Partisi’nin değil, sürgünde olduğu yıllarda Fransız Komünist Partisi’nin de kurucusu olan Ho Ci Minh’dir.
- Pek az insan, Ho Ci Minh’in, 1945 baharında, Vietnam’ı işgal etmiş olan Japonların ülkeden çıkarılması için ABD’den destek ve hatta kendisi için tıbbi tedavi aldığını bilir. Yıllar sonra ABD’ye kök söktürecek olan Ho Ci Minh, o dönem ABD’den gelen yardımdan o kadar mutlu olur ki “Viet-Amerikan ordusu” diye tanımlar güçlerini.
- ABD tarihinin en yıpratıcı ikinci savaşı Afganistan savaşı olur. Mücahit gruplara, Sovyetler’e karşı kullanmaları için füze dahil her silahı veren Washington 1989’da Sovyetler çekildiğinde zafer kazandığını zanneder. Oysa 2001’de bir zamanlar destek verdikleriyle savaşmak için Afganistan’a dönmek zorunda kaldı ABD. 700 milyar dolar savaş maliyeti, 3 bin civarında kaybın ardından, gizli müzakereler yürüterek Afganistan’dan çıkmaya çalışıyor şimdi.
- ABD’nin Vietnam ve Afganistan’da izlediği stratejiyle Suriye’de izlediği strateji aslında