Müzik derslerinde, çocuklara, Atatürk’ün sevdiği şarkılar öğretilmezse kıyamet kopar mı?
Bence kopmaz, önemli olan, öğrencilere, Atatürk devrimlerinin, askeri ve siyasi başarılarının doğru anlatılması, bunun yapılacağı ders de müzik dersi değil.
Müzik dersinde müzik öğrenilir ama görünen o ki yeni müfredatta bu pek mümkün olmayacak.
İlkokul 1. ve 5. sınıf müzik dersi kitaplarından piyano ve keman çıkarılmış yerine bağlama, kaşık, kemençe konmuş.
Niye hepsini birden öğrenmesin ki çocuklar?
Yoksa enstrümanlarda da milli ya da değil tartışması mı yaşamamız gerekiyor?
Piyano ve kemanı ders kitaplarından çıkarma kararı alanlar Sultan 2. Abdülhamit’in piyano ve keman çaldığını, Saray’a ilk elektrikli piyanoyu getirenin yine Sultan 2. Abdülhamit olduğunu bilmiyorlardır tahminen.
Bu aralar dizi setlerinde tam bir SGK paniği yaşanıyor. SGK deyince aklınıza başka bir şey gelmesin, bildiğiniz Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan söz ediyorum. Diziler uzadıkça çalışma saatleri normal insanların dayanamayacağı hale geldi diye konuşup duruyorduk ya, SGK şimdi setleri basmaya, son derece sıkı denetimler yapmaya başlamış. Çalışanlardan alınan imzalı kağıtlarla mesele çözülüyordur zannetmeyin.
Önemli yapım şirketlerinden birine, WhatsApp yazışmaları ve saatlerine bakılarak ceza kesildiğini konuşuyor şimdi piyasa. Hatta bazı şirketlerin önlem olarak, dizi çalışanlarının oluşturduğu WhatsApp gruplarını sildikleri de söyleniyor.
İster misiniz yıllardır tek bir bölümü bir sürü sinema filminden uzun olan dizileri SGK korkusu kısaltsın?
Bu çok mümkün değil ama tahminen artık setlerde daha fazla insan çalışacak, dolayısıyla da kanallara kesilen faturalar şişecek.
“Ömür biter, yol bitmez” sözü Türkiye’de “Ömür biter, bölüm bitmez” haline geleli çok uzun zaman oldu.
KORUMA GÖRGÜSÜZLÜĞÜ...
Yaşları küçücük, yaşadıkları korkunç, iki küçük kız çocuğuydu onlar. Birinin yaşı 13 diğeri ya 14 ya da 15 yaşındaydı. Günler ve geceler boyu süren bir takibin ardından kurtarmıştık onları. Kurtuldukları yer, İstanbul’un en sosyetik semtlerinden birinde yer alan ve 18 yaşından küçük kızların fuhuş sektörünün parçası haline getirildikleri bir evdi. İhbar, muhabir arkadaşım Pınar’a gelmiş, foto muhabiri Sadık’la geceler boyu o evin karşısındaki bir apartmanın çatı katından evi takip etmişler. Hatta o iğrenç yeri, bedeli karşılığında görmezden gelen kamu görevlilerini de fotoğraflamışlardı. Ardından polisle irtibata geçtik. Ev basıldı ve işleten kadın tutuklandı. Biz de o haberi Sabah gazetesinde manşet yaptık. İşte o gecenin ertesi günü küçük kızlar odamdaydı.
Anlattıkları çok acıydı; fuhuş sektörü, o dönem Taksim’de bulunan kız yurdunun içine, kendi için çalışan kızları sokuyor ve o kız diğer çocukları
fuhuş batağına sürüklüyordu.
‘Hıçkıra hıçkıra ağladım’
Boğazım dokuz boğum, dinlemeye devam ediyordum çocukları. Dayanamadığım, odamdan çıkıp tuvalette hıçkıra hıçkıra ağlamama neden olan hikaye, bu bilgilerin ardından geldi. Kızlardan 14 yaşında olanı, soğuk ve karlı bir kış gecesinde
- Eğitimde en başarılı ülke olan Finlandiya’da öğrencilerin yaz tatili 1.5 ay.
- Almanya’da eyaletlere göre farklı zamanlarda başlayan yaz tatilleri ortalama 40 gün.
- Diğer Avrupa ülkelerinde yaz tatilleri de genellikle 2 ay. Bir tek İtalya’da yaz tatilleri 3 ay sürüyor.
- Bu saydığım ülkelerin tamamında eğitim tam gün. Türkiye’de tam gün eğitim veren özel okulların büyük çoğunluğu da yarın açılıyor.
- Peki yarım gün eğitim veren devlet okulları acaba neden 18 Eylül’de açılıyor? İlk iki hafta doğru düzgün ders başlamayacağına göre eylül ayını kaybetmenin ne manası var?
KISKANDIM, ÇOK KISKANDIM
- Tatil sürecinde İstanbul-Ankara-İstanbul sonra İstanbul-Dedeağaç-İstanbul arasında araba kullandım. Makas atanlar, sürat şeridinde giden ağır vasıtalar, trafik her tıkandığında yine arıza şeridine dalan onlarca araç gördüm. Görmediğim tek şey Otoyol Polisi oldu. Trafik denetimini kenarda durarak değil yolda, trafiğin içinde yapan ülkeleri kıskandım.
- Duty Free demek gümrüksüz satış demektir ya, yüzde 81 vergi yüküyle 130 liraya satılan bir karton sigara, gümrüksüz satış mağazalarında da 120 lira civarında bir rakama satılıyor. Vatandaşları göz göre göre kazık yemeyen ülkeleri kıskandım.
Apartmanda bazı dairelerin kapısından geçerken elektrik süpürgesinin sesini duyarsanız bayram sabahları...
Geç kalmış bir bayram temizliği sanırsınız ama değildir.
Tek başına yaşayan birisi, herkesin birlikte kahvaltıya oturduğu, bayram coşkusunu paylaştığı saatlerde, kendini oyalamak istediği için zamansız bir temizliğe girişmiştir tahminen...
Çünkü süpürge çalıştığında duymazsınız diğer dairelerden gelen neşeli sesleri ve her kahkahada bir kez daha yüzleşmek zorunda kalmazsınız yalnızlığınızla...
En çok bayram sabahlarında ve yeni yıl gecelerinde yüzleşir insanlar yalnızlıklarıyla. Hikayesini bilmeye gerek yok, bayram sabahında, yine sabahın köründe, oltasını alıp Boğaz kenarına dikilen adam da yalnızdır...
Sonra alışveriş merkezlerinin önünde kapının açılmasını bekleyen onlarca insan görürsünüz. Tek başına kalmak yerine, kalabalık içinde yalnız olmayı seçmiş, bayram sabahını herhangi bir sabah gibi yaşamayı tercih edenlerdir onlar.
İstanbul’da hâlâ görevde olan bir ilçe belediye başkanı var. Yıllar önce düzenlediği festivali duyurmak için gazetelere verdiği ilanda, sanatçıların küçücük kafa fotoğrafları ve kendisinin yarım sayfa boy fotoğrafını kullanmıştı. Sertab Erener’in Çatalca Belediye Başkanı’yla yaşadığı tartışma getirdi aklıma o ilanı. Çatalca Belediye Başkanı’nın ‘parayı veren düdüğü çalar’ tarzı konuşmasını doğrusu itici buldum. Buna rağmen üzerinde durmayacaktım ama Silivri Belediye Başkanı da “Terbiyesiz, ben olsam sahneden indirirdim” gibi sözlerle tartışmaya dahil olunca dayanamadım.
Birincisi, ‘Parasını ben veriyorum ben ne dersem o olur’ demek aslında daha büyük bir terbiye kusuru.
İkincisi, verdiğin ücret cebinden ödediğin bir para değil, belediye bütçesinden ödenen, yani o ilçede oturan herkesin payı olan bir para.
Üçüncüsü, sanatçıya saygı duymak gerekir, protokol koltuğu merakı nedeniyle hiçbir sanatçı protestolar ya da homurtular arasında şarkısını söylemek istemez.
Dördüncüsü, yasalar ilçe belediyelerine elde ettikleri gelirler karşılığında çeşitli sorumluluklar yüklüyor. Nüfusu 50 binden fazla olan yerlerde, kadın sığınma evi açmaktan tutun da doğal afetlere hazırlığa kadar çeşitli
Türkiye’den sol bir parti çıkıp da “Doğu Almanya yeniden kurulsun, Berlin duvarı tekrar inşa edilsin” diye seçim afişi bastırsa ne olur?
Birincisi, Türkiye’de yaşayan seçmen için böyle bir vaadin anlamı olmaz.
İkincisi, böyle bir seçim afişi Berlin-Ankara ilişkilerinin gerilmesine neden olur, Almanya da “Hayırdır?” diye sorar.
Türkiye’de böyle bir senaryo olmaz ama Almanya’da benzeri bir durum yaşanıyor şu an.
Fotoğrafta gördüğünüz afişte Kürtçe ve çok daha küçük olarak Almanca, “Kürdistan’a Özgürlük” yazıyor.
Afişin altında imzası olan partinin adı, Almanya Marksist Leninist Partisi.
Seçimlere “Enternasyonel Liste” diye bir listeyle giriyorlar.
Bu partiye destek verenler arasında Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın başında olduğu Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Almanya’daki büroları da var ama tek bir yerde bile “Filistin’e Özgürlük” diye afiş astıklarını gören yok.
Türk Ceza Kanunu, akrabalar arasında evliliği yasaklıyor. Ancak yetişkin akrabaların kendi rızalarıyla girdiği cinsel ilişkiye dair bir suç tanımı yapılmamış yasada. Günlerdir Murat Başoğlu’nun yeğeniyle yaşadığı ilişkiye dair haberleri midem bulanarak okuyorum. Bu yaşananın adı ensest ve ceza yasasında suç olarak tanımlanmaması, durumun mide bulandırıcı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Kendilerine verdikleri zarar falan umurumda değil ama bu haberin durmadan konuşulması bizim ‘Amca, baba yarısıdır’ inanışına zarar verecek hale geldi.
Yeğenine sarılan amca, amcasına sarılan yeğene, aile eşrafı ya da başkaları kötü gözle bakmaya başlarsa işin içinden çıkamaz hale geliriz. Bunları yazarken, abi-kardeş ticaret yapan insanlarda ya da miras paylaşımı sorunu yaşayan ailelerde, paranın amca kavramının içini boşalttığını bilmiyor değilim.
Ama bu, tüm para-miras kavgalarından daha sarsıcı, daha tahrip edici bir haber.
Artık bu mide bulandırıcı ensest ilişkinin detaylarını yazıp-çizmenin bir yerde durması gerekiyor. Failler için değil, gerçek tüm amca ve yeğen ilişkileri için...
Anne gibi THY...
Çarşamba günü Düsseldorf’tan İstanbul’a uçtum. Çok görüşme ve koşuşturmayla geçen 48 saatin ardından