Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Iyonya’lı filozof Herakleitos “Gözler daha şaşmaz tanıklardır kulaklardan” diyor. Son anayasa değişikliklerini de duyduklarımızla değil, okuyarak değerlendirmeliyiz.
Sayın Başbakan’ın geçenlerde de belirttiği gibi, Hükümet yargıya kızgın. Bazı kararları Hükümet’i “çıldırtıyor”. O nedenle, Hükümet yargıyı denetimi altına almak istiyor. Referandumun gerçek konusu bu. Ancak referandumda “yargı bağımsız mı olsun, bağımlı mı olsun” diye bir soru sorulamayacağından, bu soru üstü örtülerle örtülerek referanduma sunulmakta.
Sorunun üstünde iki türlü örtü var: Birinci örtü yargıya ilişkin maddelerin içinde. Örneğin, HSYK ile ilgili temel sorun Adalet Bakanı’nın başkanlığı ve müsteşarın üyeliği. Bakan ve müsteşar öyle yetkilerle donatılmış ki, HSYK’nın Adalet Bakanı’nın istemediği bir karar alması olanaksız. Anayasa değişiklikleri ile bu durum pekiştiriliyor. Maddede olumlu öğeler de var. Örneğin üye sayısı 22’ye çıkarılıyor. Adalet Bakanı’nın dairelerin toplantılarına katılmaması öngörülüyor v.b. Ama bunların hiçbiri Bakan’ın HSYK üzerinde sahip olduğu yetkilerle ilgili değil.
Anayasa Mahkemesi için de böyle. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınmasi olumlu bir gelişme. Ama bu Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilerek Hükümet’e yandaş bir çizgiye çekilmesi olgusunu etkilemiyor.
İkinci örtü, değişiklik paketinin genelinde. Pakette, ilke olarak olumlu görülebilecek maddeler var. Bütün maddeler üzerinde tek bir oylama yapılacağından, insanların “benim için ombudsman kurulması ya da çocukların şiddete karşı korunması o denli önemli ki, varsın yargı da bağımsız olmasın” diyecekleri, ya da örtüler altına saklanan, yargı bağımsızlığına son veren önlemleri görmeyecekleri düşünülüyor.
Bütün bu sakıncalara karşın, referandumdan “evet” çıkarsa bunun sonucu ne olur?
“Evet” sonucu, yargının bağımsızlığını yitirmesine, iktidar üstündeki yargı denetiminin ortadan kalkmasına yol açar. AKP iktidarı, Meclis’te seçilmiş bir çoğunluğa sahip olmanın demokrasi için yeterli olduğu gibi bir anlayışa sahip. Oysa günümüzde demokrasi, hem çoğunlukça seçilmiş iktidarı, hem de bu iktidarın keyfi davranmasını önleyecek sınırlandırmaları içinde barındırmakta. AKP bir yandan, bütün kurumları kendine bağlayarak iktidarı tek bir elde toplamakta, öte yandan basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, özel yaşamın gizliliği gibi bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlarını daraltarak otoriter bir rejime doğru kaymakta. Yargı denetimi ortadan kalkınca, her türlü hukuksal sınırlamadan kurtulmuş bir AKP iktidarında bu süreç hızlanacak.
Özgürlükçü demokrasilerde bağımsız yargı, bireysel hak ve özgürlüklerin güvencesi. Yargı bağımsızlığının ortadan kalkması, bireyleri iktidarin keyfi davranışlarına karşı korumasız bırakacak.
Etkili bir anayasal denetim, muhalefet ve azınlık için çoğunluğun tahakkümüne karşı önemli bir hukuksal fren. Anayasa Mahkemesi’nin iktidar çizgisine çekilmesi, muhalefetin elinden bu aracı alacak. Azınlğı çoğunluğa karşı korumasız bırakacak.
Yargının iktidarın denetiminde olması, bireylerin gündelik yaşamlarını da etkileyecek. Bireyin idareye karşı açtığı, ya da iktidara yakın kişilerle ilgili davalarda, yargıçların mesleki kaygılardan uzak karar vermeleri güçleşecek.
Demokrasi, siyasetin hukuksallaşmasına yol açar. Siyasal mücadelenin hukukun sınırları içinde yapılmasını, siyasal düzeyde çözülemeyen siyasal anlaşmazlıkların yargı yoluyla çözülmesini sağlar. Böylelikle siyasetin sokağa dökülmesini önler. Yargının bu rolü ortadan kalkarsa, siyasal mücadelenin sokağa dökülmesi, şiddetin siyasal mücadele aracı haline gelmesi tehlikesi doğacak.
Referandumdan “evet” çıkması yeni bir anayasa yapılmasını güçleştirecek. Yeni bir anayasa yapılması girişimleri, halkın iradesiyle kabul edilmiş anayasa paketini değiştirme çabaları olarak görülecek. Bir sonraki aşama, Türkiye’ye başkanlık rejimini getiren anayasa değişikliği olacak. Buna karşılık, referandum “hayır”la sonuçlanırsa yeni bir anayasanın önü açılacak.
Seçim çok açık. Daha demokratik, daha özgür, hukuk devletinin geçerli olduğu bir Türkiye için “hayır” oyu vermek gerekiyor.