Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dostum Taha Akyol görüşlerine saygı duyduğum, her zaman okuduğum değerli bir yazar, iyi bir hukukçu. 8 Eylül tarihli Milliyet’te sütununu benim HSYK konusundaki yazımın eleştirisine ayırmış. Kendisine teşekkür ederim.
Yargının bağımsızlığı HSYK’dan geçiyor. Bağımsız bir yargı için bu kurulun yürütmenin etkisinden korunması gerekir.
HSYK’dan söz ederken hangi bağlamda konuştuğumuzu gözden kaçırmamalıyız. Türkiye’de yargı ile kavgalı bir iktidar var. Sn. Başbakan yargının, hükümetin ayağındaki pranga olduğunu açıkça söylüyor. Yargı denetiminden kurtulmak istiyor. Yargıyı eleştirmek başka, yargı denetiminden kurtulmak başka... Günümüzde yargının siyasal iktidar üstündeki denetimi demokrasinin en temel koşullarından biri...
Uygulamaya bakıyorsunuz, Adalet Bakanı mevcut yetkileriyle HSYK’nın karar almasını önleyebiliyor. Her yıl kararnameler bloke oluyor. Haklarında Yargıtay kararı olan yargıçların, soruşturma açılmak istenen savcıların durumu HSYK’da ele alınamıyor.
Bunlar hükümetin anayasa değişikliği amacı hakkında bir karine oluşturuyor.
Sn. Akyol yazısında, bakanlıktan alınıp HSYK’ya bağlanacak yetkileri küçümsediğimi söylüyor. Bunları küçümsemiyorum. Ancak asıl sorunu ortadan kaldırmadığını söylüyorum. Sorun Adalet Bakanı’nın başkan olarak sahip olduğu yetkiler. Örneğin, Genel Kurul’da görüşülürken Bakan’ın elinde kararnameyi engelleyecek yetkiler gene var.
Müfettişler HSYK’ya bağlı ama soruşturma yapmaları için Bakan’ın onayı gerekiyor. Sn. Akyol, Bakan’ın kararına karşı yargı yolu açık diyor. Bu kuşkulu. Yeni metinde “Adalet Bakanı” yerine “HSYK Başkanı” kullanılmış. Arada şöyle bir fark var: Adalet Bakanı’nın işlemlerine karşı idari yargıya başvurulabilir. Oysa HSYK’nın işlemlerine karşı, meslekten çıkarma dışında, yargı yolu kapalı. 1982 Anayasası’nda sadece “Adalet Bakanı” kullanılırken, yeni metinde neden HSYK Başkanı denmiş? Amaç Adalet Bakanı’nın kararına karşı yargıya gidilmesinin önlenmesi mi?
Sn. Akyol Genel Sekreteri Bakan atayacak dememi de eleştiriyor. Genel Sekreter’i HSYK’nın göstereceği üç aday arasından Bakan atayacak. Mademki sekretarya HSYK’ya bağlanıyor, Genel Sekreter’i HSYK seçse, daha doğru olmaz mı?
Sn. Akyol, HSYK’da yargının daha geniş temsiline haklı olarak önem veriyor. Ancak dengenin yüksek yargı aleyhine bozulması iyi sonuç vermeyebilir. Seçimle üye olacak 1. derece yargıç ve savcıların önünde uzun bir meslek yaşamı var. Bu onları Adalet Bakanı’nın etkisine açık hale getiriyor. 1. derece yargıç ve savcılara soruşturma açılması ya da görev süreleri bittikten sonra Ankara’da bakanlıkta kalmaları Adalet Bakanı’nın elinde.
Yargıç ve savcıların seçimi konusunda ise, şimdiden kuşkular doğmaya başladı. Adalet Bakanlığı’nın kendine yakın kişilerin seçilmesini sağlamak için listeler hazırlayıp dağıttığı, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ile Personel Genel Müdürü’nün de listede bulunduğu söyleniyor. Bu iddialar doğruysa, çok kaygı verici.
Sn. Akyol genel kurul ile daireler arasında yetkilerin paylaşılmasının yasaya bırakıldığını, yasa çıkmadan ön yargılı olunmaması gerektiğini belirtiyor. Sadece bu değil, dairelerin oluşumu, iş bölümü, çalışma usulleri de yasayla düzenlenecek. Böylesine önemli konuların prangadan kurtulmak isteyen bir siyasal iktidarın takdirine bırakılması yerine, hiç olmazsa temel ilkelerinin anayasada yer alması iyi olurdu.
Sn. Akyol, yasanın Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi olacağını söylüyor. Çoğunluğu iktidar yanlısı üyelerden oluşan bir Anayasa Mahkemesi’nin, iktidarın istemeyeceği bir karar vermesini beklemek iyimserlik olur.
Yeni anayasaya HSYK’nın yönetimi ve temsilinin Adalet Bakanı’na ait olduğu yolunda bir cümle eklenmesine neden gerek görüldüğüne Sn. Akyol hiç değinmiyor.
12 Eylül Anayasası’nın ürünü olan Adalet Bakanı’nın başkanlığı ve müsteşarın üyeliği sürdükçe, HSYK’nın, yürütmenin etki alanı dışında kalabileceğine tarafsız bir kişi inanabilir mi?
Bütün bu tartışmaların bir büyük yararı var. Kamuoyu HSYK konusunda bilgi sahibi oldu. O nedenle bundan böyle uygulamalar dikkatle izlenecek. HSYK’nın üstüne yürütmenin gölgesi düşüyor mu diye bakılacak. Bağımsız ve tarafsız bir yargıdan yoksun bir demokrasiyi halk kabul etmeyecek.