Yargıtay 4. Hukuk Dairesi geçenlerde önemli bir karar verdi.
Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ahlat Meslek Yüksekokulu öğretim görevlisi Yücel İslam’la ilgili soruşturmayı haber yapan gazeteyi, kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle tazminata hükmetti. Yargıtay bu kararı bozdu. Yargıtay, yayının görünür gerçeği yansıttığını, soruşturma sonucunda davacı hakkında iddiaların doğru çıkmamasının, görünürdeki gerçekliği ortadan kaldırmayacağı görüşünde.
Yargıtay kararı basın özgürlüğüne ilişkin önemli noktalara değiniyor. Basın, verdiği her haberin gerçek olduğunu kanıtlamak yükümlülüğü altında mı? Basının verdiği haberlerin gerçek olup olmadığını araştırmak sorumluluğunun sınırları ne?
AİHM’nin yorumu
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin maddesi basının görev ve sorumluluklarından söz eder. Bunu, basın sorumluluklarını yerine getirirse özgürlükten yararlanabileceği şeklinde anlamak yanlış olur. AİHM’nin yorumu, basın özgürlüğünün temel olduğu, ancak basının özgürlükten yararlanırken sorumlu davranması gerektiği yönünde.
Bireylerin kişilik hakları söz konusu olduğunda, basının sorumlu davranmasının önemi artıyor. Bu durumlarda, AİHM, basının somut olgulara dayanan haberin doğruluğunu araştırması, iyi niyetli davranmasını istiyor. Ancak, bunun istisnaları var.
AİHM, somut olgular ile değer hükümleri arasında ayrım yapıyor. Somut olguların varlığı kanıtlanabilir. Değer hükümleri ise kanıtlanamaz. Bir değer hükmünün kanıtlanmasını istemek basın özgürlüğünü ihlal eder.
Doğruluğu araştırmak
Öte yandan, basından bir somut olgunun kanıtlanmasını ya da olayın doğruluğunu araştırmasını istemek de bazı durumlarda basın özgürlüğünün ihlaline yol açabilir. Özellikle, kamuoyunu ilgilendiren konularda, gazeteci resmi kaynaklara dayanarak bir haber yayımlamışsa, gazeteciden ayrıca haberin doğruluğunu araştırması istenemez.
Örneğin, Saygılı ve Diğerleri/ Türkiye Davasında (08.04.2008), Evrensel gazetesi, “Gözaltında Kayıp İtirafı” ve “Savcıdan Sahte Rapor” başlıklı iki yazıda, savcının sahte rapor verdiğini belirtmişti. Savcının, kişilik haklarına saldırı nedeniyle gazete aleyhine açtığı davada, gazete tazminata mahkûm olmuştu. AİHM, oy birliğiyle bu kararın basın özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna vardı ve Türkiye’yi tazminata mahkûm etti. AİHM kararının gerekçesi şu: Evrensel gazetesi kamuyu ilgilendiren bir konuda, bu olayla ilgili önceki AİHM kararına (İrfan Bilgin kararı) ve savcının bu konuda tanık dinleme amacıyla Türkiye’ye gelen Avrupa İnsan Hakları Komisyonu Heyeti’ne verdiği ifadeye dayanıyor. Gazeteciden, ayrıca bunların doğruluğunu araştırması istenemez. AİHM’nin bu görüşü Colombani/Fransa, (2002), Bladat Troms¯/Norveç, (1999) davalarında da yer alıyor.
Yücel İslam Davasında Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin kullandığı “görünür gerçek” ölçütü, yukarıda değinilen Saygılı ve diğer AİHM kararlarıyla uyum içinde.
Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi kararında, Yücel İslam hakkındaki okula gelmeyen türbanlı öğrencilere sınıf geçirdiği, öğrencilere türban takmaları için baskı yaptığı gibi iddiaların soruşturma konusu yapıldığı ve bu yönden görünür gerçekliğin bulunduğu, ancak iddiaların kanıtlanmaması nedeniyle takipsizlik kararı verildiği belirtilmekte.
‘Görünür gerçek’
Yargıtay da bozma kararında “Yayının tümü görünür gerçeğe uygun bulunmaktadır. Soruşturmalar sonucunda, davacı hakkındaki iddiaların doğru çıkmaması, görünürdeki gerçekliği ortadan kaldırmaz ve gazetenin de haber nedeniyle sorumlu tutulmasını gerektirmez” diyor. Her iki kararda da belirtildiği gibi, gazete haberindeki olgular soruşturmaya dayanıyor. Bu olguların kanıtlanmasını istemek, basın özgürlüğüne orantısız bir sınırlama getirir. Soruşturma dosyasından ortaya çıkan “görünür gerçek” kanıtlanamıyorsa, dava açmak için yeterli olmayabilir. Ama bunun haber yapılarak halkın bilgilendirilmesi basın özgürlüğü kapsamına girer.
Yücel İslam kararı, basın özgürlüğünün sınırlarını genişleten, uluslararası standartlara uygun hale getiren bir karar. Kararda yer alan görüşlerin, Yargıtay’ın yerleşik içtihadı niteliğini kazanması, Türkiye’de basın özgürlüğünün sınırlarına açıklık kazandıracaktır.