Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de işsizlik oranı % 15.5 gibi rekor bir düzeye ulaştı. İstatistik Kurumu verilerine göre, işsiz sayısı 1 milyon kişi artarak 3 milyon 650 bin oldu. Türk-İş rakamlarına göre ise gerçek işsizlik rakamı 6 milyon 334 bin. En büyük işsizlik oranı % 28 ile gençlerde.
Bu tablo hükümeti telaşlandırmışa benziyor. Başbakan işsizliği üç ayda % 10’a indireceğini söyledi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sn Babacan, bir ulusal istihdam stratejisi üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Hükümet, işsizlik sorununa salt ekonomik açıdan bakıyor. Oysa, sorunun bir de insan hakları boyutu var. Türkiye’nin de taraf olduğu B.M. Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesi’nin 6. maddesi çalışma hakkına ilişkin. Buna göre, herkesin yaşamını kazanmak için serbestçe seçtiği bir işte çalışma hakkı var. Devletler bu hakkı korumak ve gerçekleşmesi için gereken önlemleri almakla yükümlü.
Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa Sosyal Şartı, çalışma hakkının kullanılmasında devletlerin sorumluluğunu düzenliyor. Buna göre, devletler yüksek ve istikrarlı bir istihdam düzeyi elde etmek ve bunu sürdürmekle yükümlüler. Nihai amaç ise, tam istihdam olmalı.
İşsizlik ve yoksulluk el ele gider. Kamu-Sen nisan ayı için tek kişinin yoksulluk sınırını 1475 TL, 4 kişilik bir ailenin asgari geçim sınırını ise 2962 TL olarak hesaplıyor. Dört kişilik bir ailenin beslenebilmek için günde 23 TL’lik harcama yapması gerekiyor. Bunu yapamayan milyonlarca insan var Türkiye’de.
İşsizlik ve yoksulluk insan onuruna uygun bir yaşam sürdürmeye, insanın doğuştan sahip olduğu hak ve özgürlüklerden yararlanmaya olanak vermiyor. Yeterli beslenemeyen, oturacak evi olmayan bir insanın mülkiyet hakkına ya da seyahat özgürlüğüne sahip olmasının hiçbir anlamı yok. Böyle olunca, yaşadığımız toplumsal düzende, işsiz ve yoksul, insan haklarının öznesi olmaktan çıkıyor. Toplumsal etkinliklere, toplumsal yaşama katılma olanağına sahip olmadığından toplum dışına itiliyor. O nedenle, Hannah Arendt yoksulluğu, mahrumiyetin ötesinde, ”insanlıktan çıkarma” olarak tanımlar. Amartya Sen yoksulluğu özgürlüklerin sınırlandırılması bağlamında ele alır.
Türkiye’de neo liberal ekonominin sadık bir uygulayıcısı olan siyasal iktidarın işsizlikle, yoksullukla mücadelesi neo liberal politikaların sınırları içinde kalıyor. Ekonominin öncelikleri buna göre ayarlanmış. Oysa, işsizlik ve yoksullukla ancak sosyal devletin uygulayabileceği sosyal politikalarla etkili bir biçimde mücadele edilebilir. Temel insan hakları ve özgürlüklerin bireylerin yaşamlarında anlam kazanması ancak sosyal hakları yaşama geçiren bir hükümet ile gerçekleşebilir.
B.M. İnsan Hakları Komisyonu’nun belgelerinde insanların yaşam hakkının güvence altına alınabilmesi için şu dört temel hakkın gerçekleşmesi öngörülmekte: a.Yeterli beslenme hakkı; b. İçecek temiz suya sahip olma hakkı; c. Konut hakkı; d. Sağlık hakkı. Bunlara eğitim ve çalışma hakları da ekleniyor.
İşsizliğin, yoksulluğun yapısal, sürekli bir nitelik kazandığı günümüzde, işsiz ve yoksullar yeni bir sınıf olarak ortaya çıkmakta. Geçici işlerde çalışanlar da gerçekte işsiz ve yoksullarla aynı sorunları paylaşıyorlar. İşsizliğin egemen olduğu Türkiye gibi ülkelerde, geçici çalışanların başında Demokles’in Kılıcı sallanıyor. “Sendikaya üye olursan, çalışma koşullarından şikâyet edersen, bu koşullarda çalışmaya hazır binlerce işsiz var.”
Yeni bir sınıf olan işsiz ve yoksulların, görünmezlikten, sessizlikten çıkıp var olduklarını ortaya koymaları, varlıklarına dikkati çekmeleri gerekli. İşçilere yapılan haksızlıklar kadar işsiz ve yoksulların uğradığı haksızlıkları da gün ışığına çıkarmak, daha adil bir düzen kurmak bakımından önemli.
O nedenle, işsizlerin, yoksulların, geçici işlerde çalışanların örgütlenmelerine, örgütsel bir dayanışma içinde olmalarına gereksinim var. İşsizler, yoksullar, kendilerini hükümetin hayırseverliğine teslim etmiş, atomize bireyler olarak kaldıkları sürece görülmezler ve duyulmazlar. Ancak örgütlenip bir baskı grubu oluştururlarsa varlıkları dikkate alınır, hükümetin politikaları üzerinde etkili olmak olanağını bulabilirler.
İşsizler, yoksullar, geçici çalışanlar, birleşiniz.