NATO’nun 60. Yıldönümü nedeniyle Strasbourg’da toplanan Devlet başkanları zirvesi uluslararası ilişkilerin kritik bir dönemine rast geldi.
Toplantı, Obama’nın başkan seçildikten sonra ilk kez Avrupa liderleriyle bir araya gelmesine vesile oldu. Guantanamo’nun kapatılması, Obama’nın Bush döneminin hatalarını düzeltme ve çok taraflı bir dış politikaya dönme iradesini ortaya koyması, ABD’nin Avrupa ile yeniden değerler temelinde buluşması olanağını yarattı. NATO’nun Atlantik bağlarını güçlendirdi.
Öte yandan, toplantıda Fransa, NATO’nun askeri kanadına dönme ve ittifak içinde etkili bir rol oynama kararlılığını açıkladı. Zirvede, Fransız-Alman dostluğuna vurgu yapan simgesel davranışlar, Sarkozy’nin Almanya ile birlikte NATO içinde bir “Avrupa sütunu” kurmak istediği yönündeki konuşmaları, Rasmussen’in AB’nin görüşlerini yansıtacak bir Genel Sekreter niteliği taşıması, NATO’da AB’nin ve Fransız-Alman ekseninin daha fazla ağırlık taşıyacağının işaretlerini veriyor.
Katkı beklenenin gerisinde
Zirvenin en önemli konusu Afganistan’dı. Obama, Afganistan’a 21 bin kişilik yeni bir askeri güç göndereceğini açıkladıktan sonra NATO müttefiklerinden de önemli bir katkı bekliyordu. Oysa, NATO devletlerinin askeri katkısı beklenilenin gerisinde kaldı. Daha çok yerli güçleri eğitmek için personel ve para göndermeyi yeğlediler. Türkiye’nin katkısının içeriği henüz açıklık kazanmadı.
Zirveye damgasını vuran bir gelişme, Rasmussen’in Genel Sekreterliğine Türkiye’nin itirazları oldu. Türkiye itirazlarında haklıydı. İslam dünyasının düşmanlığını kazanan bir siyasetçinin, NATO’nun en önemli sorunu olan Afganistan gibi bir Müslüman ülke ile ilgili görevlerinde etkili olması güç olacağa benziyor.
Bu arada Olli Rehn’in durumdan vazife çıkarıp basına açıklama yapması yersiz bir Nordik dayanışması gösterisi oldu. Olli Rehn, Türkiye’nin karikatür olayına ilişkin itirazlarının ifade özgürlüğü ile bağdaşmadığını, o nedenle AB üyeliğini güçleştireceğini söyledi. Olli Rehn, AİHM’nin Wingrove/Ingiltere, Otto Preminger Institute/Avusturya, İsmet Arslan/Türkiye kararlarını okumamışa benziyor. Okusaydı görürdü ki, AİHM, dinsel duyguları incitici görsel ya da yazılı ifadelerin yasaklanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olduğunu kabul ediyor.
İtiraz geniş tutulabilirdi
Türkiye’nin Toplantıdaki tutumu ilke olarak doğru olmakla birlikte, iki yönden eleştirilebilir. Türkiye, Rasmussen’in genel sek-reterliğine itirazını, karikatür olayındaki tutumu ve Roj TV ile sınırlı tutmayıp, bunlara, yabancı düşmanı, aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi ile koalisyon yaparak, göçmenlere karşı, ırkçılık olarak nitelendirilebilecek hiçbir moral değere yer vermeyen politikalar uygulamış olmasını da ekleseydi Avrupa’da daha çok destek bulurdu.
Bunun yanında görüşmeler sürerken, Sn. Basbakan’ın, açık yüreklilikle Rasmussen’in genel sekreterliğine olumsuz baktığını açıklamasının da ne denli yerinde olduğu sorulabilir. Görüşmeler sürerken yapılan bu tür açıklamalar, görüşmelerdeki hareket alanını daraltır. Ayrıca, alınan sonuç ile açıklamada belirtilen görüşler arasında fark olursa, kamuoyunda sonucun başarısız olduğu gibi bir izlenim uyandırır.
Oysa, hiçbir siyasal uzlaşının tarafların başlangıçtaki görüşlerine mutlak bir uyum sağlaması beklenemez. Nasıl ki, Roj TV konusunda Rasmussen, konunun inceleneceğini, Roj TV’nin PKK ile ilişkisi bulunduğu, terörü teşvik ettiği kanıtlanırsa kapatılacağını söyledi. Bunun, Türkiye’nin isteminin kabul edildiği anlamına gelip gelmediğini zaman gösterecek.
Daha değerliler vardı
Oysa, adaylar arasında Rasmussen’den daha değerli kişiler vardı. Örneğin, Norveç Dışişleri Bakanı Jonas Gahr Store kişisel nitelikleri, geçmiş sicili, uluslararası deneyimi bakımından Rasmussen’den çok daha başarılı bir genel sekreter olabilirdi. Ayrıca, Store’nin Türkiye’ye bakışının çok daha dengeli olduğu bilinmekte. Ancak Norveç’in AB üyesi olmaması, NATO’yu iyi bir genel sekreter seçme olanağından yoksun bıraktı.
NATO’nun yeni bir başlangıç yapmak istediği bir dönemde, bu amaca uygun bir genel sekreteri göreve getirip getirmediğini birlikte göreceğiz.