Avrupa Konseyi’nin “Hukuk Yolu ile Demokrasi Komisyonu”, diğer adıyla Venedik Komisyonu, “Türkiye’de Siyasal Partilerin Yasaklanmasına İlişkin Anayasa ve Yasalardaki Hükümler Hakkında Görüş” başlıklı raporunu yayımladı. Rapor, Venedik Komisyonu’nun 13-14 Mart 2009 tarihlerinde yaptığı toplantıda kabul edildi.
Rapor, Türkiye’de siyasal partilerin kapatılmasına ilişkin yasaları ve uygulamayı inceliyor ve şu sonuçlara ulaşıyor:
a) Yasa hükümleri: Siyasal partilerin kapatılmasına ilişkin, Anayasa’nın 68. ve 69. maddelerinde yer alan kapatma nedenleri, Avrupa’daki anayasalara kıyasla çok uzun bir liste oluşturuyor. 8 ayrı tür kapatma nedenini içeriyor. Bunlara Siyasal Partiler Yasası’ndaki yasaklar da eklenirse liste büsbütün uzuyor. Siyasal Partiler Yasası’ndaki yasaklar Anayasa’daki yasakları genişletiyor.
‘Kapatma eşiği çok düşük’
Siyasal partilerin kapatılması eşiği çok düşük. Kolayca kapatılabiliyor. Gerçi, 2001 yılında yapılan anayasa değişiklikleriyle, siyasal partilerin kapatılması için yasak fiillerin işlendiği bir odak haline gelmesi koşulu aranıyor. Ancak, bu değişiklik parti programından dolayı kapatmaları etkilemiyor. Anayasa’da siyasal partilerin ancak çok ciddi durumlarda kapatılabileceği ya da orantılılık ilkesi gibi güçleştirici nitelemelere yer verilmesi iyi olur.
b) Kapatma usulü: Siyasal partilerin kapatılmasına ilişkin hukuki sürecin başlatılması başsavcıya bırakılmış. Başsavcı takdir yetkisini kullanarak bu süreci başlatabiliyor. Bir denetime tabi değil. Oysa, yasalarında siyasal partilerin kapatılmasını düzenleyen Avrupa devletlerinde, bu tür bir davanın açılmasının doğuracağı siyasal sonuçlar göz önünde tutularak, ya hukuki sürecin başlatılması kararını siyasal kurumlar veriyor ya da başsavcının kararı doğrudan ya da dolaylı bir demokratik denetime tabi tutuluyor.
c) Türkiye’de uygulama: 1961’den bu yana Türkiye’de 24 siyasal parti kapatılmış. Yasaların Anayasa Mahkemesi tarafından uygulanması da Avrupa standartlarıyla bağdaşmıyor. İstisnai bir önlem olması gereken parti kapatma olağan bir uygulamaya dönüşüyor. Parti kapatmalarında kullanılan standartlar ve ispat standartları AİHM’nin ve Venedik Komisyonu’nun öngördüğü ilkelerle bağdaşmıyor.
Esas olan AİHM kararları
Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi üyesi devletlere özellikle anayasa konularında görüş veren, raporları bağlayıcı olmayan, danışsal nitelikte bir komisyon. Ancak, Venedik Komisyonu Avrupa Konseyi’nin önemli bir organı.
Komisyon, 1999’da kabul ettiği bir raporda, siyasal partilerin ancak şiddet kullanmak yoluyla demokratik düzeni değiştirmeyi öngörmeleri durumda kapatılabileceklerini belirtmişti. Oysa, AİHM, bir siyasal parti şiddete başvurmayı öngörmese de, demokrasiyle bağdaşmayan bir toplum ve devlet projesi benimsemişse, partinin kapatılabileceğini kabul ediyor.
AİHM, Venedik Komisyonu’ndan farklı olarak, bağımsız bir mahkeme. Kararları bağlayıcı. Devletler bu kararlara uymak ve uygulamakla yükümlü. Nasıl ki, Venedik Komisyonu’nun 14 Mart 2009 raporu da iki kurum arasındaki bu farkı vurguluyor. Komisyona göre, siyasal partilerin kapatılmasının hukuka uygun olup olmadığı konusundaki Avrupa hukuku standartlarına esas olan AİHM kararları. Buna ek olarak, ”yumuşak hukuk” şeklinde nitelendirilebilecek, bağlayıcı olmayan başka hukuk kaynakları ve hukuki argümanlar da var. Venedik Komisyonu raporları da bunlardan biri.
Avrupa standartlarına uyum
Bunu söyledikten sonra rapor, AİHM’nin asgari standartları belirlediğini, “şiddete başvurma” ölçütünün AİHM ölçütünden daha dar olduğunu, ancak Avrupa’daki uygulamayı yansıttığını belirtmekte.
Siyasal partilerin kapatılmasına ilişkin anayasa değişikliği üzerinde çalışılırken Venedik Komisyonu raporunun da göz önünde bulundurulması yararlı olabilir. Siyasal Partiler Yasası’nın zaten değiştirilmesi gerekli. Anayasa’da, partinin şiddete başvurması ya da demokrasi ve bunun ayrılmaz bir parçası olan laik cumhuriyetle bağdaşmayan bir projeyi benimsemesi durumunda kapatılacağının öngörülmesi, AİHM kararlarındaki ilkelere uyum bakımından yeterli gözüküyor. Ancak Avrupa standartlarına uyum sağlanması büyük ölçüde Anayasa Mahkemesi’nin uygulamalarına bağlı olacak.