Gugukcuk kuşlarının ve ağustos böceklerinin müziğini dinleyip, meşe palamudu ağaçlarıyla begonvilleri seyretmek bana anlatılması güç bir huzur ve mutluluk veriyor. Beynimden başlayan uyuşukluk bütün gövdeme yayılıyor. Düşünebildiğim en ciddi konu, bozulan çamaşır makinesini tamir edecek onarımcının söz verdiği saatte gelip gelmeyeceği, benim denize girip girmeye zaman bulup bulamayacağım.
Hiçbir şey yapmamak
Tatil bu demek galiba. Önce beyni boşaltmak ve beyinden başlayan tembelliğin bütün hücrelere yayılmasına izin vermek. Denizde yüzmek, beyni boşaltmak için bire bir. Bazıları için tatil, asıl işiniz dışında başka bir işle uğraşmak. Benim için ise hiçbir şey yapmamak, yapmamaya çalışmak, zamanı ve düşünceleri esnekleştirmek. Böyle bir noktadan bakınca bizi geren olaylar, çekişmeler, tartışmalar küçülüyor, çözümler basit ve erişilebilir oluyor.
Tembellik insana özgü bir nitelik değil. Doğada var. Hayvanlar bu işi çok daha iyi beceriyor. Enerjilerini gerekli olmayan yerlerde harcamayarak saklamayı hayvanlar daha iyi biliyor. Güzel bir yemek yedikten sonra hemen sakin bir köşeye çekilip keyif içinde kestiriyorlar. Bir de kış uykusuna yatanlar var ki, bu tembelliğin şahı.
İş varken kaytarma
Yaz tatili geçici bir tembellik. Dinlenmek bakımından bunun gerekli olduğu da söylenebilir. Ama asıl tembellik çok işiniz varken yapılan kaytarmalar.
Örneğin, hemen göndermeniz gereken yazının tam ortasındayken, elinizde yazının konusuyla hiç ilgisi olmayan bir kitabı bıraktığınız yerden okumaya devam etmek ya da işiniz başınızdan aşkınken, en olmadık zamanda içinizden gelen viyolonsel çalmak isteğini bastırmayıp ona boyun eğmek.
Ya da ertesi sabah vereceğiniz önemli bir konferansa hazırlanırken Galatasaray’ın maçını seyretmek, konferans hazırlığını devre arası ve ertesi sabah erken kalkma çabasına bırakmak. Bütün bu örneklerde, kendinizden zaman çalma söz konusu. Bu çalınan zamanlar gerçekte en keyifli zamanlardır. Tadına doyum olmaz.
Bütün yaşamım boyunca, sabah 9’da başlayan işlerde çalıştım. Soğuk bir kış günü, işe yetişebilmeniz bakımından oldukça riskli bir saatte uyanıp ve ne denli ağır bir iş gününün sizi beklediği aklınıza gelince, yeniden yorganınıza sarılarak beş dakika da olsa, yatağınızın sıcaklığına gömülmek ne kadar güzel bir duygudur.
Kitap okuma zamanı
Yatak tembelliğin doğal mekânıdır. En tatlı tembellikler yatakta yapılır. Okul yıllarında en sevdiğim şey hastalanıp birkaç gün yatakta yatmaktı. Hiç canım sıkılmazdı. En güzel kitaplar bu hastalık dönemlerinde okunurdu. Üstelik de hasta olduğum için ev halkı üzerime titrerdi. Köfte ve patates püresi bir başka lezzetli olurdu.
Tembellik çalışmanın karşıtı değil. Çalışmakla birlikte yürüyen, çalışmanın içinde olan bir kavram.
Çalışma olmazsa tembellik de olmaz. Tembelliğin özgürleştirici bir yanı var. Her bireyin, geçici bir süre için de olsa, tembellik bulutuna binmesi, kendi yaşamında ve dünyada olup bitenleri biraz daha dışarıdan, daha sağlıklı görebilme olanağını verir.
Kocaman bir kuş geldi. Uzun kuyruklu, mavi kanatlı, başının üstünde bir perçem var. Bahçe duvarının üzerinde tembel tembel dolaşıyor. Bir ara boynunu kırıp bana baktı. İki tembel göz göze geldik.