Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce Kıbrıs'a bakalım. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in "Limanlarımızı Rumlara açmayız" sözlerine yanıt olarak Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu'nun, önceki gün söylediği "Türkiye bu kafayla giderse kısa süre içinde AB içinde kriz çıkarır" lafı boşuna söylenmiş değil. Rumlar, Rauf Denktaş sayesinde tek başlarına üye olmayı başardıkları AB içinde kendilerini giderek daha güçlü hissediyorlar. Bu nedenle Ankara'yı sınamak için 2006'nın başlarında bir Türk limanına gemi göndererek bu krizi bizzat çıkarmaya hazırlanıyorlar. En azından AB çevrelerindeki beklenti bu. 2006'da AB ile yüksek gerilim yaşayacağımızı gösteren faktörler ortada. İkisine ise anında işaret edebiliriz. İlki Kıbrıs. İkincisi ise "AB reformları"nın uygulanmasındaki bariz açıklar. Burada "ifade özgürlüğü" sorununun ön planda olacağı ise şimdiden belli. Türkiye de gemileri geri çevireceği için, "Gümrük Birliği yükümlülüklerini ihlal ettiği" gerekçesiyle AB'de Rumlar ve destekçileri sayesinde kıyamet kopacak. Bu kriz nedeniyle müzakerelerin dondurulmasına kadar giden bir yola girilmiş olacağını AB tarafında açıkça söyleyenler var. Hatta, burada Türkiye açısından "olumsuz" olan bir diğer olasılık daha var. O da, AB ile müzakerelerin hiç başlamadan dondurulması olasılığı. Ankara, müzakerelerin en azından bir iki konuda Avusturya dönem başkanlığından önce başlamasını istiyordu. Böylece, Avusturya'nın çıkaracağı olası zorlukların aşılması da daha kolay olacaktı. Ancak, bu olamadı. Olamadığı gibi, müzakerelerin Finlandiya dönem başkanlığına sarkabileceği dahi söylenmeye başlandı. "İfade özgürlüğü"nü tanımamakta ısrar eden savcılarımızın, bir yandan Orhan Pamuk ve Hrant Dink hakkında yeni davalar açarlarken, diğer yandan Türkiye-AB Karma Parlamentosu Başkanı Joost Lagendijk'in yakasına yapışmaları sorunu zaten açıkça ortaya koyuyor. Kıyamet kopacak Uzun lafın kısası, 2006 yılı, Türkiye'nin bireysel özgürlükler açısından "özürlü" görünümünden kurtulması için yeterli olmayacak. Hatta, mevcut gelişmelere bakılırsa, bu konuda "iyileşmeye" değil, daha da "kötüleşmeye" doğru gideceğimizi görür gibiyiz.Tabii, AB ile iplerin gevşetilmesi, hatta kopartılıp atılması, bizde de birçok kişinin arzusu ve temennisidir. Bu kişilerin mantıklı bir alternatiflerinin olmaması ise başka bir yazının konusudur. Kısacası, AB ile gerilimden medet uman iç çevrelerin varlığı da göz ardı edilemez. Hal böyle olunca ve eldeki sorunlara bakılınca, AB üyeliğine dönük olarak 2005'te atılan "temele" rağmen, "inşaata" 2006'da anlamlı bir şekilde başlanacağını söylemek güç. Bu ise karamsarlık değil, eldeki verilerin ortaya koyduğu bir gerçek. Belki de en hayırlısı bu olacaktır. Zira, bir şeyin değerini anlamak için o şeyi kaybetmekten iyi yol yoktur. Bu yüzden, AB ile ilişkilerimizin askıya alınması halinde bunun Türkiye'ye gerçek anlamda nelere mal olacağı da daha iyi görülmüş olur. semihi@cnnturk.com.tr 2006 yeterli olmayacak