Başta Fransa ve Avusturya olmak üzere bir grup AB üyesi, Türkiye'nin önünü tıkamayı misyon edinmiş bulunuyorlar. Batılı diplomatlardan anladığım kadarıyla, Hollanda ve Danimarka da bunlara dahil. Zaten bu iki ülkenin Türkiye'nin AB üyeliği konusunda samimi olmadıklarını gösteren çok sayıda delil var. Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Direktörü Sinan Ülgen, Türkiye'nin AB perspektifi için en çok çalışanlardandır. Ülgen'in International Herald Tribune'da dün çıkan yazısı, Türkiye'de yayılan "AB karamsarlığını" iyi yansıtıyor. Ülgen, Avrupa'da bazı ülkelerin Türkiye ile nasıl oyun oynadıklarını ortaya koymuş. Bu durum, kuşkusuz, Türkiye'deki AB karşıtlarının ekmeğine de yağ sürüyor. Ancak, Türkiye'nin üyeliğine, şu veya bu nedenle destek veren üyeler de var. Örneğin, İngiltere, İspanya ve Polonya. Nitekim bu ülkeler, Avusturya'nın, Türkiye'nin yolunu tıkamaya dönük son oyununu şimdilik durdurdular. Avusturya, AB dönem başkanı olarak, Türkiye aleyhtarı ülkelerin desteğini de alarak, "tarama süreçleri" bitmiş olan eğitim ve kültür konularına bu kez alakasız siyasi önkoşullar iliştirmeye çalışıyor. Dediğimiz gibi, Türkiye yanlısı ülkeler tarafından bu engellendi. Ancak, Türkiye'de ağızlarda yine kötü bir tat bıraktı. Fransa'nın ve Avusturya'nın başını çektiği grup aslında amaçlarına adım adım yaklaşıyor. Ahlaken izah edilemeyecek tavırlarıyla Türklerin AB hevesini söndürüyor. Ülgen de işte buna işaret ederek ciddi uyarılarda bulunuyor. Avusturya durduruldu AB ile ilgili hayal kırıklığının artmasıyla Türkiye'deki reform sürecinin darbe yiyebileceğine işaret ediyor. "İnandırıcı olan hiçbir politikacı, daha işin başında kaybedilmiş görünen bir davayı savunamaz" görüşüne yer vererek, Türkiye'nin tam üyelik konusunu gözden geçirebileceğini söylüyor. Ülgen, bunun bölgesel istikrarsızlığı artırarak uzun vadede Avrupa'nın da işine gelmeyeceğini çağrıştıran ifadeler kullanıyor. Ancak bu, Türkiye aleyhtarlarının pek umurunda değil şu anda. Onların derdi, aynen Türkiye'deki AB karşıtları gibi, algıladıkları acil bir tehdidi bir an önce bertaraf etmek. Her zaman vurguladığımız şudur: AB üyeliği, olumlu değişimin aracıdır. Dün İspanya'nın AB işlerinden sorumlu Devlet Sekreteri Alberto Navarro ile söyleşim yayımlandı. Kendisi gayet net konuştu. "20 yıl önce sizin gibiydik. Bizi AB üyeliği kurtardı ve bugün tarihimizin en istikrarlı dönemini yaşıyoruz" dedi. Reform darbe yiyebilir Başka bir ifadeyle, Türkiye, kendi iradesiyle, insan ve azınlık haklarına saygılı, çağdaş yasaların adilce uygulandığı, demokrasisi ve ekonomisi gelişmiş bir ülke haline gelebilse AB üyeliğinin bir anlamı zaten kalmayacak.Fakat, genç nüfus, yaygın cehalet ve artan işsizlik, Kürt sorunu, aşırı milliyetçilik ve köktendincilik tehditleriyle birleşince, Türkiye'nin AB üyeliğiyle gelecek olan reformlara duyduğu hayati ihtiyaç ortaya çıkıyor. Özetle, "AB perspektifini yitirmiş bir Türkiye nereye gider?" sorusunu ciddi olarak düşünme aşamasına yaklaşıyor gibiyiz. semihi@cnnturk.com.tr AB'siz nereye gidilir?