Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Basına sızan, AB Komisyonu’nun kapsamlı “İlerleme Raporu,” Erdoğan hükümetini AB konusunda yine “ikmale bırakıyor.” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çabalarından övgüyle söz etmesi ise dikkat çekiyor.
Komisyon, her zamanki gibi, gerçek verilere dayanarak, Türkiye’nin ayrıntılı fotoğrafını çekmiş. Böyle bakıldığında, toplam not olarak “ikmale kalan” hükümetin birçok temel konuda “sınıfta kaldığını” görüyoruz.
Bu arada, raporda Türkiye’nin dış politika başarılarından da olumlu ifadelerle söz ediliyor. Bunların not edilmesi tabii ki çok önemli. Fakat, AB müzakerelerinde ivmeyi sağlayan şey reformların yapılması ve uygulanmasıdır.
Bu açıdan, İlerleme Raporu’nun da yansıttığı gibi, hükümet için ortada çok parlak bir görüntü yok. Çünkü hâlâ yapılması gereken reformlar var. Cumhurbaşkanı Gül de zaten TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada bunu belirtmişti.
Bu arada, Komisyon’a göre, Türkiye işkencecileri koruyan ülke görünümünden kurtulmuş değil. Aksine, işkence iddiaları artıyor. “İşkenceye sıfır tolerans” iddiasındaki bir hükümet için bu büyük bir ayıp.

Hızı Türkiye belirler
İlerleme Raporu, 301’e yapılan değişikliği de işaret etmekle birlikte, fikir özgürlüğü konusunda hâlâ ciddi sorunların yaşandığını belirtiyor. Fakat, bunu yaparken Başbakan Erdoğan’ın “Basını boykot edin” çağrısına değinmemesi, AB’nin kendi kriterleri açısından, şaşırtıcı bir eksiklik.
Komisyon’un, Deniz Feneri hakkında yorumdan kaçınması da dikkat çekiyor. Hükümetin “kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele stratejisi hazırlayamadığını” belirterek, konuya böylece dolaylı olarak değinmiş oluyor.
Peki, bu “karne” Erdoğan hükümetini kaygılandırır mı? Durum aksini gösteriyor. AB Dönem Başkanı sıfatıyla Fransız Büyükelçisi'nin salı günü verdiği yemeğe katılıp soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanı Babacan’dan edinilen izlenim de bu yönde.
Babacan’ın sözlerinden anlaşıldığı kadar, AKP için şu aşamada önemli olan reformları hızlandırmak değil, hızı ne olursa olsun, Türkiye’yi, “stratejik bir hedef” olarak AB rayında tutmak.
Fransız Büyükelçisi'nin yemeğinden sonra konuştuğumuz büyükelçilerden biri bu konuda şunları söyledi:
“Babacan’ın sözlerinden, hükümetin reformların hızını AB’nin taleplerine göre değil, Türkiye için belirlediği bir perspektife göre saptayacağını anlıyoruz. Bu da her zaman tekrarladığımız bir şeyi doğruluyor. AB müzakerelerindeki hızı belirleyecek olan taraf Türkiye’dir.”

AB’nin Gül’den beklentisi
Hükümetin yaklaşımı gerçekten bu ise, o zaman bu İlerleme Raporu AKP’yi fazla kaygılandırmaz. Çünkü vuruyor ama öldürmüyor. Bu arada olumlu bazı değerlendirmeleri de yok değil. Kaldı ki, hükümete göre AB ile ivme kaybının sorumlusu da zaten Türkiye’ye olumsuz sinyaller gönderen AB’nin kendisi.
AB’nin suçsuz olduğunu iddia edecek değiliz. Ancak hükümetin bu argümanı, siyasi riskleri olan reformların geciktirilmesi için bir bahaneymiş gibi geliyor bize. Zira, ne deniyordu? “AB olmasa da reform sürecimizi aynı hızla sürdüreceğiz.” Bunun doğru olmadığı ortada.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Gül’ün, AB Komisyonu’nun birçok görüşüne yakın olduğu gözden kaçmıyor. Hal böyle olunca, AB’nin niçin umudunu, reformların Türkiye için gerekli olduğuna inanan Cumhurbaşkanı Gül’e bağladığını daha iyi anlıyoruz.
Özetle, Gül’ün, Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmemizde olduğu gibi, AB müzakerelerimiz konusunda da önemli bir rol oynaması bekleniyor.