Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye ile Ermenistan tarafından açıklanan ve ilişkinin normalleşmesini öngören protokollere en büyük tepkinin, her iki ülkedeki milliyetçilerin yanı sıra, Ermeni diasporasından geleceği biliniyordu. Zira diaspora, var oluş nedenini, Ermenilerin Türklerin elinde soykırıma uğradıkları inancına tartışılamaz bir şekilde bağlamış bulunuyor.
Diaspora için kesin olan bu inanç, aynı zamanda, dünyanın dört bir yanına yayılmış olan Ermenilerin kimliklerini koruyabilmelerinin başlıca ön koşulu olmuştur. Ermeni örgütlerinin son 40 yıldır çeşitli ülkelerin parlamentolarında Türkiye aleyhinde aktif bir şekilde yürüttükleri soykırım kampanyasının başlıca amaçlarından biri ise toplu tazminat istenebilmesini sağlayacak yasal zemini oluşturmaktır.

‘İhanet belgeleri’
Diaspora açısından bakıldığında, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin her alanda geliştirilmesini öngören protokollerin önerdiği “tarih komisyonu,” yıllardır yürütülen bu çabaları boşa çıkaracak niteliktedir. Konunun böylece hukuki alandan tarihi alana taşınacağı düşünülmektedir.
Diaspora bu nedenle, söz konusu protokolleri, Türkiye tarafından “soykırım sorumluluğundan kurtulmanın bir aracı olarak ortaya atılan metinler” olarak görmektedir. Ermenistan hükümetinin onay verdiği bu protokoller bu nedenle “ihanet belgeleri” olarak algılanmaktadır.
Diaspora için bu “ihaneti” daha da acı kılan unsur ise, Erivan’ın bu protokoller gereğince, iki ülke arasındaki sınırı belirleyen Kars Antlaşması’nı tanıyacak olmasıdır. Diasporanın içindeki aşırı unsurlar bu antlaşmanın tanınmasıyla Türkiye’den toprak talep etme hayallerinin önüne set çekileceğine inanmaktadır.

Diasporanın Karabağ korkusu
Daha önceki Türk-Ermeni uzlaşma çabalarına her zaman çomak sokmuş olan diasporanın ikinci en büyük korkusu ise Dağlık Karabağ ile ilgilidir. Protokollerde yer alan ve bölgesel sorunların barışçıl yollardan çözülmesini öngören görüşler ise “Karabağ elden gidecek” korkusuna yol açmıştır.
Buradaki en ilginç husus, Türkiye’deki milliyetçi muhalefet “protokollerde Karabağ koşulu yok” diye kıyamet koparırken, Ermeni diasporasının, tam zıt olan bir yaklaşımla, “Karabağ konusunun satır aralarında bir ön koşul olarak yer aldığını” iddia etmesidir.
Bu durumda, Azerbaycan’ın Türkiye’deki milliyetçi unsurları protokollere karşı harekete geçirme çabalarına paralel olarak, Ermeni diasporasının da Ermenistan içindeki aşırı milliyetçi unsurları Sarkisyan yönetimine karşı harekete geçirmeye çalışması beklenmelidir.