Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan’ın dört bakanıyla birlikte önceki gün Büyükada’da “gayrimüslim” azınlık liderleriyle gerçekleştirdiği buluşma, gözleri, Kürt açılımı nedeniyle zaten ilgi toplayan Türkiye’ye daha da çevirecektir.
Bu buluşmayı “atlamayan” Batı basını, bu gelişmeyi önümüzdeki günlerde çok daha geniş bir şekilde işleyip yorumlayacaktır. Nedeni ise dışarıda Türkiye’de “bir şeylerin değişmekte olduğu” inancının giderek yayılıyor olması.
Olumsuz anlamdaki “Türkler asla değişmez” görüşünün bir ön yargı içerdiğini görenler de, Türkiye hakkında daha bilgili olmaya çalışıyorlar. Çeşitli ABD Kongresi üyelerine bağlı genç bir araştırmacı grupla geçen hafta yaptığımız görüşmede de buna tanık olduk.
Bu kişilerin hem Osmanlı hem de Cumhuriyet tarihimiz konusunda, geçmişte Türkiye’ye gelen meslektaşlarına oranla daha bilgili olmaları dikkatimizi çekti.
Cumhuriyetçi kanattan bir araştırmacı, “Artan bir ilgiyle Osmanlı tarihi okuyorum. Bu konuda bu kadar kitap olduğunu, bunların da günden güne arttığını bilmiyordum” diye konuştu.

‘Büyükada’dan netice çıkmalı’
Demokratlar için çalışan genç bir araştırmacı ise, “Gerçek şu ki, bu ülke hakkında bazı varsayımlar ve önyargılar dışında hiçbir şey bilmiyoruz” diye ekledi. İçimizden, “Kendi ülkemiz olsa bile, bizdeki durum da çok farklı değil” diye düşündük. Fakat bu durumun artık Türkiye’de de değişmekte olduğunu görüyoruz.
Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, en hassas konulara bile daha geniş ve bütünlüklü açılardan bakmaya başlamamız bunu kanıtlıyor. Başka türlü olması da mümkün değil zaten.
Eğitim, çarpık ve eksik bir şekilde olsa bile, yayıldıkça; ayrıca devam eden tüm zorluklara rağmen - belli bir refah düzeyi yakalanmaya başlandıkça, eski kalıplar sosyolojik gelişmeler karşısında yetersiz kalıyor.
Erdoğan hükümetinin Kürt açılımı ve gayrimüslim azınlık önderleriyle görüşmesi gibi hamleleri bu nedenle artan bir şekilde dikkati çekiyor. Ancak bunlar olurken, var olan ana sorunu, cumartesi günü Büyükada’da yaptığı konuşmada Erdoğan şu sözleriyle bizzat kendisi ortaya koymuş:
“Acemlerin bir sözü var, ‘Oturdular, konuştular ve dağıldılar.’ Biz de oturup, konuşup, dağılanlardan olmamalıyız. Buradan bir netice çıkmalı... Türkiye’nin bu gücü var.”

Sözünün altından kalkacak mı?
Popülist siyasetçileri, iz bırakan gerçek liderlerden ayıran da budur. Yani maharet, işi sözde bırakmadan somut neticeleri ortaya koyabilmekte yatıyor. Son hamleleri umut vaat etse de Başbakan Erdoğan’ın bu konuda kendisini hâlâ kanıtlaması gerekiyor. Çünkü “popülist” yanını ön plana çıkaran örnekler hâlâ hafızalarda duruyor.
Onun için Erdoğan’ın, dile getirdiği Acem sözünü çok iyi ezberlemesi ve bunun gerektirdiği siyasi cesareti göstermesi gerekiyor. Bunu yaparken kendisi için var olan siyasi riskleri de hesaba katarak, bunlara rağmen ilerlemesi gerekiyor.
Erdoğan Büyükada’daki konuşmasında ayrıca, “Bir demokratik açılımın mücadelesini ve kavgasını veriyoruz” demiş. Bu çok büyük bir söz. Ayrıca içinde basın ve düşünce özgürlüğüne saygıdan, farklı yaşam türlerine karşı hoşgörüye kadar birçok önemli ilkeyi barındırıyor.
Erdoğan’ın bu önemli sözlerinin altından kalkabileceğini umuyoruz. Ancak bu konuda kesin bir kanaate henüz varabilmiş değiliz. Popülizme teslim olmadan kendi çizdiği bu çerçevede ilerleyip ilerleyemeyeceğini bize zaman gösterecek.