Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Seçim sonuçlarının sağladığı “yeniden değerlendirmenin” gereği midir, yoksa başka nedenler mi var bilemiyoruz, fakat Başbakan Erdoğan’da “reel dünyaya dönüş” emareleri görüyoruz. Bundan kısa bir süre önce yapılan Avrasya İslam Şûrası’nın açılış konuşmasındaki sözleri bunun ilk işaretlerini sağladı.
“İslami terör” yakıştırmasını her zaman reddeden Erdoğan’ın buna rağmen, “Bizim inancımızda, bir cana kıyan, bütün bir insanlığın canına kıymıştır” diyerek şunları söylemesi dikkat çekiciydi:
“Her sözüne, her işine ‘esirgemek’ ve ‘bağışlamak’ ile başlayanlar, kan ve gözyaşından kurtulamıyor, terörist yaftası yiyor. Hak ve hukuk noktasında bozuk bir sicille anılıyorsa, ters giden bir şey vardır (Ö) Şehirlerinin kapısında, ‘bilgi ve erdem, silah ve kılıçtan üstündür’ yazan bir medeniyetin mensupları bugün ölmek ve öldürmekle gündeme geliyorsa, ortada, izah edemediğimiz bir yanlışlık olduğu bellidir.”

İslam dünyasında bir ilk
“İslami kökenli” diye bilinen bir partinin lideri olan bir başbakandan gelen bu çarpıcı sözler, İslam dünyası açısından da -bildiğimiz kadarıyla- bir ilktir. Umudumuz Erdoğan’ın bu sözlerini önümüzdeki günlerde daha da açmasıdır. Zira dünyada, İslamiyet adına işlenen terörün Müslümanlar arasında kabul gördüğüne dair bir algı var.
11 Eylül saldırılarının ardından sokaklarda coşku ile dans eden köktendinci Filistinliler, Batıdaki bu algıyı iyice pekiştirmişti. Mumbai’da, yine İslamiyet adına gerçekleştirilen son kanlı saldırı, Doğu’daki Müslüman olmayan toplumlarda da aynı algının bulunduğunu gösterdi.
Bu nedenle, Erdoğan’ın bu sözlerinin, kendisini adadığını belirttiği medeniyetlerarası uzlaşma açısından da son derece önemli olduğu ortada. Onun için önümüzdeki dönemde bu temayı geliştirmesi gerekiyor. Ancak, Erdoğan’ın “reel politikaya dönüşü” açısından tek gösterge bu değil. 

İtiraf etmesi dikkat çekici
Düzce il kongresi sırasında önceki gün “İsraillilere peşkeş çekeceksiniz” yakıştırmalarına değinirken, “Bu hatalara zaman zaman biz de düştük ama aklıselimle düşününce, şöyle bir başımızı iki elimizin arasına aldığımızda hakikaten ne yanlışlar yapmışsınız diyorsunuz” diye konuşması son derece önemlidir.
“Davos kahramanı” Erdoğan’ın aynı konuşmada -üstelik “faşizan yaklaşım” ifadesini kullanarak-  “popülizmin” dünyayı asıl döndüren siyasi ve ekonomik açılardan bir şey getirmediğini şu sözlerle itiraf etmesi ise ayrıca dikkat çekicidir: 

‘Paranın dini, milleti olmaz’
“İsrail’e taan eder, ama bakın dosyalarına, onların da İsrail’le ne tür anlaşmalar içinde olduklarını görürsünüz. Paranın dini, milleti, ırkı olmaz. 500 milyon dolarlık, 1 milyar dolarlık yatırım yapacak, istemezsin. Yahu işsizlik diyorsun, işte buyur. Burada kim çalışacak? İzak çalışmayacak, Hasan çalışacak; Ahmet, Mehmet çalışacak... Bu bağnaz zihniyetle aydınlık yarınların Türkiye’sine yürünmez.”
Türkiye gibi hem büyük hem de kilit bir coğrafi ve stratejik konuma sahip olan bir ülkenin karmaşık gereksinmeleri düşünüldüğünde, reel politikanın önemi daha iyi anlaşılıyor. Erdoğan da bu sözleriyle bu anlayışa vardığını gösteriyor.